1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. YANLIŞ PARADİGMA BAĞDAT’TAN DÖNER
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

YANLIŞ PARADİGMA BAĞDAT’TAN DÖNER

A+A-

Bir elmayı ısırır gibi seni ısırmadıkça içini kemiren kurdu göremiyor kimse. O kurtçuk işini yapmaya devam ediyor bu arada. Bazı insanların bizi yanılttığını düşünürüz ya, insan olmak böyle bir şey aslında. Yargılarımız adaletsiz çoğu zaman. Elimizdeki kanıtların iki katı görünmez halde çünkü. Kimsenin değerini ölçecek bir teraziye sahip değiliz.

Bir insan öyle çok şey ki potansiyel olarak. Oyuncular iyi bilirler. Her rolün bir karşılığı vardır içlerinde. Potansiyel bir katil gibi potansiyel bir iyilik meleği de mevcut insanda. Kendimizden başka biri yapmamız her zaman mümkün. Nasıl ki sahnede ya da kamera karşısında bir oyuncu başka biri olabiliyorsa bizim içimizde de başka kimliklerin nüveleri mevcut.

Yeni tanıştığım ya da sınırlı iletişim içinde olduğum bazı insanlar kendilerini sürekli şaşırttığımı söyleyip dururlar. Peşin hükümleri seviyoruz çünkü. Her tanıdığımızı kodlayıp bir kutuya yerleştiriyoruz. Bir grup gözü bağlı kişinin  dokunarak bir fili tanımaya çalışması hikayesi gibi bu. Aslında bunun da ötesi. Hiçbir yargı bireysel değil çünkü. Başkalarının söyledikleri, hatta yüz ifadeleri ve beden dilleri etkili oluyor biriyle ile ilgili yargılarımızı oluşturmamıza.

 Bazen bu algı oluşumunun izini sürerim. Talihsiz bazı rastlantılar kadar büyük bir hikâyeye dar bir kıyıdan bakmaktır bunun bir nedeni. Hakkımızda oluşan algı bize bir olumsuzluk olarak döndüğünde içimizdeki haksızlığa uğramışlık hissiyle onun daha da perçinlenmesine hizmet ederiz. Bize takılan kod rengimizi değiştirir. Karşıdaki, bir kuklacı gibi yönetmeye başlar bizi. Kalp kırıklığımız ve öfkemiz dengemizi bozar.

Başkaları konusunda yanılma payımız vardır ama tamamıyla yanılmış olmamız da pek mümkün değildir. Mesele bazı detaylarla ilgilidir daha çok da. Detaylar ise çok önemlidir bu arada.

Bir netlik duygusu veren insanlar vardır elbet. Duru su gibidirler bakınca; oysa derinlerinde başka bir oluşum mevcut olabilir. Zor durumlarda, kıstırılmışlık hissedildiğinde ortaya çıkıverir o gizli kimlik.

Öyle çok insan tanıdım, öyle yanıldım ki bu hayatta artık başka bir bilgelikle bakmaya çalışıyorum karşıma çıkan herkese. Her insan henüz okunmamış uzun bir roman gibi çünkü. Kimi zaman öyle bir sır var ki sayfalar arasında, bütün bir algıyı tepetaklak edebilir.

Yargılıyorsunuz, hemen kalemi kırıyorsunuz ama fazla bir şey bilmiyorsunuz aslında. Yalın bir örgü rahatlatıyor sizi. Komplolar çeviren bazı kötüler ve onların karşısındaki iyiler, netlikle saptanmış mazlumlar ve zalimler varmış gibi hareket etmek son derece konforlu. Herkes kutusuna girer, kartlar sıraya dizilir ve işlem tamamlanır.

Dünyayı da böylesi yalın formüllerle çözümlüyor pek çok insan. Ya da bu masal motifi politik bir analiz metodu olarak aktarılıyor bize. Bazı kötü, büyük güçlerin sinsi planları ve onlara direnen kahraman mazlumlar hikayesi bu. Bu dış güçler başa gelen bütün felaket ve mutsuzlukların ana sorumlusu. Burada devreye kurtarıcı süpermenler girebilir tabii. Kaf Dağı’nı aşıp canavarları öldürecek bu kahramanlar sayesinde düzlüğe çıkabiliriz.

Mazlumların ne çabuk zalimlere dönüşebildiğini, kurtarıcıların kimi zaman zalim kimi zaman ise mazlum olabildiğini gözlemliyoruz oysa.

Formülün basit olması hepimizi rahatlatacak bir durum olurdu ama öyle değil ne yazık ki. Kafa karışıklığına mahal vermemek için bazı ezberlerin peşine takılıyoruz ve bu iyi geliyor bize. Kötü, bir kişi olduğunda oku ona saptamak daha kolay oluyor. Böylelikle kötülük üreten sistem aradan sıyrılıp kurtarıyor kendini.

Bir savaşı tartışırken yakın tarihe bakıp bir haklılık haksızlık denklemi kurmaya çalışıyoruz. Oysa savaşın kendisi haksızlığın göbek adı. Biz kim haklı kim haksız diye tartışırken gerçek haksızlığı meşrulaştırıyoruz. Pasifistlerin bile savaş örgütlerine desteği savunduğu noktalara ulaştık. Bize silah çevrildi ateş etmekten başka ne yapabiliriz düz mantığı bu. Bir bomba at yüz bin kişi ölsün ama iki yüz bin de kurtulsun. Böyle bir mantık yanlış bir paradigmanın devamından başka bir şeye hizmet etmiyor oysa. Barış için savaş paradigmasının yanlışlığı apaçık ortada değil mi? Yanlış paradigma Bağdat’tan döner elbet ama önce Bağdat’ı yerle bir eder ve öyle döner geriye.

Bu yazı toplam 1439 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar