1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Yıllarca rüyalarımda Maraş’a gidiyordum gizli tünellerden geçerek... " 1
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Yıllarca rüyalarımda Maraş’a gidiyordum gizli tünellerden geçerek... " 1

A+A-

MARAŞ’TAN HATIRALAR…

“Yıllarca rüyalarımda Maraş’a gidiyordum gizli tünellerden geçerek... 2004’te Maraş’ı görünce, rüyalarım sona erdi... Maraş’ı o şekilde görmek, kalbimi kırmıştı... Bu yeni acı, rüyalarımı öldürmüştü...” 1

 

“Maraş pikniği”nden bir gün önce, sorularımızı yanıtlayan Erina Karamondani, Maraş’tan hatıralarını ve hissettiklerini anlattı…
Onunla söyleşimiz şöyle:

ERİNA KARAMONDANİ: Sevgili Sevgül, sorularını yanıtlamaktan onur duyuyorum, bana böyle bir fırsat tanıdığın için de teşekkür etmek istiyorum.

Benim hikayem, tıpkı seninki gibi, her iki toplumdan yüzlerce ve binlerce Kıbrıslı’nın hikayesinden yalnızca bir tanesidir. Öykülerimizi aramızda düşmanlık yaratmak için değil, nerede yanlış yapıldığını hatırlamak ve neden bugün burada, bu noktada olduğumuzu anlayabilmek amacıyla anlatmalıyız daha çok. Öykülerimizi anlatmalıyız ki tümümüzün de Kıbrıs’ın halkı olduğunu, topraklarımızın yasal/haklı sahipleri olduğumuzu anlayabilelim. Öykülerimizi anlatmalıyız ki farklılıklarımıza karşın pek çok da benzerliklerimiz olduğunu anlayabilelim. Ve böylece affetmeyi ve ileriye giderek güven ve ortak bir geleceği yeniden inşa edebilelim, bunu çocuklarımız ve torunlarımız için yapabilelim.

s1-199.jpg

Bu da benim hikayem işte, Mağusa’dan küçük bir kızın hikayesi…

SORU: Öncelikle bana ailenden söz eder misin? İstediğin oranda yap bunu… Annenle baban kimlerdi? Nereden geliyorlardı? Mağusa’ya bir köyden mi gelmişti aileleri yoksa hep Mağusa’da/Maraş’ta mı yaşıyorlardı?

Nerede yaşıyorlardı? Kaç kardeşiniz var? Maraş’tan neler hatırlıyorsun? Orada nasıl bir çocukluğun olmuştu?
ERİNA KARAMONDANİ:
Ben 16 Şubat 1965’te Mağusa’da dünyaya geldim. Annem Nadya Pancari, Lefkoşa’da doğup büyümüştü. Eleni Çigaridis ile Stavros Pancaris’in kızıydı. Stavros Pancaris, eski Lefkoşa’da, şimdi işgal altındaki tarafta kalmış olan bir dükkanda kumaş tüccarlığı yapmaktaydı. Annem Nadya, Londra’da eğitimini tamamladıktan sonra Kıbrıs’a dönmüş ve kısa bir süre sonra da Mağusa’ya yerleşmişti. İtalyan asıllı bir Kıbrıslı olan Umberto Mantovani’yle evlenmişti ve 1955 yılında kardeşim Viktor dünyaya gelmişti. Birkaç yıl sonra boşanmışlardı fakat annem “Maraşlı”ya (Varoşiotissa) dönüşmüş olduğu için Mağusa’da kalmaya karar vermişti.
1963 yılında annemin yakın bir arkadaşı olan Aleks Hristofidis teyze, onu yeğeni Jerry Karamondanis’le tanıştırmıştı, bu tanışma King George Oteli’nde olmuştu – orası, o günlerde popüler bir buluşma noktasıydı. King George Oteli, büyük büyükbabam Lukas’ın yazlık eviydi aslında ancak oğlu Aleksandros yani ninemin erkek kardeşi, burasını bir otele dönüştürmüştü.
Pek çok Mağusalı gibi Jerry de zamanının çoğunu deniz kenarında geçirmekteydi, plaj voleybolu oynuyor, yelkenliyle denize açılıyor, speed boat (sürat teknesi) sürüyor veya su kayağı yapıyordu. İddiasına göre Kıbrıs’ta su kayağı yapan ilk kişiydi! Annesi İrene Yeorgiu, Lukas Yeorgiu’nun (1854-1922) kızıydı. Mağusa’da doğup büyümüştü ve İngiliz sömürge döneminde (1886-1887, 1905-1906, 1910-1916) üç kez kentin belediye başkanı olmuştu. Kardeşi Polivios ile birlikte (Ressam George Pol. Yeorgiu’nun babası), başarılı tüccarlardılar. Lukas Yeorgiu, servetini pamuk tüccarlığından elde etmişti ve birkaç geminin de sahibiydi. Kent Okullar Komitesi’nin ve Mağusa Hastanesi Yönetim Kurulu’nun üyesiydi. Jerry’nin babası Yerasimos Karamondanis ise Mısır’ın Port Said kentinden bir Yunan’dı ancak ne yazık ki babam doğmadan birkaç ay önce zatürreden vefat etmişti.

s2-166.jpg

Jerry ve Nadya 1964 yılında evlenmişler ve iki çocukları olmuştu – biri ben, biri de erkek kardeşim Stavros (Stavros, 1969 yılında dünyaya gelmişti). O günlerde Glossa yanında sahilde bir evde yaşamaktaydık, buraya daha sonra Salamina Tower Oteli inşa edilecekti. Ben dört veya beş yaşlarında iken, 33 Hipokrat Sokağı’nda denize bakan zemin kattaki daireye taşınmıştık.
Hipokrat Sokağı’ndaki (Ippocratous Street) ilk yıllarım benim için çok değerli yıllardır ve tatlı hatıralarla doludur. Bu yıllar, ilk dostluklarımı kurduğum yıllardı, sabahtan akşama kadar mayolarımızı giymiş vaziyette sahilde serbestçe koşuşturduğumuz yıllardı bunlar… Bizler, kentimizin ve kentimizdeki hayatın tadını almaya henüz başladığımız yaşlardaydık. Kardeşim Viktor, benden on yaş büyüktü ve bir ergendi o yıllarda, bense bir an önce büyüyüp de ergenlerin eğlencelerine katılmak istediğim halde, yalnızca küçük bir kızdım!
Kreşe Franklin House’da gitmiştim, sonra da Ayios Yuannis İlkokulu’na devam etmiştim ki bu marinanın ve GSE stadyumunun yanındaydı. Her gün okula kadar yürüyordum. Yürüyüp gittiğim yolu hala hatırlıyorum. Hipokrat Sokağı, sonra Polidefkus, sonra Ayias Triados Sokağı…! Pek çok kez Polidefkus Sokağı’nda düşüp dizlerimi incitmiştim, tam da dönemecin üzerinde! O sokağı nasıl unutabilirim! Okuldan eve dönerken de bazan Kiras Sokağı’nda ninemin evine uğrar ve orada onun yaptığı harika çikolatalı mus veya çikolatalı pastalarından atıştırırdım! Ona “Steda” diyorduk, çok iyi eğitim almış bir kadındı, çok genç yaşında dul kalmıştı. Kraliçe İngilizcesi dediğimiz tarzda kusursuz İngilizce konuşuyordu ve aynı zamanda çok iyi de Fransızcası vardı. Çok iyi bir briç oyuncusuydu ve aynı zamanda tenis de oynamaktaydı! Irene, Lukas ve Marigi Yeorgiu’nun dört çocuğundan birisiydi. Marigi ailesi, Kıbrıs’a, İzmir’den gelmişti. Babası Mağusa bölgesindeki Prastyo köyündendi, annesi ise İzmirli’ydi. Küçük Asya mutfağının kızlardaki izleri çok belirgindi, özellikle ninem İrene ve kızkardeşi Nina, her ikisi de harika aşçılardı!

s3-088.jpg
Kimi zaman da Demokrasi Caddesi’nde (Democratias Avenue) Nina teyzeyi ziyaret etmeye gidiyordum. Çok güzel bir evde yaşıyordu, babası Lukas bu evi ona evlilik armağanı olarak sunmuştu. Nina teyzenin evi, tüm ailenin toplandığı bir yerdi. Buradan çok güzel hatıralarım vardır: Nina teyze, bir yönetmen sandalyesinde oturuyor, sonra sandalyesinden kalkıp, dolapta benim için sakladığı şekerlemeleri bulup bana veriyor… Her Noel zamanı, çok güzel ve büyük bir Noel ağacı, girişteki holde dururdu… Tüm aile, verandadan geçit törenlerini seyrederdik! Demokrasi Caddesi’nde yürüyüşe katılan bir kız izci olarak dönüp onlara bakardım, beni gördüklerinden emin olmak maksadıyla!
1972 yılının yazında 500, Kennedy Caddesi’nde yeni yapılmış apartman dairelerine taşınmıştık, Ayios Memnon bölgesinde. Babam ve amcam, ninemden kalma arazinin üzerine yapmışlardı bu apartmanları, Golden Sands Oteli sahilinin hemen güneyindeki sahildeydi burası, şimdilerde Maraş’ın telli bölgesinin sonu yani… Burası kendimize ait bir arazi olduğu halde, okulumu değiştirmek ve en iyi arkadaşlarımı kaybetmekten ötürü çok üzüldüğümü hatırlıyorum. İşte bu nedenle hep onlara gitmeyi sürdürdüm, kimi zaman tüm Mağusa sahil şeridini sırf onları görebilmek için yürüyordum. Başka zamanlarda da annemle birlikte onun King George Oteli’nde veya White Tower’de arkadaşlarıyla buluşmalarına eşlik etmeye gidiyordum.
Babam Jerry ile onun kardeşi yani amcam Stavros’un kendi şirketleri vardı, Karamondani Kardeşler’di bu, bu şirketi 1959 yılında kurmuşlardı. Ofisleri, Maraş’ın en canlı ticari bölgesi olan Ermu Caddesi’ndeydi, ninemiz Steda’nın sahibi olduğu bir binadaydılar. 1961 yılında iki kardeş, Kıbrıs’taki ilk güneş enerjisiyle çalışan ısıtıcıyı yapmışlardı. Aynı şekilde hızla gelişmekte olan otel endüstrisi için merkezi soğutma-ısıtma sistemlerinde de öncüydüler. Fellas kliniğiyle başlamışlar ve King George Oteli ile sonuçta Mağusa’da pek çok binaya merkezi ısıtma-soğutma sistemi kurmuşlardı ki buna Ayia Triada Kilisesi, Grecian Oteli ve Kıbrıs’ın o günlerde en büyük oteli olan Golden Sands Oteli de dahildi. Babam biz küçük çocukları Vespa’sına bindiriyor veya ofisi ya da inşaat alanlarını ziyarete götürüyordu! Ne kadar sıkıldığımızı hiç unutmayacağım; bize “Hade 30 dakikalığına gidelim” diyordu, oysa saatler sonra geri dönebiliyorduk!!! Geriye dönüp baktığımda Vespa’yla yaptığımız bu turlara müteşekkir oluyorum çünkü bu turlar, Mağusa’daki kısacık hayatımın canlı hatıralarına dönüştü şimdi...

 

 

Devam edecek

 

Bu yazı toplam 2108 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar