1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. Ya hat, ya bat
Sami Özuslu

Sami Özuslu

Ya hat, ya bat

A+A-

 

"Memlekette ekonomi nasıl?" sorusuna yanıt isteyenler biraz sokağa çıkıp etrafta konuşulanlara kulak versinler.
Bir defa piyasada ciddi daralma var.
Sıcak para sıkıntısı yaşanıyor.
Doların ve diğer para birimlerinin TL karşısında zıplayışı herkesi tedirgin ediyor.
Tamam, herkesi değil: Döviz stoku olup bundan zenginleşenler de var. Onlar hariç. Ama zaten böyle kaç kişi var ki?
'Alışveriş' kavramı şekil değiştirmiş durumda: Alış var, ama az. Veriş ise daha da az. Temel ihtiyaçlar dışında pek bir ekonomik faaliyet yok bireysel ve ailesel düzeyde.
Yemeğe...
Eğitime...
Enerjiye...
Barınmaya...
Haberleşmeye...
Ancak buna yetiyor sabit gelirlinin gücü...
Ne üst, ne baş.
Ne gezme, ne geleceğe yatırım.
Günü geçirme çabası içinde halkın çoğu...
Ve pek çoğu da 'yağ' yakıyor.
Yani borç olmadan ayın sonunu getiremiyor.
Özel sektör çalışanı, biriken ve ödenme olasılığı giderek azalan borçları kapatabilmek için çare arıyor.
Elde, avuçta olanı tüketenler, aile desteği de yoksa kah tefeciye düşüyor, kah emeklilik için biriken ihtiyat sandığı yatırımlarını çekiyor, bugünü kurtarma adına kendisinin ve çoluk çocuğunun geleceğini de zora sokuyor.
Acı, ama gerçek bu...

***

İşletmelere gelelim.
Genel durum şu: Yakında büyük bir işsizlik dalgası patlayacak.
Zira şartlar "küçül" diyor.
"Küçül, yoksa batacaksın!"
Zaten çoğu küçük... Az personelle çalışan esnaf, zanaat erbabı, sanayici, tüccar daha da kemer sıkmak zorunda...
Şirket giderlerinin zaruri olanlarından vazgeçmek mümkün değil: Kirayı ödeyeceksiniz, yoksa sokağa atılırsınız. Elektrik ödenmezse zaten kesilecek. Telefon öyle. Suyu, belediyesi var. Vergi öyle... Hammadde alacaksınız, tüccar faturayı getirmiş, ödemezsen başka mal yok. Arabası, benzini vesairesi cabası... Hele dövizle alıyorsanız malı, hizmeti onun maliyeti her gün 3-4 kez değişiyor. Borç da varsa eğer, faizi bile tuzu biberi..,
Gelirler ise artmıyor, çünkü alacak derman ok kimsede... Ne reel, ne nominal artış var. Tersine, her iki cinste de gerisin geri gidiyor cirolar...

***

Bu durumda "ya hat, ya bat" demek bir yol.
Ama sistem ve şartlar 'batmamak' için işletmelere "küçülme"yi dayatıyor.
Aksi halde iki ay, bilemedin altı ay sonra kapıya kilit, biriken borçlar, geri dönen çekler, tebliğler, tehditler, davalar...
Bu duruma düşmeyi değil, ayakta kalmayı tercih edenler, yani 'ekonomik akıl'la hareke edenler sadece işletmeci olarak değil, insani e vicdani açıdan da bir 'yol ayırımı'na geliyor böylelikle...
Zira 'küçülmek' için tek 'kurban' var: Çalışan!
Ya çalışanın zaten düşük olan gelirinden kesecektir, ya da bir kısmını kapı önüne koyacak, tamamen ekmeksiz bırakacaktır.
Tablo acıdır ve acıtıcıdır.
Hele emeğe, emekçiye sadece insani duygularla değil, ideolojik donanımı ve inançları nedeniyle de saygı duyan, onu en üst değerleri arasında tutanlar için tam bir vicdan bunalımıdır bu gelinen vahşi kavşak...
Ya gemiyi kurtarıp içinde kaç kişi kaldıysa, onlarla biraz daha yaşayacaktır, yahut bekleyip geminin derin sularda batışını seyredecektir.
Bu kavşağa gelmiş, bu yüzden kahrolan o kadar çok insan var ki bu dönemde...

Bu yazı toplam 2311 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar