1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. ATEŞ DİLİMLERİ DANS EDERKEN....
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

ATEŞ DİLİMLERİ DANS EDERKEN....

A+A-

Orta Doğu'daki karmaşa çok yönlü etki yaratıyor. Suriye ve Irak'taki gelişmeleri evlerinde haberlerden veya gazetelerden izleyen Avrupa insanları, şimdi oralardan akan mülteci akını ile sorunun boyutlarını "evlerinde" bire bir yaşamaya başladı.

Biz, Kıbrıs'ta barış antlaşması olmayan çatışmasızlık ortamında, Suriye,Irak,Kudüs ve Yemen'deki savaşı ve acıları haber izleyicisi olarak takip ediyoruz. Bunun bizi sarmayacağı rehaveti ile gözlemliyoruz...

Kıbrıs Türk ve Rum Toplumları olarak hala, 50 yıla yaklaşan çatışmasızlık ortamı içinde, kalıcı barış antlaşması yapmamak için elimizden gelen aymazlığı da gösteriyoruz.
Kapı açmak ve kısmi yumuşama tedbirleri ile vakit geçirmeyi meziyet sayıyoruz.

RAHATLIK GÖSTERMELİKTİR

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Sayın Eide'nin göreve başladığı zaman yaptığı uyarıları da kulak arkası ettik. O günde üzerinde fazla durmadıydık, şimdi hatırlamıyoruz bile.

Sayın Eide, çatışmasızlık ortamının sonsuza kadar süremeyeceğini, özellikle Orta Doğu'daki bu yangının eğer, kalıcı bir çözüm bulamazsak, bizi de etkileyebileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerektiğini vurgulamıştı.

Üstelik, bir uyarı daha yapmıştı.

Ukrayna ve Orta Doğu'da birbiri ile çatışan BM Güvenlik Konseyinin Beş Daimi üyesinin, bir tek Kıbrıs sorununun çözümü konusunda uzlaşı içinde olduğunu söylemişti. Bunun, Kıbrıslılar için  iyi bir şans olduğunu ve değerlendirmemiz gerektiğini vurgulamıştı.

Görüşmeler başladıktan sonra, büyük heveslerle 2015 sonu ve 2016'nın ilk  çeyreğinde, Referandumdan söz edilirken, şimdilerde, zamana oynama oyunu yine başladı.

Bakın, bu kaybedilen zaman içinde bizim dışımızda neler oluyor?

Şimdi Rusya, Suriye'ye müdahale etti. Dengeler alt üst oldu. ABD, Irak'tan askerlerini geri çektikten ve olaylara dönük havadan askeri müdahale yaparken, ilk defa kısmi  kara harekatı yaptı. Şimdi daha geniş askeri hareket tartışılıyor.

Bu arada Rusya, ABD,Türkiye, Suudi Arabistan ve diğer ilgili ülkeler Suriye konusunda masaya oturdular.

İngiltere'nin, Fransa'nın,Çin'in, yani Güvenlik Konseyinin diğer üyelerinin ve Almanya ve İran'ın bu işin dışında olduğunu ve Mısır ile İsrail'in de bu gelişmelerin yalnız seyircisi olacağını düşünemezsiniz.

Bu durumun, Rusya, ABD, NATO, AB rekabeti ile bölgenin güçlü devletlerinin buna bağlı yarışının bir başka özelliğe, yani bölgemizde, yeni bir kamplaşmaya bürünme potansiyelini de içinde taşıdığı açıktır.

Peki, Kıbrıs bundan etkilenmeyecek mi?

Bakın,Suriye'deki durumun yeni bir noktaya evrimleşmesi ile birlikte Filistin'de, İsrail ile yeni çatışmalar oluştu. Kudüs ateşler içine girdi. Filistin insanı yeni acılar yaşamaya başladı. Çatışmalar gelişiyor.

Kıbrıs'ın bundan hiç etkilenmeyeceğini düşünmek  abestir.  Coğrafyamız davet eder.

Hele, çatışmasızlık hali içinde, ortak vatan için, ortaklaşa siyaset üretemeyin ve bunu paylaşamayan, aksine, birbiri ile çatışan toplumların yaşadığı adamızda, bu bizi resmen, engelsiz, ateşe doğru çekecek  bir durum oluşturmaktadır.

İşte bu nedenle, çatışmasızlık halinde ama statükonun kendi lehine devamı için, itiş kakış yaşanan adamız, doğrudan bu çelişkinin odağına oturur. Bu ciddi bir tehlikedir.

AB'ye BAKIŞTAKİ AYMAZLIK

İşte bu gelişmeler olurken, özellikle Mülteci Akınının Avrupa'da yol açtığı endişe nedeni ile AB - Türkiye üyelik müzakerelerinin önünün yeniden açılması gündeme girdi.

Almanya Başbakanı Sayın Merkel'in Türkiye ziyareti ile bağlantılı olarak bu gündeme oturdu.
Türkiye'nin AB üyelik sürecinin önünün açılması, başta Kıbrıs ve Kürt sorunlarının çözümü için olumlu bir iklim ve atmosfer yaratır.

Ama bu konu devreye girer girmez, Güneyin bağnazlarından hemen karşı tepkiler gelişti. İlginçtir. Güneyin bağnazlarından  tepkiler gelirken, Kuzeyin statükocuları ise anlamlı bir suskunluk içine girdi.
Şimdi, Türkiye'nin AB üyelik görüşmelerinde, 17.Fasılın ki bunu Fransa bloke etmişti. Ekonomik uyumla bağlantılıdır. Açılması gündeme girdi.

"Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı" Sayın Kasulidis, buna engel olamayacaklarını ifade etti. Yani elimizden bir şey gelmez dedi. Çünkü, Fransa vetosun kaldıracak dedi.

Vay, bunu nasıl söylersin diyerek, DİKO,EDEK, EVREKO  liderlikleri ve  diğer statükocu güçler, Sayın Kasulidis'e dönük karşı saldırıya geçti. DİSİ ve AKEL'de bu saldırılardan nasibini aldı. Bunlar şimdi, "milli" söylemle, bu adımın bloke edilmesi için seferberlik içine girmeye çalışıyorlar.

Eğer, DİSİ ve AKEL liderlikleri, Mayıs ayındaki seçim yüzü suyu hürmetine, bu statükocu şamataya etkili karşı çıkış yapmazlarsa, bilelim ki felakete bir adım daha yakınlaşacağız.

Bundan daha büyük yanlışlık olmaz.

www.ferdisabitsoyer.org adresli sayfamda,yazdığım, "Langufalı Yol ve Merkel" başlıklı yazıda;  Güneyde, sanki de matah bir politika imiş gibi allanıp pullanan ve isminin de,"Türkiye'yi  köşeye sıkıştırarak, Kıbrıs sorununu çözüme götürmek" stratejisi olarak konduğu yanlış mantığı eleştirdim. Ayrıca, ayni yazıda, Türkiye-  AB üyelik görüşmelerinde, 23. ve 24. Fasıllara dönük olarak,  Güneyin gerçekleştirdiği bloke siyasetinin, yanlışlığını yazdım.

Statükoyu korumak isteyenler, ayni zamanda, Türkiye - AB üyelik sürecini de dinamitlemek isteyenlerdir. İster Elence, isterse Türkçe konuşsunlar, bir şey fark etmez.

Evet, Orta Doğu'daki ateş, Avrupa'yı da başka sorunlarla somut olarak sarmalına aldı. Bu gelişmeler, Türkiye - AB ilişkilerindeki tıkanıkları aşmaya yardımcı olacaksa, Kıbrıs sorununu çözmek isteyenler buna yardımcı olmalıdır.

AB; Türkiye ile görüşmelerde bloke edilen başlıkların açılması, açılıp görüşülen başlıkların kapatılması için inisiyatif geliştirmelidir.

17. Fasıllın açılmasına engel değil, destek olmak lazımdır. Güney 23. ve 24. Fasılların üzerindeki blokajı kaldırmalıdır. Kıbrıs ve Türkiye limanları, hava sahaları  üzerinde bulunan kısıtlamalar karşılıklı kaldırılmalı; Yeşil Hat Tüzüğü genişletilmeli ve Federal Kıbrıs hedefi ile yapılan müzakerelerde, Kuzeyin AB ile uyumu için atılan ve başlatılan çalışmalar ilerlemeye girmelidir.

Toplumlararası görüşmeler içinde, "zaman takvimi" ifadesini şeytanlaştırmadan, erken zamanda çözüm için programlanma yapılmalıdır.

Öyle, "takvime karşıyız, mesele zaman değil, nitelikli antlaşmadır" diyen, görünüşü okkalı, ama gerçekte içi boş ve zamanın  harcanıp gitmesine ve çözümsüzlüğün devamına, zaman oyununa imkan veren ifadelerle, bu işi uzatmak isteyenlere açık kapı bırakan yaklaşımlarla, sorunun çözümüne destek olunamaz.

İstediğin kadar seçim kazan, eğer çözüm olmazsa, bu çatışmasızlık hali ya bizi ateşe çekecek, ya da bölünme kalıcılaşacak.

Evet, Orta Doğu yanarken, Kıbrıs'ta  çözümsüzlük içinde, çatışmasızlık halinin ilanihaye süreceğini kimse zan etmesin. Bugün, BM Güvenlik Konseyinin 5 Daimi üyesinin Suriye ve Irak konusunda gelişen çelişkileri, derinleşirse, bilin bu ateş dilimleri bizi de sarabilir.

Unutmayın, Türkiye'de büyük umutlar ve beklentiler yaratan çözüm sürecinin yol açtığı çatışmasızlık hali, zaman oyunu ile çıkmaza girdi ve ateş, Anadolu insanın içine düştü.

Kıbrıs'ta da eğer, büyük umutlarla başlayan görüşmeler sonuç vermez ve görüşmeler yine zaman oyununun kurbanı olursa, bölgemizde yaşanan böylesi bir karmaşa ortamında bu, bizi bu defa yakar.
Ateş dilimleri Kıbrıs'ı da sarar.......

Bu yazı toplam 1819 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar