1. YAZARLAR

  2. Süleyman İrvan

  3. Özel hayata müdahale ve gazetecilik
Süleyman İrvan

Süleyman İrvan

Özel hayata müdahale ve gazetecilik

A+A-

Özel hayat, tanımlanması, sınırlarının çizilmesi zor bir kavramdır. Bugün, üzerinde herkesin anlaştığı, genel kabul gören bir tanımı da yoktur. Örneğin, sıradan bir kişinin özel hayatı ile medyadan tanıdığımız şöhretlerin özel hayatını aynı şekilde düşünemeyiz. En genel anlamıyla özel hayat, kişilerin, herhangi bir dış müdahaleye maruz kalmadan yaşamlarını özgürce sürdürebilmelerini ifade ediyor. Bu kavramla birlikte kullanılan, hatta zaman zaman biribirlerinin yerine kullanılan bir başka kavram ise mahremiyettir. Bu kavram da genelde “yalnız bırakılma hakkı” olarak tanımlanıyor.
Bu girişi neden yaptım? Geçen günlerde CTP-BG milletvekili Tufan Erhürman tarafından hazırlanan bir yasa önerisi, Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi’nde görüşülerek Cumhuriyet Meclisi’ne sevkedildi. Konuyla ilgili TAK’ın geçtiği bir haber yapıldı ama inceleyebildiğim kadarıyla medyada kimsenin dikkatini çekmedi. Oysa yasa önerisi ayrıntılı incelenirse, gazeteciliği çok yakından ilgilendirdiği görülecektir.
Bu yazıda, bu yasa önerisi konusundaki düşüncelerimi ve kaygılarımı paylaşmak istiyorum. Yasa önerisinin adı, “Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasa Önerisi”. Demek ki kastedilen sadece özel hayat değil aynı zamanda mahremiyet.
Yasa önerisinin genel gerekçesinde, Anayasa’nın, özel hayatın gizliliğini düzenleyen 19. maddesi ile haberleşme özgürlüğünü düzenleyen 21. maddesine atıf yapılarak, “Anayasa, bu iki özgürlük açısından, tamamen özel ve istisnalar hariç olmak üzere, müdahaleye kapalı bir alan yaratmaktadır. Anayasa’daki bu düzenlemelerin doğal sonucu, yasa koyucunun çıkaracağı yasalarla özel hayatın, aile hayatının ve haberleşmenin gizliliğini koruma altına alması ve bu alanlara hukuka aykırı bir biçimde müdahale edenlerin tabi olacağı cezaları düzenlemesidir” denilmektedir.
Ayrıca, genel gerekçede, yasanın amacı şöyle ifade edilmektedir: “Günümüzde, özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte, kişilerin özel hayatlarına, aile hayatlarına ve haberleşmenin gizliliğine müdahale 15-20 yıl öncesiyle kıyaslanamayacak kadar kolaylaşmış, bu alandaki müdahalelerin yasaklanmasına, caydırılmasına ve cezalandırılmasına duyulan ihtiyaç daha da yoğun bir biçimde hissedilmeye başlanmıştır. Buna karşın, Ceza Hukuku alanındaki mevzuat, teknolojide bu gelişmelerin yaşanmadığı dönemde düzenlenmiş olması sebebiyle, bu alandaki ihtiyaca cevap veremez durumdadır. Bu Yasa’nın amacı, modern hukukta özel yaşamın, aile yaşamının ve haberleşmenin gizliliği alanında yaşanan gelişmelerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hukukuna yansıtılması ve Anayasa’nın 19’uncu ve 21’inci maddelerinde sözü edilen hak ve özgürlüklerin korunmasının sağlanmasıdır.”

Yasa önerisinin detayları
Öncelikle, yasa önerisinin detayları hakkında bilgi vermek istiyorum.
Yasa önerisinin 5. maddesi, “Haberleşmenin gizliliğini ihlâl” başlığını taşımaktadır. Maddenin birinci fıkrası, “Kişiler arasındaki, mektupla, telgrafla, telefonla, elektronik posta yoluyla ve benzer yollarla yapılan haberleşmenin gizliliğini ihlal ederek içeriğini öğrenen kimse”nin hafif bir suç işlemiş olacağını ve 3 yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılacağını; ikinci fıkrası, içeriği kaydeden kişinin ağır bir suç işlemiş olacağını ve 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; üçüncü fıkrası, içeriği haberleşmenin tüm taraflarının rızası olmaksızın ifşa eden kişinin ağır bir suç işlemiş olacağını 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; bu suçun medya aracılığıyla işlenmesi halinde ağır bir suç işlenmiş olacağını ve 6 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; dördüncü fıkrası, içeriği mahkeme ya da yargıç kararıyla öğrenen kamu personelinin bu içeriği ifşa etmesinin ağır bir suç olacağını ve 6 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; ifşanın medya yoluyla yapılması halinde ağır bir suç işlenmiş olacağını ve 7 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; beşinci fıkrası, kendisiyle yapılan haberleşmenin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın ifşa edenin hafif bir suç işlemiş olacağını ve 1 yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılacağını; bu suçun medya yoluyla yapılması durumunda hafif bir suç işlenmiş sayılacağını ve 2 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; altıncı fıkrası, ifşa edilen içeriği medya yoluyla yayan kişinin hafif bir suç işlemiş sayılacağını ve 2 yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılacağını; medya üzerinden ifşa edilen içeriği yine medya yoluyla yayan kişinin sadece para cezasıyla cezalandırılacağını öngörüyor.

Önerinin 6. maddesi, “Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların bir aletle dinlenilmesi ve kayda alınması” başlığını taşıyor. Birinci fıkrası, kişiler arasında aleni olmayan konuşmaları tüm tarafların rızası olmaksızın bir aletle dinleyen kişinin hafif bir suç işlemiş sayılacağını ve 2 yıla kadar hapis ve para cezasıyla cezalandırılacağını; konuşmaları tarafların tümünün rızası olmaksızın kaydeden kişinin ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; ikinci fıkrası, aleni olmayan bir söyleşiyi diğer konuşanların rızası olmaksızın kaydeden kişinin hafif bir suç işlemiş sayılacağını ve 2 yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılacağını; üçüncü fıkrası, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydederek ifşa eden kişinin ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; bu ifşaatın medya yoluyla yapılması durumunda ağır bir suç işlenmiş sayılacağını ve 6 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını;  İfşa edilen konuşma içeriğinin medya yoluyla yayan kişinin hafif bir suç işlemiş sayılacağını ve 2 yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılacağını; ancak ifşa medya yoluyla yapılmışsa, bu içeriği yine medya yoluyla yayan kişinin hafif bir suç işlemiş sayılacağını ve yalnızca para cezası ile cezalandırılacağını öngörüyor.
Yasa önerisinin 7. maddesi, “özel hayatın gizliliğini ihlâl” başlığını taşıyor. Maddenin birinci fıkrası, kişilerin özel hayatının gizliliğini kasten ihlal eden kişinin hafif bir suç işlemiş sayılacağını ve 2 yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılacağını; ikinci fıkra, kişilerin özel hayatını gizlice kayda alan kişinin ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; üçüncü fıkra, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü ve sesleri ifşa eden kişinin ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; bu ifşaatın medya yoluyla yapılması durumunda ağır bir suç işlenmiş sayılacağını ve 6 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; dördüncü fıkra, özel hayata ilişkin ifşa edilen içeriği medya yoluyla yayan kişinin ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; ancak ifşaat medya yoluyla yapılmışsa, bu içeriği medya yoluyla yayan kişinin yalnızca para cezası ile cezalandırılacağını öngörüyor.
Yasa önerisinin 8. maddesi, “kişisel verilerin kaydedilmesi” başlığını taşıyor. Maddenin birinci fıkrası, kişinin rızası olmaksızın kişsel verileri kaydeden kişinin hafif bir suç işlemiş sayılacağını ve 2 yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılacağını; ikinci fıkra, kişinin rızası olmaksızın kişisel verileri medya aracılığıyla yayan kişinin ağır bir suç işlemiş olacağını ve 3 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; yayılan kişisel veriler kişinin siyasi ve felsefi görüşlerine, dinsel ve mezhepsel inancına, ırkına, etnik kökenine, cinsel yaşamına, sağlık durumuna veya siyasal partilerle ve sendikalarla bağlantılarına ilişkinse ağır bir suç işlenmiş sayılacağını ve 4 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını öngörüyor.   

Yasa önerisinin 9. maddesi, “hukuka aykırı biçimde kaydedilmiş kişisel verileri ele geçirme, başkasına verme ve satma” başlığını taşıyor. Bu maddeye göre, kişinin rızası olmadan kaydedilen verileri ele geçiren veya başkasına veren kişinin ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 4 yıla kadar hapis ve para cezasıyla cazelandırılacağını; verileri satan kişinin ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 6 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını öngörüyor.

Yasa önerisinin 10. maddesi, “hukuka uygun biçimde kaydedilmiş verileri ele geçirme, başkasına verme ve satma” başlığını taşıyor. Maddeye göre, yasayla verilen yetkiye dayanarak ya da kişinin rızası ile kaydedilen kişisel verileri, bu verileri talep etme yetkisine sahip kişiler dışındakilere verenlerin ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 3 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılacağını; verileri satanların ağır bir suç işlemiş sayılacağını ve 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cazalandırılacağını öngörüyor.

Yasa önerisinde gazetecilik açısından sıkıntılar
Yasa önerisi bir bütün olarak ele alındığında, en ciddi sıkıntının, gazeteciliğin en önemli argümanı olan “kamu yararı”ndan hiç söz etmemek olduğunu söyleyebilirim. Oysa üstün kamu yararı söz konusuysa, özel yaşama ait bilgiler, haberleşmeler ifşa edilebilir. Bu düzenlemeye göre örneğin, “alo Fatih” konuşmalarının haberleştirilmesi, yayılması suç kapsamına girmektedir. Oysaki o konuşmalar, biçim açısından özelse de içerik açısından kamusaldır, kamuyu ilgilendirmektedir.
Medya Etik Kurulu olarak açıkladığımız gazetecilik meslek ilkeleri isimli belgede geçen iki ilke bu yasa önerisinde öngörülen düzenlemelerle doğrudan alâkalıdır.
Madde 12: “Üstün kamu yararı olmadıkça, sahibinin izni dışında belge, fotoğraf, ses veya görüntü alınmamalıdır.”
Madde 22: “Özel yaşamın gizliliği esastır. Üstün bir kamu yararı olmadıkça veya kişinin rızası alınmadıkça özel yaşamın gizliliğini ihlâl eden habercilik yapılmamalıdır.”   
Görüldüğü gibi, her iki ilke de kamu yararını istisna olarak kabul etmektedir. Yasada da bu yönde bir düzeltme yapılmalı, gazeteciliği tümden zora sokacak bir yasal düzenlemeden kaçınılmalıdır.
İkincisi, yasa önerisinde özel yaşama ilişkin içeriğin ifşası ile bu içeriğe ilişkin haber yapılması arasında bir ayrım da yapılmamıştır. Bu konunun da açıklığa kavuşturulması ve haber yapılmasının da engellenmesi gibi bir sonucun ortaya çıkmasının önlenmesi gerekir.
Üçüncüsü, gazeteciler, haber kaynakları ile yaptığı haber amaçlı konuşmaları kaydedederler. Bunu yaparken genelde karşı tarafın rızasını alma yoluna gitmezler. Buna biz “zımni rıza” (implied consent) diyoruz. Yani bir gazeteciyle konuşuyorsanız, kaydedeceğini varsayıyorsunuz demektir. Bunun için izin almaları gerekmez. Yasa önerisi bu durumda da açık onay talep etmektedir. 
Bu çekinceler ışığında yasa önerisinde gerekli düzeltmelerin yapılacağını umuyorum. Bildiğim kadarıyla mevcut durumda, KKTC’de gazetecilik faaliyetinden dolayı hapiste olan bir gazeteci yok. Bu öneri, bu haliyle yasalaşırsa, olacak gibi görünüyor. Gazetecilik meslek örgütlerinin de bu öneriyi incelemelerinde fayda var, çok geç olmadan tabi. 
Yazımı, Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici’nin, 20 Ocak 2014’te yayımlanan, “Gizli kayıtlarda çifte standart” başlıklı yazısından bir alıntıyla kapatıyorum: “Gazetecilik açısından gizli kayıtların yayımlanması konusunda belirleyici olan, o gizli kaydın yasal yollarla yapılıp yapılmaması yani yöntem değildir. Temel alınması gereken soru, o kayıtların yayımlanmasında ‘kamu yararı olup olmadığı’dır. O kayıttaki içeriğin bilinmesinde ‘kamu yararı’ varsa, illegal yollarla elde edilmiş olsa da yayımlanabilir.”

Bu yazı toplam 8120 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar