1. YAZARLAR

  2. Fatma Azgın

  3. Parti İçi Çekişme/Birey Olamamak
Fatma Azgın

Fatma Azgın

Parti İçi Çekişme/Birey Olamamak

A+A-


Sol partilerdeki süren kavga artık kabak tadı verdi! Felsefeleri “sosyal adalet ve hümanizma”ya dayanan bir grup parti üyesi “kindar, kavgacı”  bir tarzla ne yardan ne serden vazgeçebiliyorlar!

Siyasi partilerde farklı düşünce ve çözümler önerilmesi, tartışma yaşanması normal sayılmalıdır. Gruplarda, çoğunluk kararına uyulur. Kararı beğenmeyenler, görüşlerini fikir ve düşünce olarak ortaya koymaya devam etmelidirler. Parti yöneticilerinin “karar” dışındaki görüşleri yasaklaması, ceza vermesi, politika üretmek için kurulan partilerin varlığına darbedir, demokrasi mantığı ile bağdaşmaz. Üzülerek görüyoruz ki, sol partilerimiz parti içi kavgayı sonlandırmak amacıyla, alınan kararların aksine konuşan, görüş bildirenleri disiplin kurulu kararıyla atmak niyetindedir.

KKTC usulü sol görüşlü partilerin demokratlığı, solculuğu bu kadarmış! İngiltere’de Muhafazakar parti hükümeti AB’de kalma görüşündeydi ve bunu savunuyordu. Parti içindeki bir grup milletvekili tam tersi görüşteydi. Referandum yapıldı, AB’den çıkış kabul edildi. Başbakan ve AB’de kalmayı savunan ekibi hemen istifa etti. Aynı partiden AB’den çıkmayı savunanlardan yeni bir hükümet oluştu. Ne kavga ne kin gütme ne de partiden istifa yaşandı.

Siyasi partiler tarihimizde, başkanların, parti yöneticilerinin, partilerinden atılması bir utanç kaydı olarak durmaktadır. Farklı görüşte olanlar veya yöneticilerin hoşlanmadığı tarzda konuşanlar “düşman” sınıfına konup yalnızlaştırılıp ekarte edilmişlerdir.

Parti yöneticilerinin tutumundan kaynaklanan çekişmelere son yıllarda kendilerini “partinin sahibi ve ayrıcalıklı” görenlerin anlaşılmayan kavgaları katılmıştır. Milletvekili, yönetici olamayanlar bunu kabullenemiyor,  yegane suçlu olarak bir grup partiliyi işaret ediyor.

Peki bu uzlaşmaz, sonlanmaz kavganın kaynağı ne? Bir insan, nefret ettiği, çalışamadığı gruptan neden istifa etmiyor, uzaklaşmıyor. Bir birey hayatını ve varlığını kendisi olmadıkça yok sayıp kavga ettiği  ortamda neden inatla duruyor? Bu nasıl bir işkence tarzıdır? Hayat ve varoluş TDP, CTP veya başka parti üyesi, yöneticisi olmakla mı sınırlıdır?  

Bütün bu çelişkiler insanın “birey” olup olamadığı ile alakalıdır. Mutsuz, huzursuz olduğu partiden ayrılamayan ve hep başkalarını suçlayanların çelişkisi birey olamamaktır diye düşünebiliriz. Huzursuz olunan ortamdan başka bir yerde var olamamak ne kadar korkunç bir durumdur!
                                                 

************

“Birey olmak, kişinin varlık koşulunun ve gerekçesinin anlamını kavramakla mümkün. Kavramak bilgiyi ve bilgi birikimini gerektiriyor. Ya da birey olmak düşünmekle bağlantılıdır. Düşünmek ise, beynin salt fizyolojik işlevi olarak değil, olguları tanımayı, olgular arasında bağ kurmayı ve bunları teorik-pratik bir bütünsellik içinde almayı verili olanın dışında anlamlarını bilme girişimi içeriyor. Güncel olanı mutlaklaştırmayı değil, yaşamı dün, bugün, yarın bütünlüğünde bir akış olarak ele alarak onun bütün yönlerinin bilgisini edinmeyi ifade ediyor.
Birey olmak, yaşama bilinçli müdahale etmektir; dün, bugün, yarın bütünlüğünde elde edinilen bilgilerle sürece müdahaledir. Birey olmak, kişinin özne olması anlamına gelir. Özne olmak ise, insan yaşamanın önüne dayatılan olumsuzluklara karşı sistemli ve bilinçli mücadele etmektir. İnsanı yabancılaştıran faktörlere ve onların oluşma zeminleri ile mücadele etmektir.” (Berk Yüksel)
 

---

Birey olmak varoluştur. Bizim sol partiler birey olmanın felsefik tanımını bilmediklerinden karşı çıkmışlardır... Partiye egemen olanlar sevmediklerini “bireyci” damgasıyla ekarte etmişlerdir. 1993 yılındaki seçimlerde milletvekili adaylarını kontrol etmek için görevlendiren kişi adaylara “Kişi yok, birey yok, parti var” derdi. 2005’te kurulan hükümette yer alacak bazı bakanların yetersizliği yazılınca, bir başka yetkili, “Bakanın yeterli olup olmadığı önemli değil arkasında parti var” anlamında makale yazmıştı. Bu tipler, başkalarını “birey” kabul etmeyince, kendi varlıklarını da inkar etmiş olduklarının farkında değildi herhalde...

Bu yazı toplam 2892 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar