1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Hatırlayalım: Ayvasıl’da neler yaşanmıştı?... 4
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Hatırlayalım: Ayvasıl’da neler yaşanmıştı?... 4

A+A-

ARŞİVDEN… ARŞİVDEN… ARŞİVDEN… ARŞİVDEN…

 

1963’te katliama kurban giden Ayvasıllı sekiz Kıbrıslıtürk için Tekke Bahçesi’nde cenaze töreni düzenlendi… Ayvasıllı Mehmet ve Cemaliye Alganer 9 Ayvasıllı’nın katledildiği “Ayvasıl katliamını” 11 yıl önce YENİDÜZEN’e anlatmıştı…

 

Bir hatırlatma yapmak istedik: 11 yıl önce, 5-12  Ekim 2007’de bu sayfalarda yayımladığımız, yakınları Ayvasıl’da katliama kurban giden iki Kıbrıslıtürk’le, Mehmet ve Cemaliye Alganer’le yapıp yayımladığımız röportajı arşivimizden çıkararak bir kez daha yayımlıyoruz… Hatırlayalım: Ayvasıl’da neler yaşanmıştı?
Ayvasıllı Mehmet ve Cemaliye Alganer, Ayvasıl (Türkeli) köyünde 50’li ve 60’lı yıllardaki ilişkileri ve köydeki yaşamı anlatıyorlar.
5-12 Ekim 2007’de bu sayfalarda yayımlanmış olan röportajımızın devamı şöyle:

 

SORU: Sefer Arap da gitti...
MEHMET ALGANER:
Evet, Sefer Arap... Kazdılar, 21 kişi çıkardılar...

CEMALİYE ALGANER: Fahri’yi tanıdılar köylüler... Fahri’yi istemişler tutsunlar da öldürsünler!
MEHMET ALGANER: Ayvasıllı Rumlar tanımış Fahri’yi – götüren İngilizler vermemiş Fahri’yi...

SORU: Oradan 21 kişi çıktı...
MEHMET ALGANER:
21 kişi çıktı, aldılar götürdüler Kızılay’a... Geldi Emirali, Cemaliye’ye...
CEMALİYE ALGANER: Gideyimmiş ben da yanında...
MEHMET ALGANER: Emirali “Dayanırsan gidelim, tanı anneni...” dedi. “Yook gidemem ben, nereye gideceyim?” dedi. Ve Fahri’nin demesine göre, Ayşaba genablası olduğu halde, tanınmayacak haldeymişler. Çünkü 20-25 gün geçti aradan... Artık kokular başladı...

SORU: Giysilerinden tanımlamışlar...
MEHMET ALGANER:
Biz hakikaten vicdan içindeyik ki ölülerimiz Tekke Bahçesi’nde gömülüdür, yani “kayıp” değil...

SORU: Ondan sonra gömülürken hiç aileden biri var mıydı orada?
MEHMET ALGANER:
Emirali, Hasan Blago da gitmiş beraber galiba... Ve Fahri Egemen oradaydı.

SORU: Fahri Egemen zaten Ayvasıllı’ydı. Bana Emirali Bey’in söylediği, “Biz gittiğimizde Kızılay’a teşhis için, yoktular, cesetler gittiydi Tekke Bahçesi’ne gömülmeye, elbiseleri numaraladıydılar, biz da baktık ve dedik ki ‘Be! Bu kırmızı çizmeleri İsmail Dayı değildi ki giyerdi?’ dedik. ‘Yazın bunun karşısına İsmail Dayı’ dedik” diye anlattı bana.  “Ayşaba’yı nerden tanıdınız?” dediğimde, “Çarşafından tanıdık” dedi.
MEHMET ALGANER:
Bence bu “meçhul” yazan veya “Ayvasıl” yazan mezarlar açılsa, bir kemik çıkarsalar, bunlar DNA testinden çıkacak, kimler oldukları...

SORU: Şimdi Tekke Bahçesi’ndeki bu “meçhul” mezarlar açılır ve DNA testi yapılırsa, kimler gömülüdür orada, çıkacak ortaya...
MEHMET ALGANER:
Çıkacak...

SORU: Onun için Emirali Bey ve Hasan Blago Kızılay’a gittiklerinde, hepsini tanımlayamadılar. Elbiselerinden tanımladılar çünkü. Ama Türk tarafının elinde bir liste vardı 21 kişilik, orada isimler vardı... Mesela Dr. Hüsrev, Mehmet Veli’yi kendi kollarında çıkardığını hatırlar. Mehmet Veli, hastabakıcıydı, Türkan Aziz’in odasında Menteş Zorba’yla birlikte vurulduydu. O listede vardı isimleri. Yani ailesine 44 senedir söylemediler ki “Mehmet Veli çıktı bu çukurdan, aldık gömdük kendini Tekke Bahçesi’ne...” Gider bizim Kayıplar Komitesi sorar, “Nerdedir Mehmet Veli? Söyleyin bize!” Onlar da “Ayvasıl’da gömülüydü, oradan da Tekke Bahçesi’ne gömülmüş olmalı, açın bakın!” der. Ve bu kadar sene geçti, hala söylemezler, hala inkar ederler!... Hazine değil ki bunlar, bunlar insandır...
MEHMET ALGANER:
Şikayet için söylemem, ne da bir menfaat beklerim artık çünkü 44 sene geçti aradan... Kaynanam, aynı zamanda teyzemdir yani Ayşe Hasan Buba, iki tane oğlu, biri 19 yaşında Ömer Hasan, liseyi yeni bitirdi, biri da 17 yaşında, o da oto boyacısı Mehmet Hasan, “Kabadayı” yani, benim yanımda çalışırdı. Bir toruncuğu, Ayşe İbrahim... Mehmet Ali Ömer, dayım, annemizin kardeşi... Ve biz, şehit ailesi yazılı değiliz...

SORU: “Şehit ailesi” sayılmadınız!
MEHMET ALGANER:
Hayır!

SORU: Az önce bana Ertan Ersan’ın gelip sizinle röportaj yaptığını anlattıydınız...
MEHMET ALGANER:
Gelir! Röportaj yapar! Şey dedi, “Aile reisi değilmiş ölen!”

SORU: Erkek olması lazımmış yani...
MEHMET ALGANER:
Erkek olması lazım, öyle dediler...
CEMALİYE ALGANER: Babam da öldü kanserden, onların marazından...

SORU: Baban o zaman davarı getirdi, kaçabildiydi o...
CEMALİYE ALGANER
: Kaçtı, geldiydi...

SORU: Nasıl biriydi Ayşaba?
MEHMET ALGANER:
Erkek gibi bir kadın! Çok iyi bir kadın!
CEMALİYE ALGANER: Bir zamanlar geldiler Rumlar, kendi bayraklarını bağlasınlar ağacımızın üstüne... Çıktı dışarı, “Hayır!” dedi, “bağlamayacaksınız! Bu, Türk evidir” dedi. Onlar ısrar etti, “Hayır” dedi, bağladılar. Çıktı dama, bıçakla koparttı kendilerine, koymadı...
MEHMET ALGANER: Erkek gibi bir kadındı...

SORU: Mesela seneler geçtikten sonra, kapılar açıldı, şu oldu, bu oldu, mutlaka bir köylüler geldi gitti... Hiç duydunuz mu ondan sonra, ne oldu o gece? Kim geldiydi? Gene bu “Gutsoşera” var mıydı mesela?
MEHMET ALGANER:
  “Gutsoşera” gelmiş... Efendim bu alay var ya, Rum alayı, Rum alayından da takviye gelmiş... O 9 kişinin üstüne saldırmak için Rum alayından da takviye gelmiş da saldırdılar...

SORU: Gündüz kaçtığınızı gördülerdi herhalde...
MEHMET ALGANER:
Gördülerdi...
CEMALİYE ALGANER: Kurşunlar altında kaçtıydık, traktörü götüren çocuk zigzag çizerek giderdi ki tutmasın bizi kurşunlar, yan yan giderdi... Ateş ederlerdi biz kaçarken...
Bir Rum vardı, bizim köylü, dedi ki “Sizin kardeşlerinizi A. öldürdü” dedi. O da bizim köyün Rumları’ndandı... Evvelden Türkler’i istemezdi o...

SORU: Ne iş yapardı o?
CEMALİYE ALGANER:
Çok büyük değildi ama... 16-17 yaşlarında vardı...

SORU: Şimdi Ayşaba’ynan Ayşeciğin mezarı yok Tekke Bahçesi’nde, ben gittim baktım. Zaten sizin aileyi “şehit” olarak da kaydetmediler. Bir tek Ayşeciğin adını, Tekke Bahçesi girişindeki siyah levhanın üstüne yazdılar. Mehmet Ali Ömer’in da iki tane mezarı var Tekke Bahçesi’nde! Birinde doğum tarihi olarak 1909, diğerinde da 1911 yazar.
MEHMET ALGANER:
1911 doğumlu olandır doğrusu. 1911 Mehmet Ali Ömer. 1913 Hasan dayım, 1915 Ayşe Hasan Buba...
CEMALİYE ALGANER: Annemle beraber öldü onlar, aynı gün öldürdüler onları...

SORU: Ne kadar kaldınız ondan sonra Fota’da (Dağyolu)?
CEMALİYE ALGANER:
22 sene kaldık Fota’da!

SORU: 22 sene kaldınız!...
CEMALİYE ALGANER:
22 sene kaldık!

SORU: Bir daha Ayvasıl’a dönen oldu muydu?
MEHMET ALGANER: Hayır...
Zaten askeri bölge olduğu için...

SORU: 1974’ten sonra askeri bölge oldu Ayvasıl (Türkeli). Ama 74’ten önce dönen oldu mu köye?
MEHMET ALGANER:
Dönmedi, dönmedi.
CEMALİYE ALGANER: Tarlalarına gidenler var, sürenler var bazıları...
MEHMET ALGANER: O da, 74’ten sonra oldu...

SORU: Ne zaman anılmaya başladı Ayvasıl şehitleri, hatırlar mısınız? 74’ten önce miydi yoksa sonra mıydı?
MEHMET ALGANER:
74’ten sonra...

SORU: 74’ten sonra anılmaya başladı Ayvasıl şehitleri...
MEHMET ALGANER:
Çünkü 74’ten evvel gidilmezdi Ayvasıl’a, Rum tarafı olduydu tamamen. Gidilmezdi...

SORU: Ama hani şehitleri anarlardı, hiç Ayvasıl şehitlerini anma yok muydu?
MEHMET ALGANER:
Yoktu hiç... 74’ten sonra anılmaya başlandı.
CEMALİYE ALGANER: Çok acılar çektik, çok...

SORU: Bayram Dayı niçin Ayvasıl’daydı?
MEHMET ALGANER:
Bayram Hasan işte Denya’dan yayan çıktı ve geldi Ayvasıl’a – oğlu “kayıp” olduydu ya o zaman... Hasan Bayram... Hani Hasan Bayram, Mehmet Karagöz, bunlar Prefect arabayla Yılmazköy’e (Şillura) geldi – onlar dönemedi artık Denya’ya – kaldılar orada.

SORU: Bayram Dayı, oğlunu aramaya geldiydi, kendi da gitti...
MEHMET ALGANER:
Evet... Oğlunun peşinde...

SORU: Oğlu sağdı ama...
MEHMET ALGANER:
Evet... Oğlu bizimle Yılmazköy’deydi (Şillura). Ve oğlunun peşine geldi bu Ayvasıl’a, oğlu niçin gelmedi gabilinden ve öldürdüler onu da...

SORU: 22 sene Fota’da (Dağyolu) yaşadınız...
MEHMET ALGANER:
1963’ten 1969’a kadar altı sene ahırların içinde yaşadık... Samanlıkları, ahırları temizledik ve yaşadık içinde.

SORU: Bir haber buldum, “Fota’da insanlar perişan” diye ve orada, 400 tane göçmenin Fota’da yaşadığını yazar Bozkurt gazetesi...
MEHMET ALGANER:
Evet... 1969’da göçmen evleri yaptılar Fota’da ve bize göçmen evi verdiydiler...

SORU: Sizin kaç çocuğunuz olduydu?
CEMALİYE ALGANER:
Dört... İki kızım, iki oğlum var...
MEHMET ALGANER: 1963’te kaçtığımda, beş aylık bir çocuğum vardı... Onun adı Huriye... Annemin adı... Ondan sonra, 1965’te Ayşe doğdu, Fota’da doğdu o...
CEMALİYE ALGANER: Annemin adı...
MEHMET ALGANER: Sonra, 1970’te Cemal doğdu, babamın adı... 1973’te da Hasan doğdu, o da Cemaliye hanımın babasının adı... Hepsi buradadır, yanımızda otururlar işte...
CEMALİYE ALGANER: Gönyeli’den arsa aldık, bu evleri yaptık, hepsi bu apartmandadır...
Neler çektim o beş aylık kızımla Fota’ya gittiğimde... Koyardım kendini makarna kaşasının içine, devrilirdi böyle, kiloluydu çocuk, devrilirdi, yırtılırdı kaşa, cirilenirdi, bulurdum kendini ta o yanda...

SORU: Sonra siz oto boyacılığına devam etti miydiniz?
MEHMET ALGANER:
Yok... Oto boyacılığı, 1963’te dükkanımızı kapadık, gittik mücahit olduk, 1972’ye kadar, 8 sene, Fota’da...

SORU: Yani Arif Hoca’yla beraberdiniz...
MEHMET ALGANER:
Evet...

SORU: Emirali Bey’in Arif Hoca’yla yakınlığını şimdi anladım!
MEHMET ALGANER:
Evet, evet! Emirali bizimle beraber kaçtı geldi Fota’ya – üç aylık öğretmendi o Ayvasıl’da. Eylül’de okullar açılır ya, 15 Eylül’de okul açıldığı zaman, Emirali köye geldiydi öğretmen olarak. 21 Aralık’ta da kaçtık. Yani üç-dört ay bir şey kaldıydı Ayvasıl’da...

SORU: 1972’den sonra ne yaptınız?
MEHMET ALGANER:
1972’de mücahitliği bitirdik, tekrar açtık oto boyahanesini...

SORU: Aynı yerde mi açtıydınız?
MEHMET ALGANER:
Yok, başka yerde... Lefkoşa’da...
CEMALİYE ALGANER: Ama o zaman ilk kapattığında, hiçbir şey bırakmadıydılar, soydular soğana çevirdiydiler...
MEHMET ALGANER: 1973’te babam öldü, bıraktı bize dört tane çocuk, bekar... İki kız, iki oğlan. Oğlanların biri İzmir’de, biri İstanbul’da okur! İstanbul’da olanı doktor çıkardık, Güvenlik Kuvvetleri’nin doktoru olduydu, Hasan Tahsin – Ömer da, son CTP geçmezden önce hükümete, Ömer Alganer, Toprak Ürünleri’nin müdürüydü. Kardeşimdir o. Kızları da evlendirdim çok şükür...

SORU: Hep onların sorumluluğunu da taşıdınız yani...
MEHMET ALGANER:
Taşıdık... Onları da okuttum. Düşün, 73’te babam öldü, doktor 79’da geldi da iş aldı. 79’da geldi, gelirkenden soktuk kendini askere, berekat versin o da... Kızları cehizledik, evlendirdik. Yani bir sürü şeyimiz oldu bizim da...

SORU: Peki size köylüleriniz, niçin bu köyde böyle bir şey oldu, hiç anlattılar mıydı?
MEHMET ALGANER:
Hiç, hiç, hiç, hiç... Türk olduğumuz için... Sana derim, 58’de köyü beraber beklediğimiz bu insanlardan bekler miydin böyle bir şey olsun? Beklemezdin. Yani bize bunu yaptığında, düşün ne yapabilir bu Rumlar? Her şeyi yapabilir demek...
CEMALİYE ALGANER: Herkes gider Rum tarafına, ben duyduğumda istemem göreyim... O kadar bir...
MEHMET ALGANER: Ben gittim... Gittim, kimlik kartını aldım yani...

SORU: Bizim bazı Kıbrıslıtürkler da mesela 19 tane kadın ve çocuk öldürdü Balıkesir’de (Palekitro). Yani tek taraflı olmadı... Lapta’da ne tecavüzler oldu Rum kızlara, Aşşa’da (Paşaköy)... Yani tek taraflı olmadı çoğu şey... İki taraf da yaptı bunları...
CEMALİYE ALGANER:
İçim yanar – benim kardeşim bir sineği bile öldürmedi...

SORU: Üstelik Ayvasıl’da silahsızdılar çünkü silahlar gittiydi sizinle birlikte Yılmazköy’e!
CEMALİYE ALGANER:
Evet!

SORU: Karşılık veremezdiler! O evden karşılık veremezdiler!
CEMALİYE ALGANER:
Suçsuzdular...
MEHMET ALGANER: Kalanların elinde bir iki üç tane av tüfeği vardı...

 

 

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler… Sevgül Uludağ – 5-12 Ekim 2007)

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 3877 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar