1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. KALABALIK YALNIZLIKLAR
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

KALABALIK YALNIZLIKLAR

A+A-

Hani bir inanmazlıkla söylenir ya yeniden buluşma isteği. Söyleyeninin niyeti yoktur, söylenen de inanmamaktadır zaten. Kurulması gereken kibar bir cümle gibidir bu. Herkes bir dokunup kaçma dünyası olduğunun farkındadır yaşadığımızın. Kahramanlarımız kendi yalnızlıklarına doğru yürüyeceklerdir sahnenin sonunda. Niyet olsa hemen bir randevu saptanırdı zaten.  Belki bir gün bir başka yerde kesişecektir yolları. Her şey o an yaşanır ve biter. Sahip olduğumuz tek şeyin bu an olduğuna dair günümüz klişesi biraz da bu yaşantı mobilitesi ile ilgilidir belki de. Her günün içinde sayısız karşılaşma, sayısız deneyim barındırır ahir zaman yaşantıları. Projeler konuşulur ama gerçekleşmez. O anı yükseltecek bir hayale sahip olmaktır belki de esas niyet. Yıllar sonra bir başka karşılaşmada herkes birbirinin adını, yüzünü filan unuttuğundan yeniden tanışılacaktır zaten. Karşılaşmalar içinden bir karşılaşmadır yaşanan sadece. Bin bir hayat gailesi, kişisel gündemlerin yoğunluğu zaten izin vermez bazı yakınlaşmalara. Karşındakinin kafasından ne geçiyor, gerçek duygusu ne onu da anlamazsın çoğu zaman. Hızla dönmektedir dünya. Her şey gibi eskir, yıpranır insan da. Beden ve ruh başka mecralara çevirir rotasını. Yaşanan günlerin tortusu yerleşir bakışlara. Hız esir almıştır dünyayı. Hatırada kayıtlı olan başka biri tekrar karşılaşılan başka biridir.

Sosyal Medya biraz da çağın bu temassızlık halini hedef almış, böyle bir ihtiyaçtan yola çıkmış bir anlamda. Sonuçta fotoğraflar ve videolar üzerinden izlemeye devam ediyoruz birbirimizi. Büyük kalabalıklar içinde uzakta bir noktayız çoğu zaman. Gördüğümüz ne kadar gerçek kuşkuluyuz bundan. Hayat hızla akıp giderken bir parçasına şahit oluyoruz ve anlamlandırmaya çalışıyoruz bütünü. Çoğu insan kendini gizlemek istiyor bu kargaşada. Arzuladığı imajı sunmaya çalışıyor kimileri de. Kendi mecrasında akıyor her hayat. Bize ip uçları sunuyor Sosyal Medya. Gerçek çok daha derinlerde oysa. Bir yanılsamalar aleminde yürüyoruz, hayatın körebe oyununda kim olduğunu anlamaya çalışıyoruz rastlantı sonucu tuttuğumuzun.

Son yıllarda yaşananın adı global depresyon belki de. Belli ki sağlık konusunda büyük bir sarsıntı yaşanıyor. Hiçbir dönemde olmadığı kadar baskın bir ölüm gündemi var sanki. Ani ölümler çağında yaşıyoruz. Her şeyin “ani” görüldüğü bir çağ zaten bu.

Hayatımız kişisel olarak tanımadığımız, bizden çok uzak yaşantıları olan insanlara dair bilgiler ve imgelerle dolu. Bir dizi film karakteri rüyamıza girebiliyor ya da birden ekranda tanık olduğumuz bir sahne birden beliriyor zihnimizde. Bazı ünlüler yakınlarımızdakilerden daha fazla dahil hayatlarımıza. Bu görsel taciz bir yana kelimelerin büyük taarruzuna mahsuruz bir yandan da.

Herkes elindeki telefona bakıyor. Yan koltukta oturan kilometrelerce uzakta aslında. Bu alemde başımıza her an her şey gelebilir. Kendi kabuğumuza filan çekilmemiz mümkün değil. O kabuk çoktan çatlamış ve sanal bir dünyanın ışığı sızıyor içeriye.

Kendime bakıyorum ve her hafta yazdığı bu köşe yazılarıyla dünyayı anlamaktan çok anlamlandırmaya çalışan bir insan görüyorum. Anlamak bir işe yaramıyor. Anladığından emin de olamıyorsun, hakikat uçucu bir şey çünkü.

Herkes gibi başkalarına bakarken kendime doğru bakıyorum ben de. İnsanın kimliği bile dinamik. Elde kalan tek şey hız ve değişim.

Yeni bir gün içinde neler gizliyor kim bilir? Hayatın işaretleri daha kolay okunurdu eskilerde. Şimdi hızla değişiyor her görüntü. Bu kovalamacadan yorgun ve bezgin ruhlar dolanıyor ortalıkta. Hızı reddedip tempoyu düşürmeye çalışanların üstüne basıp geçiyor uzun mesafe koşucuları.

Her şeyden geriye kendimiz ve yalnızlığımız kalıyor. Çok kalabalık bir yalnızlık bu. En çok da yalnızlıklarımızdan tanıyoruz birbirimizi.

Bu yazı toplam 1330 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar