1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. AB KIBRIS İÇİN NE YAPABİLİR?
Sami Özuslu

Sami Özuslu

AB KIBRIS İÇİN NE YAPABİLİR?

A+A-


STRAZBURG

"Bir an önce müzakereler başlamalı ve bütünlüklü çözüme odaklanılmalı. En doğru yol bu."
Bir AB üst düzey yetkilisi böyle söyledi bize dün. Avrupa Parlamentosu Genel Kurul toplantıları sırasında AB Komisyonu da Strazburg'da bulunuyor.
Parlamentonun gündeminde Brexit sonrası AB-İngiltere ilişkileri dahil bir yığın önemli konu var.
Kıbrıslı Türk ve Rum gazeteciler olarak Avrupa Parlamentosu gündemini de izliyoruz ama kuşkusuz Kıbrıs'la, Kıbrıs sorunuyla bağlantılı gelişmeler, açıklamalar, tartışmalar daha çok ilgimizi çekiyor.
Daha doğru bir ifadeyle Kıbrıslıların gündemini Avrupa Birliği'nin diğer konuları çok fazla ilgilendirmiyor. Okuyucunun, izleyicinin ilgi duymadığı konular basının da ilgi alanında alt sıralara düşüyor.
Bu durum Kıbrıslı Türkler bakımından daha da belirgin durumda.
Hele 2000'li yılların ortalarında Avrupa Birliği'ni bir 'kurtuluş kapısı' olarak gören ve federal çözümün hem katalizörü, hem de en az onun kadar önemli bir hedefi olarak gören Kıbrıslı Türkler bakımından Avrupa Birliği kurumları 'uzaktan izlenilen ' bir yapıya dönüştü.
 

*  *  *
 

Ama AB Kıbrıslı Türkler için önemini yitirmiş değil. Referandumda Kıbrıslı Rumların 'hayır' iradesi çözüme ve AB'ye dönük umutları azaltmış olsa da, her daim modern yaşamı ve Batılı olmayı önemli bir hedef gören Kıbrıslı Türklerin Brüksel'den beklentileri sonlanmadı.
Elbette AB'nin Kıbrıslı Türklere dönük finansal yardımları da var ama konu bu değil.
Toplumun beklentisi üniversite öğrencilerine burs verilmesiyle, belediyelere altyapı desteği sağlanmasıyla, sivil topluma proje karşılığı Euro verilmesiyle sınırlandırılamaz, bununla yetinmesi beklenemez.
2004 referandumunda Kıbrıslı Türklerin yüzde 65'i sadece bunlar için 'evet' demedi.
Asıl beklenti dünyaya açılabilmek, izole edilmişlikten kurtulmak, diğer bütün Avrupalılarla aynı hak ve yetkilere sahip olabilmekti.
Maddi beklentiler hiçbir zaman referandum sonucunda temel etken olmadı.
 

*  *  *
 

Kuşkusuz 2004 koşulları yok bugün. Kıbrıs da değişti, AB dinamikleri de değişti. Ayrıca Kıbrıs'ın dahil olduğu bölgede de jeopolitik dengeler farklılaştı.

Üst düzey AB yetkilisi, oluşan 'yeni denklem'den söz ederken, özellikle Rusya'nın Akdeniz'deki varlığına vurgu yaptı.
Bir de 'enerji alanındaki rekabet'in geldiği noktadan...
Belli ki AB kurmayları Kıbrıs'a bakarken bu iki elementi ön planda tutuyorlar.
Bir başka deyişle AB Kıbrıs'ı artık aynı gözlükle değerlendirmiyor.
Amerika da öyle, Rusya da...
Global ve bölgesel kartlar yeniden dağıtılırken, her merkez kendi çıkarları doğrultusunda siyasetini güncelliyor.
Peki ya biz?
Kıbrıslılar olarak kartların yeniden dağıtıldığının farkında mıyız?
Ve bir başka soru: Acaba başta AB olmak üzere, Kıbrıs adasındaki konjonktürel gelişmeleri yeterince okuyabiliyorlar mı?
Ve Kıbrıslı Türklerin temsilcileri böyle bir gaile taşıyorlar, AB'ye 'işler değişti' mesajı vermeye çalışıyorlar mı?
 

*  *  *
 

Doğrusu bu sorulara olumlu yanıt vermeyi çok isterdim ama ne yazık ki bunu yapacak bir veri yok elde...
Ne AB Kıbrıs'ta, özellikle de Kıbrıs'ın kuzeyinde 'Avrupa mı, Ortadoğu mu' kavşağında kritik bir sürece girildiğini yeterince algılıyor.
Ama ne de Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar bölgesel ve global anlamda aktörlerin yeni pozisyonundan haberdar.
Bu yüzden her şey biraz da 'ezbere' gidiyor. Bu da zamanın 'geri döndürülemez' biçimde tükenişini hızlandırıyor. Başta Kıbrıslı Türkler bakımından ama bütün Kıbrıs için 'bölünmüşlüğün kalıcılaşması' riski son sürat artarken, daha da vahim bir bir 'dönüştürme' operasyonu Kıbrıs'ın yarısında nefesini her geçen gün daha çok hissettiriyor.
Bu yüzdendir ki  "Bir an önce müzakereler başlamalı ve bütünlüklü çözüme odaklanılmalı. En doğru yol bu" diyen AB üst düzey yetkilisine AB'nin başka şeyler yapması gerektiğini hatırlatma ihtiyacı hissediyorum.
Başta da 'güven yaratıcı önlemler' olmak üzere, toplumların çözümden gittikçe daha da soğumasına yol açan bu 'hiçbir şey olmuyor' algısını tersine çevirecek adımlar atılabilir.
Yılan hikayesine dönen Aplıç ve Derinya'nın açılması konusunda AB 'teşvik edici' olabilir.
1960 Anayasası uyarınca Türkçe'nin AB kurumlarında 'resmi dil' sayılması için yeni bir girişim başlatılabilir, aynı çerçevede Avrupa Parlamentosu'ndaki iki sandalyenin Kıbrıslı Türklerin temsiliyetine açılması tekrar gündeme gelebilir.
En basiti ve en insani olanı, bütün AB ülkelerinde roaming bile kalkarken, Kıbrıs'ın iki yakasında 'birbirini çekemeyen' cep telefonlarına çare bulunması sağlanabilir.
Bunlar 'bütünlüklü çözüm'ün yerine geçmez ama bir türlü aşılamayan çözümsüzlüğün verdiği moral bozukluğunu aşmakta 'ilaç gibi' gelebilir.

 

 

Bu yazı toplam 2357 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar