1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. ‘Gaz’ın diğer yarısı
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

‘Gaz’ın diğer yarısı

A+A-

Aynen temcit pilavı misali...

Isıtın, ısıtın aynı cümleleri, her gün koyun önümüze!

Eroğlu milletvekillerini bilgilendirdi dün Meclis’te.

Konu, tabii ki Kıbrıs sorunu ve müzakere süreci.

Çıkışta da basına açıklamalar yaptı.

Konu döndü dolaştı, yine Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yürüttüğü hidrokarbon arama çalışmalarına geldi:

“Adayı çevreleyen denizlerde ve deniz altından çıkacak bütün zenginliklerde bizim de hakkımız var”…

***

“Bir yandan ‘Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir devlet yoktur’ diyeceksiniz, adanın kuzeyinde ayrı bir ‘devlet’ kurup ve her fırsatta ‘KKTC sonsuza dek yaşatılacaktır’ diye hamaset yapacaksınız, diğer yandan ise ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bizim de hakkımız vardır’ diyerek, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran antlaşmalardan kaynaklanan hakları talep edeceksiniz” diye yazmıştım birkaç gün önce.
Bunun üzerine, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti fiilen yoktur ama hukuken vardır ve söz konusu antlaşmalar halen oradadır’ şeklinde eleştiriler aldım.
Çok doğrudur, Kıbrıs Cumhuriyeti hukuken vardır ve devleti kuran antlaşmalar da oradadır.
Oradadır da, benim sorunum başka; peki biz neredeyiz?
Meseleye bu mantıkla bakacak olursak, o zaman o atıf yapılan antlaşmalara göre hukuken bütün ada toprağının sahibi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarında konuşlanan 40 bin Türk askerini de tartışmamız gerekmez mi?
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı olan, adnın tümünde eşit haklara sahip olan Kıbrıslı Rumlar’ın, 40 bin yabancı askerin bu topraklarda konuşlanmasına izni var mı?
Ama ‘asker’ dedin mi, ‘Annan Planı’na evet deselerdi, asker çekilecekti, şimdi şikayet etmeye hakları yok. Kalıcı bir anlaşma olana dek asker burada kalacak’ yanıtını alıyoruz hemencecik ‘bizimkilerden’!
E tamam işte o da aynını diyor şimdi; ‘bir anlaşma olsun, o zaman doğal zenginlikleri paylaşalım. Bir anlaşma olana kadar, denizler bizim!’

***

Ya da mesela, onların mülklerinde oturmamıza, onların tarlalarını ekip biçmemize ve o ekip biçtiğimiz tarlalardan elde ettiğimiz gelirleri cebe koymamıza?
Var mı izinleri?
Yoksa Ahmet dayı, Güzelyurt’taki portakal bahçesinden elde ettiği gelirin yarısını, Hristodulu adına açtığı hesapta mı biriktiriyor?

***

Su geliyor şimdi.
İsterlerse, Rum’a da satacakmışız!
Suyun toplanacağı barajı ve barajın üzerine kurulduğu araziyi Türkiye Cumhuriyeti’ne zimmetlerken, sorduk mu bizim güneydeki ‘ortaklara’ da?
Hem hani denizler ortak değil miydi?
Türkiye kendi mülkünü döşüyor o denizlere şimdi…
İzin aldık mı?

***

Neyse uzatmayalım, bugünkü meramım şu:
Hani dün Eroğlu dedi ya, “Adayı çevreleyen denizlerde ve deniz altından çıkacak bütün zenginliklerde bizim de hakkımız var” diye.
Ve hatta ekledi; “TPAO’ya verdiğimiz yetkiyle, Türkiye de sismik arama yapıyor”…
Diyelim ki iş büyüdü, TPAO’nun aramaları genişletti, olumlu sonuç aldı, getirdi platformu kurdu ve gazı bulup çıkardı!
Olmaz, iş o noktaya gelmez de, diyelim ki geldi.
Ne olacak o zaman?
Sayın Eroğlu, gazın yarısını, denizlerde bizimle eşit haklara sahip Kıbrıslı Rumlar’a verecek mi?
Yok, ne olacak biliyor musunuz?
Bırakın gazın yarısını Rum ‘ortaklara’ vermeyi, Sayın Eroğlu gazın diğer yarısını bile göremeyecek.
En iyimser senaryoda, Türkiye bizim gazı, dönüp bize satacak.
Peki Rumlar?

Eğer isterlerse, onlara da!

Bu yazı toplam 1676 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar