1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. SEVGİLİLER HAFTASI !..
Tamer Öncül

Tamer Öncül

SEVGİLİLER HAFTASI !..

A+A-


Bu hafta, büyük aşkların haftası !..
Bu yıl bir değişiklik yapıp, bu haftaya denk gelen yazımı değiştiriyorum( Üç yıldır “Bir Aşk Öyküsü” adlı yazımı yayınlıyordum) …
Bu yazımda da aşk öyküleri olacak… Tümü de  gerçek ve ölümcül aşklar bunların !..
Baharın, (doğanın yeniden doğduğu) ilk belirtilerini, bu haftada görürüz… Badem ağaçları çiçeğe, kuru toprak yeşile durur; renkler canlanır bu haftada…
Ve her yerde, aşkın kokusu dolar ciğerlere… İşte o BÜYÜK AŞKLAR…

Maliye Bakanlığı ile Sendikaların Aşkı
Her Yıl bu günlerde alevlenen (platonik) bir aşktır bu… Sevgilisinin bitip tükenmez isteklerinden bunalan müzmin aşık (maliye bakanı), bin bir dereden su getirip; geçiştirmeye çalışır bu istekleri… Ama onun etrafında fır dönen aşıkları peşini bırakmaz…
Her yıl ayni “aşk cilveleri”ne tanık oluruz…
En ateşli en nazlı aşıklar öğretmenlerdir her yıl… “Beni istersen, cehizimde % 20 artış yapman gerek” diye naza çekerler… Oğlan “cebinin darda olduğunu” söyleyip durur…
Görülmemiş bir aşk kavgası sürer gider… Ama hiç kimse de vazgeçmez bu büyük aşktan…
Sonunda işler (geçici olarak)tatlıya bağlanır… Söz kesilir !..
Narsistlerin (sevgiyi bile paylaşmayan) nefreti aşkıdır bu…
Aslında herkes kendine aşıktır; kimsenin de aşkından öldüğü yoktur, anlayacağınız… 
Eski Başkanın Anadolu Aşkı
Bu ne bitip tükenmez aşktır… O ne yaman aşıktır… Dağlar, denizler vız gelir bu aşka…
Kolları hep uzanmış, sevgilisini bekler durur…
O gelmezse kendisi koşar onun kapısına…
Biraz Mecnun; biraz Ferhat, en çok da Oidipus’dur o…
Öyle, “senede bir gün” ile yetinmez… Sevgilisinin kokusunu bir gün bile duymasa; adını bir an olsun anmasa, hasta olup yataklara düşer…
Bir nevi “Kara Sevdadır” onunkisi… Aşkı uğruna dünyayı bile yakar !.. 

Vatandaşın Market/Alışveriş Aşkı
İnsanoğlunun son büyük aşkıdır TÜKETİM… Bizim bu küçük adaya yolu biraz geç düşse de; gelir gelmez aşık etti herkesi kendine… Cicili bicili giysileri, rengarenk makyajı, davetkar tavırlarıyla, başınızı döndüren bir güzelliği var…
Herkes Onu almak için yarışıp durur… Yanından bir an bile ayrılmak istemezsiniz, onun çekiciliğine kapılıp gidersiniz… Gözünüz ondan başka kimseyi görmez ya… İşte vatandaşın aşkı da böyle bir aşk… Bir nevi “öldüren cazibe”…
Şimdi Hükümet tutmuş, saat sınırlandırması koyacak bu aşka!... Olur mu Ferdi bey?.. Siz hiç mi aşık olmadınız? Bırakın insanları doya doya yaşasınlar aşklarını!...
  
Cumhurbaşkanlığı’nın Papadopulos (yakında Anastasiadis)Aşkı
Birinin aşık olduğunu nerden anlarsınız?..
Aşık olan, bir neden bulup sürekli O’nun adını anar… Gözünü kapadığında hep O’nun yüzü yansır gözkapaklarının iç yüzünden… Gece rüyalarını süsleyen de O’dur…
Acı çektiren bir aşktır, böylesi… Ama vazgeçilmezdir…
Yarın belki de bu hazin aşkın sonu olacak!..
Tapılası bir aşk değildir böylesi ama; kimileri için bir “hayat mebat meselesi”dir…
“Tanrı kelamı” olmasa da, ilahi bir aşktır… Yıpratıcı bir aşktır… Adamı yemeden içmeden keser…
Böylesi bir aşkı düşmanıma bile dilemem doğrusu…    

Ve benim aşkım: KARPAZ …
Benden doğru düzgün AŞIK olmaz ama (yukarıdakiler kadar tutkulu olmasa da) bizim de kendimize göre bir aşkımız var: KARPAZ !...
Para aşkıyla yanıp tutuşanların ikide bir üstüne abandığı bakir sevgilim…
Bu yıldan itibaren karar verdim, her yıl Karpaz’da geçireceğim “Aşk Haftası”nı…
Deniz, kumullar, elimi uzatıp okşayabileceğim yıldızlar ve benimle şakalaşan balıklar…
Kucak kucağa oturup seyredeceğiz kendimizi…
O güzelliğin şiirini yazacağız; bütün kirli aşklardan arınıp…

Diye yazmıştım beş yıl önce… Şimdi bakıyorum da, benim aşkımın başına gelenler; soğuk kuzey ülkelerinden getirilip, seks kölesi yapılan genç kızların başına gelenlere benzemiş… Kandırılmış; kimliği elinden alınmış; istemediği para babalarına satılmış… Ender bulunan örtüsü parçalanmış;  bakirliği çalınmış… En mahrem yerleri arsızca ellenmiş; bedenine verilen elektrik yetmezmiş gibi; güzel teni ziftlerle dağlanmış… Bu işkenceler sürerken, her gün, güzel gözlü simgeleri katlediliyor üçer beşer…
Orada yaşayanlar da kandırılmış… Evlatlık aldıkları bu güzel(liğ)e yapılanlara ses çıkarmadıkları bir yana; bu yıkıma sahip çıkıyorlar artık… Kendilerine verilen (başkasının kızı) bu güzel evlatlığı, sevdiğine değil de, en çok parayı verene satmak için uğraşıyorlar… Bu KÖY AĞALARI’nın dertleri imanları “Başlık Parası”…  Bir tokat da onlar atıyorlar bu bahtsız kıza… O’na aşık olanlara da kızıyorlar… “Bir Lefkoşalı Karpaz’ı nasıl sever miş?”…
“O bizimdir, (satarız, ama) kimseye yar etmeyiz” diye bağırmaktan geri durmuyorlar…  
Varsın durmasınlar; varsın başlarındaki, şebeklerle, hacinalarla, godoşlarla birlik olup üstümüze yürüsünler; ben aşkım için kavga vermekten geri durmayacağım…
Mecnun olacağım; Ferhat olacağım; Romeo olacağım…

Bu yazı toplam 1798 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar