“Tüm KKTC yurttaşları…”
“KKTC” yurttaşlığına giden yoldaki en baskıcı eşik, hiç kuşkusuz çalışma izinleri…
Bir anlamda, çalışma izni “yurttaşlık” başvurusu için ön şarttır. Çünkü 5 yıllık çalışma izni yurttaşlık başvuru hakkı kazandırır.
Bu yöndeki en önemli talep de Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından gelir.
Bakanlar Kurulu kararı ile şartsız şurtsuz “istisnai” yurttaş yapılanlar bir yana… Bir de “çalışma izni” kaynaklı mühür sayanlar vardır.
***
İşte bu baskıdan kurtulmak için yeni bir tüzük yaptılar… Baskının “ana”sını koruyarak… Çalışma izinleriyle şimdi sadece TC yurttaşlarına yurttaşlık verecekler.
Pakistanlı, Türkmen, Bangladeşli, Rus, Nijeryalı, İngiliz dışarıda bırakılacak…
***
Oysa yıllardır söyleniyor: Bu ülkenin adil, şeffaf ve sürdürülebilir bir nüfus politikasına ihtiyacı var.
Tam aksine, Ada’ya yığıldıkça yığılıyor nüfus…
Büyüyen sadece ekonomik kriz ya da göç değil; huzursuzluk da derinleşiyor. Altyapı her anlamda çöküyor… Planlama yapılamıyor, okullara sığmıyor öğrenciler, trafik kilitleniyor, acil servisler taşıyor.
Yeni hastaneler, kültür merkezleri, okullar kuramadık ama yeni bir cezaevi yaptık, malum… O da doldu!
Şimdi yeni bir ayrımcılık, yine ilhak siyaseti…
Nüfus planlaması değil nüfus mühendisliği…
***
Bir kişinin başka bir ülke yurttaşı olması yetmez “yabancı” sayılması için. Buralarda “TC ve KKTC yurttaşı değilse” o kişi yabancıdır!
İşte bu yüzden nüfus politikası da yapılamaz. Çünkü düzen, kural, nizam “kuşatmayı” bozar.
Önceki senenin verileriyle güneyde yalnızca 1.462 Yunan seçmen varken, kuzeyde 140.111 Türkiye seçmeni olması herhalde bir mesaj veriyordur herkese…
***
Yakın zamanda “Yabancıların Çalışma İzni Tüzüğü”nde ne oldu?
Yabancılara 4 yıl kesintisiz çalışma sonrası 45 gün yurt dışında kalma zorunluluğu getirildi.
Yeni düzenlemeye göre, Türkiye dışındaki ülkelerden gelen yabancı işçilerin “KKTC”de 4 yıl kesintisiz çalıştıktan sonra çalışma izinleri iptal edilecek ve bu kişilerin en az 45 gün yurt dışında kalmaları gerekecek.
Bu sürenin ardından, yeniden ön izin alarak çalışma izni başvurusunda bulunabilecekler.
Böylece “vatandaşlık” başvurusu için gerekli ikamet süresini tamamlamaları engellenecek.
***
Tüzük ne diyor?
“Sosyal Güvenlik Anlaşması olmayan ülkelerden gelen yabancı işçiler…”
İşte laf cambazlığı burada...
Çünkü KKTC’nin sadece Türkiye’yle böyle bir anlaşması var.
Yani sadece TC yurttaşları yurttaş yapılacak, diğerleri hep işçi kalacak.
Bir “istisna” var:
Tüzüğün yürürlüğe girdiği tarihte 5 yılı doldurmuş olan yabancılar bu uygulamadan muaf tutulmuş.
Ama onları da “güvenlik soruşturması” gerekçesiyle eliyorlar zaten!
Niye böylesine canlarını yiyorlar…
“Tüm TC yurttaşları KKTC yurttaşı muamelesi görür” deseler…
Onca tüzüğe de gerek kalmayacak…
***
Sorun sadece adaletsizlik ya da plansızlık değil.
Bu zihniyet en çok da savaş sonrasında buraya yerleşmiş, kök salmış Türkiye kökenli insanlara zarar veriyor.
Onların haklarını da gölgeliyor bu uygulamalar.
Ve şu da unutulmamalı:
Uluslararası toplumla birleşeceğimiz bir çözüm sürecinde, “Tüm KKTC yurttaşları, yeni yapının da yurttaşı olsun” görüşü kolay kolay kabul görmeyecek artık...
Hele bu kafayla hiç…
Hatta bir referandum hakkı bile tartışmasız sunulmayacak.
Bu görüşüm Kıbrıs’ı yurt kabul eden, burada doğmuş, buralara kök salmış ve hakkıyla yurttaş olmuş insanlar için değildir elbette…
Ama bu zihniyetle, tüm “KKTC” yurttaşlarını, ortak geleceğimiz için söz sahibi yapmak ne adil olur, ne de meşru…