1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Öneriye tepki verildi!
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Öneriye tepki verildi!

A+A-

Geçtiğimiz Pazartesi yine bu sayfada ‘öneri’ başlığı altında biraz da ironi yaparak “çevre dairesi kapansın” demiştim. Çevreyle ilgili bazı eylemlerde, organizasyonlarda belediyeler, kaymakamlıklar, şehir planlama dairesi görünürken çevre dairesinin ne yaptığını sorgulamıştım. Aslında aynı sorgulamayı daha önce de çoğu kez yapmıştım ama bu kez galiba başlıktaki “çevre dairesi kapansın” sözcükleri dikkat çekti.

Çevre Koruma Dairesi Müdiresi Hasibe Kusetoğulları aradı ve Dairelerini anlatmak istediğini söyledi.

Çağrısına yanıt verdim ve Cuma gün gidip görüştük. Sorular sordum, yanıtlar verdi Müdüre hanım… Yanında yardımcısı Hasan Karahasanoğlu ve Katı Atık Şubesi’nden İbrahim Alkan da vardı.

Tahmin edeceğiniz gibi genellikle devlet dairelerinin problemleri birbirine benzer… Yetersiz bütçe ve yetersiz personel…

Yetersiz bütçe kabul edilebilir bir gerekçedir ancak yetersiz personel o dairenin değil ama ‘devlet’in genel ayıbıdır. Bazı devlet daireleri personel konusunda yetersiz kalırken bazı dairelerde ise personel fazlalığından oturacak yer bulunamadığını da biliyoruz.

Bu durumun nedenlerine girecek değilim ancak yetersiz personel konusu (daireler arası kaydırma yöntemiyle) aşılabilecek bir konu iken bütçe konusunda çok çalışma gerektiği bir gerçek.

Tabii ki konumuz Daire’nin ne gibi çalışmalar yaptığıydı. Çünkü ‘yaptığı bir iş göremiyorum’ demiştim.

Anlattılar. 1990’dan beri üç kere yasanın değiştiğini, yasa altında tüzüklerin sayısının fazla olduğunu, bu tüzükleri uygulamada personel sayılarının az olduğunu belirttiler. Alınan bazı kararlarda ise siyasi yaklaşımların bu kararları bazen beklemeye aldırdığını, bazen uygulatamadığını anlattılar. Bu konuları biraz da sakınarak anlattılar ama bazı şeyler oralarda olanların ağzından söylenmeli artık diye düşünüyorum.

Daire altında beş şube var; Katı Atık, Doğal Hayat, Atık Su, Hava Emisyon ve Çevre Etki Değerlendirme şubeleri… Bu konulardaki çalışmalar ve denetimler yine personel eksikliği nedeniyle yetersiz kalıyor.
“Dairede çalışma göremiyorum” dediğim için şubelerdeki işleri ve konularını anlattılar.

ÇED raporlarından Karpaz ÖÇKB’ye, çevre kirliliğinden müdahil oldukları bazı konulara kadar konuştuk. Hasibe Kusetoğulları, geçen haftaki yazımdan dolayı biraz içerlemiş olduğu için anlattı da anlattı. Personelden ayrıntı istedi.

Örneğin bölgelerde toplanan çöplerin şu anda %60’ı kadarı Güngör Çöplüğü’ne gidiyor. Peki gerisi! Bölgelerde bazı çöp alanları oluşturuldu, oralarda toplanıyor.

Cezalar hakkında ayrıntı istedim. İbrahim Alkan elektronik posta adresime çizelge gönderdi; 2014 yılı içinde 54 ceza kesilmiş. Yalnız bunların hepsinin tahsilinin yapıldığını söyleyemeyiz. Atık konusunda 18, atık su konusunda 5, deniz kirletildiği için 1,  havayı kirlettikleri için 7, doğal hayata verilen zarardan dolayı 5, ÇED raporları konusunda 2, gürültü konusunda da 16 ceza kesilmiş. Belki yeterli gibi görülebilir ancak her gün karşımıza çıkan o kadar çevre ihlalleri oluyor ki belki de bu kadar ihlale ceza kesmeye fırsat olmuyordur.

Onun için de temelden başlamalı çevre bilinci…

O kadar talebe rağmen henüz okullara çevre dersi konmadı ama gireceği söyleniyor. Şu anda Çevre Dairesi’nin bazı okullarda çevreyle ilgili hazırladıkları broşürler ve görsellerle verdikleri eğitimler var.

Bunlar umut verici gelişmeler ama sonuç olarak çevre konusunda daha yapacak çok şey olduğunu çevre dairesi yetkilileri de kabul ediyordur ve bunun için gayret gösterdiklerini görmekten de mutlu oldum.

 

---------------------------------------------------------------------------------

Mafiş Para

Bir Arap fıkrası vardır; bedevinin birinin canı taze hurma yemek ister. Bir hayli yüksek olan hurma ağacına çıkar ve doyuncaya kadar yer. Yere inmek istediği sırada kendisini yükseklik korkusu sarar. Başlar dua etmeye: "Ya Rabbi! Eğer ayağım yere değerse senin için üç tane kurban keseceğim!" İnmeye devam eder. Bir miktar daha inmiştir. Dua etmeye devam eder ancak kurban sayısı ikiye düşmüştür: "Ya Rabbi! Ne olur bana lütfeyle, ayağım yere değsin, senin için iki kurban keseceğim." Biraz daha iner bedevi… Kurban sayısını bire indirmiştir artık… Son bir hamle ile yere atlar ve ayağı sıcak kumlara temas edince kurbandan vazgeçer Arap; "Ya Rabbi! Arap fakir, kurban mafiş" der.

Çok alâkası olmayabilir ama Çalışma Dairesi’nin başlattığı bir uygulama vardı bu yılın başlarında… Genç istihdamı teşvik etmek için işyerlerine yatırımların ve verilen ücretin bir kısmının geri ödeneceğini söylemişti. Bazı işyerleri (biz de dahil) bu uygulamaya uymuş ve genç istihdamı yapmıştık. 8 ay önceden başlayarak istihdamlarımızı yaptık. Üstelik de o kadar prosedürü var ki neredeyse her gün, her ay yeni bir şey istendi onlar iletildi ama şimdiye kadar herhangi bir ödeme yok, ne zaman olacağını da bilmiyoruz.
İşte bu durum bana o fıkrayı hatırlatıyor her zaman… Yani o dönem bitince Bedevi gibi “Ya Rab, devlet fakir, mafiş para” denir mi acaba!  

----------------------------------------------------------------------

ÖNERİ

Araba değil, gondol

Yağmur suları yine aldı götürdü… Önüne ne çıktıysa sürükledi, evleri ve işyerlerini bastı. Geriye büyük zararlar ve çamur kaldı. Sürekli yazılıyor, söyleniyor, uyarılıyor ama dikkate alan yok ne yazık ki!
Neden uyarılıyor peki! Suyun önünü kesmeyin deniyor, suya akacak yer bırakın deniyor… Ama olmuyor, betonlaşma bütün uyarılara rağmen artıyor, artarken de plansız, hesapsız yapılıyor. Yağmur suları bütün engellere rağmen akacak yer buluyor ama intikam alarak, belki suçu olmayanları da sular altında bırakarak denize akıp gidiyor. Diyorum ki madem uyarılar dikkate alınmayacak; o zaman Girne’yi de Venedik yapalım, arabalar yerine gondol kullanalım artık…


----------------------------------------------------------

BANA GÖRE

Polisin gözleri

Trafik kazaları ne yazık ki gündemimizden düşmüyor. Defalarca yazıyorum ama bir kez daha yazma gereği duyuyorum. Elbette ki burada yaşayan sürücülerin de oldukça fazla hataları var ancak özellikle TR plakalı araçların geldikleri yerdeki kuralsız sürüşlerini buraya taşımaları neticesinde o an için kazalar meydana gelirken, ‘üzüm üzüme baka baka kararır’ atasözüne bağlı olarak da başka sürücüleri olumsuz anlamda etkilemeleri her zaman için olasıdır ve oluyor da… Bana göre polisin gözleri TR plakalı araçlar üzerinde her zaman daha açık olmalı.  

 

-------------------------------------------------------------

"İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler" (Montaigne)

Bu yazı toplam 1740 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar