1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Maymundan insana: Özgür müyüz, tutsak mı?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Maymundan insana: Özgür müyüz, tutsak mı?

A+A-

“Bazı insanlar, kralların önünde, kuvvetleri yüzünden eğiliyorlar, bazıları paraları yüzünden milyonerlerin önünde baş eğiyorlar…”
Sanatçılar yalnızca ve büyük bir tevazuuyla seyircisi önünde eğiliyor.
İyi ki…

Antilogos Tiyatrosu ısrarlı: Bu coğrafyanın anadili hem Yunanca, hem de Türkçe!
Yine iki dilli bir oyun hazırlamış.
Önemli bir farkındalık yaratıyor bu!
Çünkü Kıbrıs ülkesini hepimize
yarım dayatıyorlar!

Franz Kafka'nın ünlü maymunu Kızıl Peter'ı merkeze alan metinlerden harika bir kurgu ortaya çıkmış. Neocles Neoclus’un yönetmenliğinde bir maymunun insana dönüş yolunda hiciv, yüzleşme, başkaldırı var.
İnsanlığımızı sorguluyoruz bir maymunun çığlıkları arasında...

Türkçe ve Yunanca üstyazılı oyunda sanatçılar İzel Seylani ve Alexandros Martidis, kendi ana dillerinde sahne alıyorlar.
Sahnede ayrıca şakalar, şarkılar ve danslar var!

Oyunculuk anlamında harika bir enerji, güçlü bir performans, hayranlıkla uyandıran iki yetenek var sahnede... Ama doğrusu Kafka’nın yoğunluklu eserini iki ayrı dilde ve üst yazılara bağımlılıkla izlemek kolay değil... Kimi zaman iki ayrı dili birlikte kullanma ideali oyuna dair konstanrasyonu zorluyor. Tiyatro adına politik bir tercih bu! Sahnede ister istemez tekrarlara yol açıyor. Oyuncuyla daha çok yüz yüze gelmek isterken, kendinizi, yazıları takip etme telaşında buluyorsunuz. Sanatçıları değil metnin yer aldığı ekranı izliyorsunuz.
 

“Ben özgür maymun, boyun eğdim…”


Müzikli, danslı gösteride maymundan insana evrilirken, insanlıktan çıkıyor, aslında, özgürlükten köleliğe doğru geri sayıyoruz.
Kafese giriyor, boyun eğiyor ve kendimiz olmaktan çıkıyoruz.

“İnsan ırkı, kölelere ve kullara sahip olmayı çok seviyor” diyor metin!
Bir yandan kölelere, kullara sahip olurken; öte yandan itaatle eğiliyor, bükülüyor, köleleşiyoruz.

Yine “bizim” toplumsal hikayemizden izler buluyor, sahneyi yine “kendimize” yoruyoruz.

Hikaye, maymunun, bir av seferinde, Batı Afrika ormanında vurulmasıyla başlıyor. Bir gemide, kafes içerisinde gözlerini açıyor maymun ve Avruya’ya doğru yol alıyor. Belki ilk kez özgürlüğünden yoksun çevresini izliyor.... İnsanı taklit ediyor. Çünkü yeni hayatında ya bir ‘Hayvanat Bahçesi’nde olacak ya da sirkte!

“Hayatımda ilk kez bir çıkış yolu bulamaz duruma düşmüştüm. Bir çıkış yolum yoktu, bulmalıydım, aksi halde yaşamam mümkün olmazdı.”

Çıkış yolu bulunuyor!
“İlerlemem gerekiyordu. Siz de bunu yapıyorsunuz, değil mi? İster istemez bir çıkış yolu bulmak ve hayatta kalmak için ilerliyorsunuz.”
Maymunluktan vazgeçiyor, insana dönüşüyor…

“Anladım ki, insanları taklit etmek kolay bir şey. Tükürmesini daha ilk günlerde öğrenmiştim. Giderek birbirimizin yüzüne tükürmeye başlamıştık; tek farkla, ben sonradan yüzümü yalayıp tükürüklerden temizliyordum, onlarsa bunu yapamıyordu…”
 


“Kölelik bu, hayat sefilliği”

Antilogos Tiyatrosu’nun sahnelediği “Red Peter” (Maymundan İnsana) adlı oyunda hem insan haklarını sorguluyorsunuz yeniden… Hem de – özellikle ve sıklıkla-  özgürlük kavramını… Kapitalist sistemin tüm kötülükleriyle yüzleşiyorsunuz… Kimi sosyal mesajlar da ayrıca dikkat çekiyor…
“O vakitler insanların alkol ve tütün gibi maddelere neden ihtiyaçları vardı, anlamakta güçlük çekiyordum. Fakat şimdi onları bu maddeleri kullanmaya iten duygusal boşlukları fark edebiliyorum. Böylelikle, bu çekilmez hayatı, stresi, endişeyi, yalnızlığı ve sevgi eksikliğini, günlük hayatları ve işleri yüzünden bu sonsuz yorgunluğu az da olsa unutuyorlardı.  Köleliğinden ani bir çıkış yoluydu elbet. Ama onları kesin olarak başka bir köleliğe, bağımlılığa sürüklüyordu…”

Bir maymun, hayatta kalabilmek için insana benzerken, insanların, sözde özgürlük düşüyle, birbirini yiyen kitleler yarattığına tanıklık ediyorsunuz.

“Öldürüyor, acı çektiriyor, devletlere ve kültürlere saygısızlık ediyor, topraklarından insanları koparıp mülteci yapıyorsunuz. İnsan… Türünüzü en vahşi ve müstehcen şekilde yok ediyorsunuz ve tüm bunları güya adalet, demokrasi ve özgürlük adına yapıyorsunuz. İnsan… Ama nasıl oluyor da 6 milyon yıl önce sıradan bir maymundan, hırlamayan, konuşan, ormanda dolaşmayan artık şehirlerde yaşayan, medeniyet ve barışı öğreten ama buna rağmen sürekli savaşan bir varlığa dönüşebildiniz?”

Bir maymunun ağzından dinliyorsunuuz, insana dair iki yüzlülüğü, sahtekarlığı, sefilliği, sömürüyü…

“Kölelik bu, hayat sefilliği, esas olarak da ruhun sefilliğidir bu. Çünkü ruhlarınız, sahtekâr bir dünyada yapayalnız, korkutulmuş yaşıyorlar.”
 


“Kendinizi ve etrafınızdakileri yok etmekten asla vazgeçmediniz”

red-peter.jpg

Satirigo Tiyatrosu’nda izlediğim oyun hem İzel Seylani’nin barikatı aşan – ve adanın sınırlarını aşmaya hazırlanan - oyunculuk yeteneği, hem de tiyatro sanatının yaşam öğretisi anlamında kendi adıma yeni bir aydınlanma oldu. Alexandros Martidis’i ilk kez izledim – meşhur bir dizi oyuncusu olduğunu söylediler – sahne hakimiyeti, sesi, duruşuyla alkışı hak etti.

Satirigo – özel bir tiyatro olmasına rağmen- geçtiğimiz Cumartesi akşamı, üç farklı sahne perfomansına ev sahipliği yaptı.
Öykündüm yine!

Işığa baktık…
İnsanlığa baktık…
Kendimize baktık bir ‘maymun’un dilinden…
“Yarattığınız insanlığa bakarsanız, nereye gittiğinizi görürsünüz, kaderinizi görürsünüz."

 

Bu yazı toplam 2560 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar