1. YAZARLAR

  2. Dr Filiz Besim

  3. Kırgınlığım, Gerçeğim, Işığım ve Mutluluğum…
Dr Filiz Besim

Dr Filiz Besim

Kırgınlığım, Gerçeğim, Işığım ve Mutluluğum…

A+A-

Nerede olduğunu tam hatırlamıyorum ama bir yazıda okumuştum. Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyulur. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılarlar...

Aynı hızla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturur ve böylece beklemeye başlarlar...

Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremezler...
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyulurlar…

Ve sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına gelirler.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere sorar: “Hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik?” Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki; “Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik…”

Aylar sonra yeniden beraberiz…
Ve neden mi yazmak?
Ya da kendi deyimimle ‘’sizlerle dertleşmek, paylaşmak; ruhuma meditasyon yapmak” için bu kadar neden bekledim?

Tam da yukardaki paylaşımda anlatıldığı gibi, ruhumun bana, beynime bedenime yetişmesini bekledim. Öyle hızlı bir dönemdi ki; sizlerle sağlıklı paylaşabilmem için ‘’evet ruhumun yetişmesini, beynimin ve aslında en önemlisi yüreğimin sindirmesini’’ beklemek zorundaydım.

Bundan tam 19 ay önce Cumhuriyetçi Türk Partisi bana Sağlık Bakanlığı görevini teklif etti. Seçime girip kaybetmiş bir adaydım ve teknokrat bir bakan olarak görev yapacaktım. Bu adanın yarısında ve seçim sisteminde bunun zorlukları olduğunu elbette çok iyi biliyordum. Hele de bu zorlukların karşısında çok sevdiğim ve tam zamanlı terk etmek zorunda olduğum bir işim varken…
Ama bu teklifi neredeyse hiç düşünmeden kabul ettim. Çünkü ben hekim olarak kendimi bildim bileli hep sağlığın politikasıyla da uğraşmıştım. Siyaset ya da politika yapmak değildi benimkisi. Bu ülkenin çok daha iyi, insanların daha rahat ulaşabildiği kaliteli bir sağlık sistemine ihtiyacı vardı. Yıllarca Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nde, Kıbrıs Türk Diş Hekimleri Odası’nda, Balkan Diş Hekimleri Birliği ve çok şey öğrendiğim Avrupa Maaşlı Doktorlar Federasyonunda aktif görev yaptım. Çalıştığımız ekiplerle birlikte hep gönüllü yaptığımız bu işlerde tek amacımız vardı. O da, dünyada ve yaşadığımız coğrafyada insanlığa daha iyi bir sağlık sisteminin yollarını açmak.
Beni tanıyanlar bilir; işimden sonra en büyük tutkum seyahat etmektir ve gittiğim her ülkede ille ki bir vesile ile sağlık sistemine bakar, o sistemi kendimizle kıyaslamaya çalışırım.
Hal böyle iken elbette ki bu görevi seve seve ve isteyerek kabul ettim.

4’lü bir koalisyondaki amaç, bu işin zorluklarını bilerek ama koalisyondaki partilerin amatör ruhuna yürekten inanarak, yıllarca ülkeyi popülizmin girdabında, beceriksizce yönetip; Kıbrıslıtürkleri dünyadan iyice koparan, bağımlı kılan ve özgüvenlerini yok eden siyasete ve siyasetçiye ‘’HAYIR’’ demekti, ya da benim algım öyleydi. 

Sağlıkta samimi, birbirine inanan, yüreği ülke ve sağlık gailesi ile çarpan bir ekiple yola çıktık. Sağlığın her alanında yapacak onlarca iş vardı. Hedefimiz Fikret Hakan’ın ve daha sonra da Kemal Sunal’ın başrolünde oynadığı, Cevat Fehmi Başkut’un tiyatro oyunundan uyarlama siyah – beyaz o meşhur filmindeki gibi ‘’Buzlar Çözülmeden’’i oynamaktı. 7/24 çalışmak hedefe kilitlenmek ve yapabileceğimizin üzerinde sorunu çözmek; Dipkarpaz’dan Yeşilırmak’a kadar insana ve sağlığa dokunabilmekti. Uyumak, rüya görmek bile bize yasaktı.
 
Bakanlar Kurulu mu? Çok samimiydi. Her partinin kendi iç sorunları ve muhalefetleri olsa da çok uyumluydu. Saatler süren toplantılarda benim hissettiğim hep sevgi saygı ve aile ortamıydı. KKTC tarihinin belki de en büyük krizlerinin yaşandığı bir politik dönemdi. Ama her kriz bizi daha da birbirimize bağlar gibiydi. Başbakan Tufan Erhürman’ın çevik zekâsı, hoşgörüsü ve sevgiyle yaklaşan kucaklayıcı tavrı; muhteşem adalet bilgisi ve duygusu belki de Bakanlar Kurulu’nu dengeleyen en önemli özelliklerdi. Ama samimiyetle söyleyebilirim ki; kurulda görev yapan tüm bakanlar büyük bir özveri ve ülke gailesi ile görev yapıyordu.

İşte tam da bu duygularla yürütülen bir hükümet varken ve ülkenin en büyük ihtiyacının istikrar, başlanan projelerin bitirilmesi, topluma siyasi güven verilmesi gerekirken; Halkın Partisi’nin şimdi çok kişinin hatırlamadığı bir nedenle hükümeti bitirmesi benim yer aldığım hükümette en büyük hayal kırıklığımdır. Ama onun ötesinde KIRGINLIĞIM’dır.

Diğer yandan ben bu ada yarısını yurt bilmiş insanların emeği, ülke kaynaklarımız ve iyi bir yönetimle ülkemizin kendi kendine yetebileceği GERÇEĞİ ve IŞIĞINI bizzat görmüş birisiyim. Sanırım 15 ayın sonundaki en büyük MUTLULUĞUM da işte budur.

 

Bu yazı toplam 2292 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar