Biz batağa alıştık!
Bir zamanlar “bu ülkede rüşvet yoktur” diye övünürdük.
Hatta “pazarlık” dahi bilmezdi kimse…
Bir malın değeri neyse, o söylenirdi, o ödenirdi.
İlk Türkiye’ye gittiğimizde öğrendik pazarlık meselesini...
- "Çanta ne kadar?”
- “30 lira…”
- “Tamam, alıyorum” dediğimde…
Tam da elimi cebime atmışken... Yanımdaki Türkiyeli arkadaş ayağıma basmış, söze girmişti…
- “10 liraya verirsen alırız…”
Derken 15’e bağlamıştık işi…
Hatta sonraları dudak bükerek yürüyüp uzaklaşma numaralarını bile öğrendik, nasılsa ardından seslenecek, rakamı düşürecekti
***
Yani bizim ülkede ganimet vardı, partizanlık vardı, kayırmacılık vardı ama "pazarlık" hele hele "rüşvet” yoktu.
Bir zamanlar böyleydi…
Şimdi hem de nasıl var.
Kimi açık rüşvet, kimi üstü kapalı…
Güya “rüşvet” değil de kolaylık gibi!
Ya da bir başka iş üzerinden, sanki doğal bir ödeme…
Yolsuzluk, sistem dışı bir sapma değil; sistemin kendisi.
***
Bir grup gazeteci, önemli bir yatırımcıyla birlikte bir masa etrafında “kara para”yı konuşuyorduk.
Kara para aklama; kayıt dışı ya da suçtan elde edilen parayı “temizmiş” gibi göstermek demektir. En basit hâliyle şöyle düşünebilirsiniz; suçtan para kazanılıyor… Uyuşturucu, kaçakçılık, rüşvet, yasa dışı bahis, yolsuzluk gibi… Bu para resmi yollardan görünür olamıyor; çünkü kaynağı sorulduğunda “suç” ortaya çıkacak.
O yüzden para, yasal gibi görünen bir yolculuktan geçiriliyor. Böylece “temizleniyor…”
***
Ülkemizde “kara para nasıl aklanıyor” üzerine kafa yorarken, seçeneklere dair en fazla şu tahminler öne çıkıyor:
Emlak sektörü…
Sanal bahis…
Oto galeriler…
Kimileri “kumarhaneler” diyor ama bu daha zor…Çünkü “kumardan kazandım” deseniz, bir kumarhanenin de bu parayı size ödemesi gerekiyor.
Ya banka havalesi…
Ya da ödediğine dair bir belge…
Hâlbuki gayrimenkul alırken kimse “Bu evi alıyorsun ama parayı nereden buldun?” demiyor.
"Devlet" kendi payına bakıyor!
Sanıyorum, oto galerilere de sorulmuyor...
Sıradan bir emekli ya da esnaf misal… Bir gün galeri bir galeri açıyor ve onlarca aracı satışa sunuyor…
“Bu kadar arabayı ülkeye getirecek parayı nereden buldun sen?” diyen olmuyor, muhtemelen...
Elbette tüm bu sektörde işini tertemiz yapan insanlar da var ve genelleme yapmak yaralayıcı oluyor.
“Kara para nasıl aklanır” tartışmamızda bizim de çok net sonuçlara ulaştığımızı söylersem yalan olur.
Ama şundan eminiz hepimiz...
Bu ülkede karşılığı “üretimle” izah edilemeyen bir “zenginlik” var.
Kimi insanların sahip olduğu varlıklara baktığınız zaman, normal bir akılla bunun izahını yapamıyorsunuz.
Ya da bu paraların alın teriyle kazanıldığına inanamıyorsunuz.
***
Kara para aklamak kadar “kayıt dışı ekonomi” de sorun elbette…
Hem de çok büyük bir sorun…
Ama “kayıt dışı” bir ülkede bu işler öylesine sıradanlaşıyor ki…
***
Adanın güneyinde salaş bir meyhanede üç arkadaş yemeğe gitmiştik bir gece…
Hesabı ödedik ve arabalarımıza doğru yürümeye başladık.
Baktık, taverna sahibi peşimizden geliyor; ürktük de…
“Faturayı almadınız” dedi, uzattı.
Gülümsedik.
“Buna da gerek mi var?” gibi bakmış olmalıyız herhalde şöyle dedi:
“Siz hiç batmadınız galiba."
“Battık” aslında, hem de defalarca…
Biz batağa alıştık!







