1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Kıbrıslılar’ın duyguları EURONEWS’da…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Kıbrıslılar’ın duyguları EURONEWS’da…

A+A-

EURONEWS “Insider” programı için bir dizi röportaj yayımladı…

 

Avrupa’da geniş yayın yapmakta olan EURONEWS televizyonu, dün Kıbrıs’tan bir dizi röportaj yayımladı…

“INSIDER” programı için yapılan dizi röportajlarda, Anna Marangu ile Orhan Tolun’un, Sertaç Sonan ve Fikri Toros’un ve sade Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yurttaşların kısa röportajlarına yer verildi…

EURONEWS muhabiri Hans von der Brelie, her iki taraftan röportajlarıyla Kıbrıslılar’ın duygularına EURONEWS kanalında yer vermeye çalışıyor…

orhan.jpg

“KIBRIS’IN HAPSEDİLMİŞ HAZİNELERİ”

EURONEWS muhabiri Hans von der Brelie “Kıbrıs’ın hapsedilmiş hazineleri” başlıklı röportajında, Kıbrıs’ın tarihi ve kültürel mirasına ortak geziler düzenleyen Anna Marangu ve Orhan Tolun’un görüşlerine geniş yer verdi.

İki toplumlu Stelyos Vakfı’nın ödüllendirdiği bu insiyatifle ilgili Hans von der Brelie şöyle diyor:

“Anna bir Kıbrıslırum’dur, onunla birlikte bu turu yürüten Orhan ise Kıbrıslıtürk’tür. Birlikte Kıbrıslıları adanın çeşitli yerlerine götürerek Kıbrıs’ın zengin kültürel mirasını keşfetmelerini sağlıyorlar…

Bugün, Kıbrıslırumlar’ı, kuzeydeki ortaçağ şehri Mağusa’ya götürüyorlar. Mağusa bir zamanlar Kıbrıs’ın en büyük limanıydı ve paylaşılmış geçmiş her yerde görülebiliyor.

“Çok eski zamanlardan günümüze kadar bu kültürel mirası paylaşıyoruz. Birlikte yaşayabiliriz, bunu da kanıtladık çünkü Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar birlikte çalışıyorlar” diyor.

Ortak refah düşüncesi, adanın yeniden birleştirilmesi için çaba gösterenlerin itici umudu oluyor. Yalnızca turizm değil, pek çok sektör yeniden birleşmeden yararlanabilir. Ancak Anna ve Orhan’ı en çok motive eden bu değildir…

“Biz bunu çıkar için veya para kazanmak için yapmıyoruz, geleceğimizi kazanmak için yapıyoruz, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için iyi bir ülke yaratmak için yapıyoruz” diye konuşuyor Orhan Tolun.

Ziyaret, çatışmanın en sembolik yerlerinden biri olan Maraş’ta sona eriyor, burası Mağusa bölgesinin kıyı şeridiydi…

Türk ordusunun dikkatli gözleri altında, Kıbrıslırumlar’ın buradan kaçmış olduğu 40 yıldan bu yana terk edilmiş vaziyette.

EURONEWS’dan Valerie Gauriat, “Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünün sembolü olan Maraş şehrinde film çekmek yasaktır” diyor.

“Ancak eğer yeniden birleşme gerçekleşecek olursa, bu adanın yeni altın çağının sembolü olabilir…”

Andreas ve Ceren buna inanmak istiyor.

Andres Kıbrıslırum’dur, Ceren ise Kıbrıslıtürk’tür. Her ikisi de mimardırlar ve Maraş’ın yeniden inşası yönünde hevesli bir projenin parçasıdırlar. Maraş’ı bir eko-kent, sürdürülebilir bir kalkınma modeli ve yeniden birleşmenin bayrağı olarak düşlüyorlar.

“Burası uygarlıkların ve ticaretin buluştuğu yer olabilir… Varolan binalarla birlikte hatıralar korunabilir ancak 21nci yüzyılın altyapısından ve pratiklerinden de yararlanabilir, ekolojik performans bakımından” diyor Andreas Lordos.

Kıbrıslıtürk meslektaşı için bu proje yeniden uzlaşma için bir model olabilir.

“İnanıyorum ki bu proje pek çok hapsolmuş ruha ses kazandırıyor. Gerçek olmayan bir perdenin ardından onları çekip çıkarmaya çalışıyoruz. Bu insanlar bir zamanlar buralarda yaşamışlardı ve yeniden burada yaşamak istiyorlar. Ruhlarının yarısı buradadır. Ve ruhlarımızın yarısı boştur… Çünkü entegre olamıyoruz” diyor Ceren.

Kıbrıs’ın iş dünyası da bir entegrasyon için çaba gösteriyor çünkü böylesi bir entegrasyon, bir bütün olarak ekonomiyi canlandırabilir.

Lefkoşa’nın kuzeyinde Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı, siyasi bir çözümün, büyük bir sıçramaya neden olacağına inanıyor.

“Kıbrıslıtürk toplumu, ambargolardan kurtulacak. Tüm Kıbrıs pazarından yarar sağlayabileceğiz… Avrupa pazarlarından da öyle…

Akdeniz’in doğusunda jeopolitik bundan çok büyük yarar sağlayacaktır çünkü böylesi bir siyasi çözüm, bölgesel işbirliğini iyileştirecektir. Kıbrıslırum toplumu da derhal Türkiye’yle ticaret yapmanın ekonomik yararlarına kavuşacaktır” diyor Fikri Toros.

EURONEWS muhabiri Valerie Gauriat, “Bu arada adanın bir tarafından öteki tarafına geçmek için hala barikatlardan geçmek zorundasınız. Ticaret sözde yeşil hat kuralları ile sınırlandırılmıştır ve siyasi bir çözüm olmadığı için, potansiyel ticaretin %10’undan azı gerçekleşiyor” diyor.

“Bazı şirketler, sınırları aşan diyaloğu sürdürebilmiştir ve sınırlamaların kaldırılmalarını bekliyorlar” diyor Lefkoşa’nın güneyindeki Kıbrıs Cumhuriyeti Ticaret Odası başkanı.

Yabancı yatırımcılar da bunu bekliyor.

Fidias K. Pilidis, “İş çevreleri birbiriyle konuşuyorlar, olası ortaklıklar, ortak yatırımlar ve işbirliği hakkında… Yatırımcılara konuştuğumuzda, büyük projeler için canlanmış bir ilgi olduğunu görüyoruz. Şunu unutmayalım ki Kıbrıs, Avrupa’ya doğal gazın aktarılacağı yol üzerindedir ki doğal gazın çoğu da doğu Akdeniz havzasında keşfedilmiştir” diye konuşuyor.

Yakın geçmişte yapılan bazı araştırmalara göre, ekonomik entegrasyon, Kıbrıs’ın yıllık büyüme hızını üçe katlayabilir, durgun iş pazarını yeniden canlandırabilir.

Bir Kıbrıslırum olan Gregoris ile bir Kıbrıslıtürk olan Sertaç, birlikte gençlerin işsizliği hakkında ortak bir rapor kaleme almışlar. Gençlerin işsizlik oranı, AB ortalamasının çok daha üzerinde…

“Bunun nedenleri kuzeyle güney arasında farklılık gösterirken, etkileri aynıdır” diyorlar.

Siyaset bilimci Sertaç Sonan, “Kıbrıslıtürkler ekonomik izolasyon içerisindedirler, bu da özel sektörün gelişimin engellemiştir. Pek çok üniversite mezunumuz var ancak onlar için pek fazla iş yoktur. Kıbrıslıtürk özel sektörü, global ekonominin parçası olmadığı sürece, yüksek nitelikli iş yaratmak çok zor olacaktır” diyor.

Sosyolog Gregoris Yuannu ise “Kalifiye pek çok insan, özellikle üniversite diplomaları olan gençler yurtdışında iş arıyorlar. Eğer adamız yeniden birleşirse, yeni yatırımlar gerçekleşecek, bu da yeni ihtiyaçların ortaya çıkmasına neden olacak. Böylece genç insanlarımızın yurtdışına kayması durabilecek” diyor.

Uluslararası İlişkiler’den yeni mezun olmuş olan Hakan Çoban adlı Kıbrıslıtürk, Kıbrıs’ta siyasi çözümden yoksun olmanın, Kıbrıs’ta ufku bloke ettiğine inanıyor ve şansını Portekiz’de deneyecek.

“Mühendislik okuyan ve hala bir bankada veya süpermarkette çalışan arkadaşlarım var. Çünkü gençlerimiz için iş olanakları yoktur. Ben de biletimi aldım, burada beklemek yerine Lisbon’a giderek oradaki işlere başvuracağım ancak burada beklemek istemiyorum” diyor.

Yönetim konusunda master yapmış olan Andria Yeorgiu, bir Kıbrıslırum. Öyle bir iş bulmuş ki bu iş için fazla nitelikli, aldığı ücret ise çok düşük, böyle diyor. O da ayrılmayı düşünüyordu. Ancak artık ayrılmak istemiyor adadan.

“Yakın geçmişte burada kalmak istediğime karar verdim çünkü bu benim ülkemdir ve ailem ve arkadaşlarım da buradadır. Eğer hepimiz buradan ayrılırsak, eğer tüm genç insanlar Kıbrıs’tan ayrılırsa, kim geride kalıp ülkemizi geliştirecek ve değiştirecek?” diye soruyor.

(EURONEWS – 23.2.2017 – Derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ.)


  “Omorfo’da doğduğum eve geri dönmek isterim, tazminat istemem…”

elena.jpg

“Kıbrıs’ın güneyinde Rumca konuşan Elena Yeorgiu ile annesi Hrisulla Yeorgiu’ya misafir oluyoruz, bizi çaya ve nefis ev yapımı yiyecekler tatmaya davet ettiler.

Elena ve annesi, 1974’te Omorfo’dan kaçtılar. Her ikisi de Türk işgalini ayrıntısıyla hatırlıyor: “Uçaklar gelip bomba attı” diyor Elena, “dedem beni ve kardeşimi korumaya çalıştı, çok korkunçtu…” Rumca konuşan Kıbrıslılar, Kıbrıs’ın kuzeyini, Türkçe konuşan Kıbrıslılar da Kıbrıs’ın güneyini terketmiş…

Bugün Elena ve Hrisulla, Leymosun’un eski Türk mahallesinde, bir zamanlar Kıbrıslıtürkler’in 1974 öncesi yaşamış oldukları bir evde kalıyorlar. Rumca konuşan Elena şimdilerde Türkçe öğrenmeye ve sınırlar ötesinden dostlar edinmeye çalışıyor, Omorfo’da yaşayan Kıbrıslıtürkler’le ilişkiler kurmaya çalışıyor. Kıbrıs için ne mi istiyor? Yeniden birleşmesini istiyor adanın, “Kıbrıs sorunu”nun siyasi bir çözümle sonuçlanacağı bir barış anlaşmasının imzalanmasını, federe bir devlet olmasını istiyor…

“Ben maddi tazminat istemem, doğmuş olduğum eve geri dönmek isterim, Omorfo’ya geri dönmek isterim” diyor…”


“Larkos ve Hatice: Karma bir evlilik…”

larkos.jpg

“Larkos ve Hatice, Türkçe ve Rumca olarak şarkı söylüyorlar. Gruplarının adı “Kiproyenia” – bu Kıbrıs’ın kuzeyinden ve güneyinden müzisyenlerin oluşturduğu bir kolektif.

Ancak bunun da ötesinde bir şey var: Gerçek aşk! Larkos ve Hatice 2014’ten beridir evlidirler. Rumca konuşan Kıbrıslı Larkos Larku ile Türkçe konuşan Kıbrıslı Hatice Ardost, karma evlilikler yapan Kıbrıslı çiftlerden oluşan küçük ama büyümekte olan bir toplumun parçası – adanın manevi ve fiziksel bölünmüşlüklerini aşıyorlar…

Sir Stelyos Hacıyuannu tarafından “Stelyos İki Toplumlu Kıbrıs Ödülü – 2016” ile ödüllendirildiler, hala bölünmüş olan adada kalıcı barışa katkıda bulunan Kıbrıslılar’a veriliyor bu ödül.

Onlarla Larnaka yakınlarındaki Çite köyündeki evlerinde buluşuyoruz…

“Bu tek bir kültürdür” diyor Larkos, “yediğimiz yemek, dokuduğumuz kumaş, çalıp söylediğimiz müzik…” Hatice de ona katılıyor, “Bizler Kıbrıslı Kıbrıslılar’ız ve aynı köklerden geliyoruz…”


Burcu Arpalıklı, Pekin’de yaşıyor…

burcu.jpg

“Kıbrıs için insan sermayesinin kaçışı önemli bir sorundur. Kıbrıs’ın kuzeyinde Burcu Arpalıklı’yla buluşuyoruz, genç bir Kıbrıslıtürk o ve Kıbrıs dışında uluslar arası bir kariyer seçmiş, halen Çin’in başkenti Pekin’de yaşıyor…

“Varolan beyin göçü korkunç boyutlardadır” diyor… “Genç ve yetenekli Kıbrıslılar’ın yurtdışına göçü, iş imkanlarının bulunmayışından ve “Kıbrıs sorunu”na siyasi bir çözüm bulunması umudunun giderek yok olmasından kaynaklanıyor” diyor….”


“Mihail malını geri istiyor, portokal bahçelerini de…”

mihail.jpg

“Mihail Yeorgiadis Rumca konuşan bir Kıbrıslı ve bize Kıbrıs’ın kuzeyinde kerpiç bir ev gösteriyor: 18 yaşındayken Mihail ve ailesi Omorfo’dan kaçmış…

Bugün Omorfo’ya burada yaşayan Türkçe konuşan Kıbrıslılar tarafından “Güzelyurt” deniyor… Mihail malını geri istiyor, yalnızca evini değil, Omorfo yakınında bulunan babasına ait büyük portokal bahçelerini de geri istiyor.

Bu bölge halen uluslararası toplum tarafından tanınmayan Kıbrıslıtürk yönetimi altında bulunuyor. Mülkiyet konusu Kıbrıslırum Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis ile Kıbrıslıtürk lider Mustafa Akıncı arasında yürütülen müzakerelerin tam merkezinde bulunuyor.

İki lider harita değiş tokuşu yaptılar ve tarihte ilk kez gelecekteki bir federasyonun sınırlarını çizmeye çalıştılar. Ancak Omorfo büyük bir engel gibi duruyor: Omorfo Kıbrıslırum yönetimine geri verilecek mi, verilmeyecek mi? 1974’te burayı terk etmiş olan kaç tane göçmen geri dönmek istiyor? Yeniden yerleştirme ve/veya maddi tazminatları kim ödeyecek? Ekonominin sürdürülebilirliğini ne sağlayacak? Adanın kuzeyinde bulunan tahmini 30 ile 40 bin arasındaki Türk askerlerine ne olacak?”

Bu yazı toplam 4391 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar