7.5 - 8
Ülkemiz ekonomisi uzun yıllardır ciddi bir makroekonomik istikrarsızlık içinde. Yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, Türk Lirası’nın sürekli değer kaybetmesi ve alım gücündeki azalma. Halkımızın günlük yaşamını giderek daha zor hale getiriyor. Ekonomimizdeki kırılganlık, özellikle asgari ücretliler, işçiler ve üreticiler için çok büyük bir tehdit.
KKTC’deki büyük sorunlardan biri de hayat pahalılığı. Temel ihtiyaç malzemelerinin fiyatları dövizdeki dalgalanmalara paralel olarak sürekli artıyor. Özellikle gıda, enerji ve barınma gibi temel tüketim kalemlerinde fiyat artışları halkımızın alım gücünü büyük ölçüde etkiliyor. Bu durum, maaşların yüksek enflasyon karşısında sürekli değer kaybetmesine neden oluyor. Yapılan atış maaşlara yansımadan ceplerden uçup gidiyor. Maaşlar artıyor ama alım gücü her geçen gün daha da azalıyor. İnsanlarımız artan maaşları ile bir önceki aya göre daha az mal veya hizmet alabiliyor. Bu durum toplumsal huzursuzluğu ve gerginliği arttırıyor.
1983 yılından beridir Türk Lirası ana para birimi olarak kullanıyoruz. Ancak Türk Lirası’nın hiç durmayan değer kaybı, ekonomimizin en büyük sorunlarından biri. Dövizdeki sürekli artış ithalat maliyetlerini de arttırıyor. Buna paralel yerel üretimimizin maliyetleri de artıyor. Türk Lirası’nın değer kaybı halkımızın yaşam kalitesini aşağıya çekiyor. Bir yandan Türk Lirası değer kaybediyor, diğer yandan döviz son sürat yükseliyor, üretim fakiri ülkemizde ithal ürünlerin fiyatlarının fırlamasına neden oluyor.
Bütçeyi yönetemeyen siyasiler yüzünden sürekli açık veren bir bütçeye sahibiz. İlgili bakanlık günü kurtarmak için adım atıyor. Uzun vadeli bir çözüm fikirleri yok. Vergi dairesi kayıt dışı ekonominin peşine düşeceğine, vergisini ödeyenleri cezalandırıp vergi oranlarını yükseltiyor. Vergi oranlarına yapılan bu artış birçok işletmeyi daha da zor duruma sokacak ve belki de iflaslarına neden olacaktır. Vergi reformlarının yapılması, devletin gelirlerini arttırmak ve ekonomik dengenin sağlanması için uzun vadeli ve köklü bir çözüm olacaktır.
Ülkemizde zorluklarla üretmeye çabalayan işverenler ise dövizdeki artışlar ve artan girdi maliyetleri nedeniyle zor dönemlerden geçiyor. Birçok işletme artan maliyetler karşısında ya işçi durduruyor ya da üretim miktarlarını azaltmak zorunda kalıyor. Küçük işletmelerde durum daha vahim, tamamı iflasın eşiğinde. Emekçilerimizin durumu da pek iç açıcı değil. Enflasyon arttıkça, düşük maaşlar ile geçim sıkıntıları artıyor ve işsiz kalma riski de karşılarında duruyor.
Stabil bir para birimine geçmek ekonomik istikrar için en kritik adımlardan olacaktır. TL’deki sürekli değer kaybı ve dövizdeki dalgalanmalar, hem halkımız hem de işletmeleri büyük belirsizliğe sürüklüyor. Kontrol edemediğimiz bir para birimi, halkımızın alım gücünü hızlıca eritiyor. Stabil para birimine geçiş dövizdeki volatiliteyi azaltarak, ekonomik öngörülebilirliği arttıracaktır. Enflasyonumuz düşecektir ve maliyetler üzerinde daha fazla kontrol sağlayabileceğiz. Uzun vadeli ekonomik istikrar hedefleri doğrultusunda, stabil para birimine geçiş ivedi gündeme alınmalı ve tartışılmalıdır.
Geçen yıl asgari ücret dört kez artmasına rağmen alım gücündeki düşüşü engellemeye yetmedi.enflasyonun hızlı yükselişi ile temel gıda maddelerindeki sürekli artış, maaşlara yapılan artışların geride kalmasına sebeb oluyor. Asgari ücret artıyor, piyasa da buna paralel olarak yükseliyor. Bu durum halkın alım gücünü sağlamlaştıracağına, geçici bir rahatlama sağlıyor. Bu kısır döngü çalışanları daha fazla gelir elde etmeye zorluyor. Sürekli artan yaşam maliyetleri ile baş etmeye çalışmak ta cabası.
Ülkemiz ekonomisi büyük bir sıkışma içindedir. Hayat pahalılığı, TL’nin değer kaybetmesi, düşük alım gücü ve vergi tahsilatlarındaki adaletsizlik, ekonomik istikrarımızı tehdit ediyor. Bu sorunlar hem kamu hem de özel sektör üzerinde ciddi baskılar yaratıyor. İş gücünü korumak ve üretimi arttırmak için acil reformlara ihtiyaç duyuyoruz. Kamu harcamalarının etkin bir şekilde yönetilmesi, vergi reformları, iş gücü piyasasına yönelik düzenlemeler ve en önemlisi yerli üretimin desteklenmesi, ekonomimizin geleceği için kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, asgari ücretin artırılması, ekonominin genel dinamikleri ve enflasyonist baskılar göz önüne alındığında, gerçek bir iyileşme sağlamıyor. Asgari ücret artışı ile alım gücü arasında kalıcı bir denge kurulabilmesi için, yapısal ekonomik reformlar ve enflasyonla etkin bir mücadele gerekmektedir.