Yeni dönem analizi!
Yeni bir dönem başladığı kesin…
Tufan Erhürman’ın inanılmaz büyüklükteki seçim zaferine çok canı sıkılan üç – beş kişilik faşist grup ve onların trolleri dışında kimse yok!
-*-*-
Gerek içte, gerek dışta, Erhürman’ın liderliği ve defalarca açıkladığı çözüm yanlısı vizyonu heyecan yaratmıştır!
-*-*-
Ancak, kısa sürede içte sağlam bir hükümet dışta sağlam bir birliktelikle dikleşmek gerekmektedir…
Bu noktada Türkiye etkili faktördür tabii ki!
Ve Türkiye’nin yapması gereken; “kukla oynatmaya çalışmak” değil; samimi işbirliğidir!
Elbette çıkarlar korunarak – dinleyerek – konuşarak – tartışarak!
-*-*-
Haaaa bir dönem kapandı!
Çok ses çıkaran, çok alev saçan ama kendini yakmak dışında hiç işe yaramayan bir dönem!
-*-*-
Kimsede suç aramasına gerek yok!
Sorumluluk tamamen kendisine aittir!
-*-*-
Ersin Tatar’dan söz ediyorum!
-*-*-
Bazı analizler yapalım…
-*-*-
Mesela, “Efendim UBP, DP ve YDP yeterince destek vermedi” diyenler çok!
-*-*-
Eğer bu üç parti yeterince destek vermemişse; bunun da sorumlusu yine Tatar’dır!
-*-*-
Neden destek vermediler?
-*-*-
Yani sen beş metre derinliğinde bir kuyudaydın!
Sana en fazla iki metre uzunluğunda ip uzatıp kuyudan çıkmana yardımcı olacakmış gibi davranılacağını bilmiyor muydun?
Görmüyor muydun?
-*-*-
Evet, UBP de, DP de, YDP de ama en fazla UBP, Tatar’ı beş metrelik kuyudan çıkarmak için ikişer metrelik ip salkıttılar!
-*-*-
Yardım etmediler mi?
Ettiler ama ip yetmedi!
-*-*-
İsteselerdi beş değil altı metrelik ip uzatamazlar mıydı?
Demek ki istemediler!
Çünkü kuyudan çıkarılacak kadar önemli değildi veya kuyuda kalması gerekiyordu!
Hem şahsen hem de siyaseten Tatar dönemi fiyaskodur!
Ve herkes farkındaydı!
-*-*-
Haaa nemalanan oldu mu?
Çok oldu!
Ama yine de nemalananlar bile gerçeği görüyordu!
Durum tam anlamıyla realetti!
İç konularda da dış ilişkilerde de!
-*-*-
Suçlu kim?
Boş verin!
Mesele kapanmıştır!
-*-*-
Yeni döneme bakalım…
Önce koalisyonun üç ortağını ele alalım…
DP ve YDP bence UBP’ye göre çok daha rahattır…
-*-*-
“Küçük olmak, daha kolay kontrol edilebilir olmak”tır!
Peki UBP çok mu rahatsız?
-*-*-
Ersin Tatar, “beni desteklemediniz” diyerek saldırıya geçer ve bazı kişilerden intikam almaya kalkarsa; Ünal Üstel, “bunlar bana muhaliftir” diyerek ve parti içindeki gücünü kullanıp o kişileri aday bile yapmazsa; o kişiler “haydi hep beraber Üstel’i yiyelim”le uğraşırsa; UBP rahatsız olmanın ötesinde zarar görecektir!
-*-*-
Tavsiyem mi?
Değerli UBP’liler, tavsiyem, belki “unutmuş” olabilirsiniz ama “müdahalesiz – demokratik – kurultay”dır!
Herkes aday olsun!
Yani dileyen öne buyursun!
Üye oyunu versin, kaybeden veya keybedenler, kazananın elini kaldırsın!
Değilse, Ersin Tatar’dan beter olursunuz!
-*-*-
CTP genel başkan seçmek için 30 gün içinde tarih belirleyecek ve 3 ay içinde de kurultaya gidecektir…
CTP geleneği, çok adaylı seçimin dahi partiye hiçbir zarar vermeyeceği bir gelenek olmakla birlikte; tek aday üzerinde uzlaşı da mümkün olabilir…
-*-*-
Heyecan yaşar mıyız?
Evet CTP ile ilgili genel başkanlık yarışı çok heyecanlı olacak çünkü yüksek bir olasılıkla, CTP’ye genel başkan seçilecek kişi, KKTC’ye de başbakan olacak!
-*-*-
DP’nin, YDP’nin, TDP’nin, HP’nin kurultaya gitme gibi bir derdi olacağını sanmam…
Ama DP’nin, TAM Parti ve Serdar Denktaş ile uzlaşması – birlikte seçime girmesi hatta YDP’nin “Türkiyelilerin Partisi” olmak gibi bir yanlıştan uzaklaşması adına her üçünün gücünü birleştirebilmesi de “akıl yolu”dur diye düşünüyorum!
-*-*-
Haaa mümkün mü?
Herkes genel başkan olmak ister, doğaldır ve haliyle bu üç partinin birlikte hareket etmesi çok kolay değildir ama yine de ortak liste ile seçime girmek, Dünya’da örnekleri olan bir şeydir!
-*-*-
Partiler, ortak listede yine kendi adaylarına tercih veya karma ile destek verebilir…
Ve bu da yanlış olmaz!
Meclis’te de birlikte hareket edilebilir!
-*-*-
Ne yapılmalıdır?
Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları demokrasi adına “koalisyon hükümetinin istifasını emreder”!
-*-*-
Haliyle “konsensusla belirlenecek bir vekilin başbakanlığında seçim hükümeti kurulabilir”…
Bu hükümet bütçeyi hazırlar…
Bakanlar dışarıdan seçilir tabii ki ve ağır tarafsızlık veya siyasi denge korunarak bu yapılır; oy birliği ile bütçe Meclis’te onaylanır…
-*-*-
Ocak, bilemediniz Şubat 2026’da erken seçime gidilir, ak koyun kara koyun, (müdahalesiz, müdahale çağırmaksızın) belirlenir!
-*-*-
Akabinde müzakereler başlar eminim…
-*-*-
Şu gerçekten koşarak, uçarak veya büyük abdest yaparak kaçamayız; tüm taraflarla sadece çözüm odaklı işbirliği şansları üzerinde çalışılır; kimsenin zarar görmeyeceği, win win denilen cinsten bir çabayla mesele kapanır!
Zor mu?
Doymak bilmeyenlerin kimler olduğu, istikrarsızlığın kim ya da kimlere yaradığı, çözümsüzlüğün kim ya da kimlerin işine geldiği konuları, sınavda karşımıza çıkarsa yanıtlardan eminiz ama yine de çok zordur tabii ki!
-*-*-
Umudu kesmemek lazım!
-*-*-
Haaa unutmadan!
İki devletli çözüm mü federal çözüm mü?
-*-*-
Erhürman ile Tatar arasındaki bariz kalite farkını gören tüm sağcı kesimler ya da Tatarcılar, son seçimin aslında iki aday arasında değil “iki devletli çözüm ve federal çözüm” arasında olduğunu sürekli pompaladılar!
-*-*-
Ve tarihi bir yenilgi aldılar!
Kendi kendilerini kuyuya attılar!
-*-*-
Şu anda tüm taraflar, Kıbrıs meselesi ile ilgilenen herkes, “federal çözüm yanlıları açık farkla kazandı” diyor!
Bunu bizzat zavallı seçim kampanyacıları yarattı!
-*-*-
Şunu aklıdan da çıkarmamak lazım; seçim sonuçları bir yana bırakılsa bile; elbette bazılarının sıklıkla dile getirdiği “egemen eşit iki devletli çözüm” imkansızdır; ki bu da iyi biline!
-*-*-
Ama adıyla uğraşmak ve siyasi sidik yarışına girmek değil; “içeride iki devletçik”; uluslararası mekan veya konumlarda “tek devletli” çözümü bulmak esas olmalıdır!








