1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Kıbrıs’a Gelen Yunanlı Muhacirler-1942-2
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Kıbrıs’a Gelen Yunanlı Muhacirler-1942-2

A+A-

Yunanlı Muhacirlerin Kıbrıs’a göçü devam ederken Halkın Sesi bir gazetecilik örneği göstererek Muhacir Yunanlılarla bir röportaj gerçekleştirir. Söz konusu röportajda Yunanlı Muhacirlerin özellikle kendi yurtlarında yaşadıkları insanlık dışı yaşam koşullarını ve Alman Nazilerinin baskıları hakkında da bilgi ediniyoruz.

 

“Halkın Sesi, 08 Nisan 1942, syf:1

Rum Muhacirleri ile Bir Mülâkat

   Geçenlerde Kıbrıs’a hicret etmiş olan Rum Muhacirleri ile bir konuşma yapmak ve ihtisaslarını yazmak üzre istihbarat ofisi tarafından gazete mümessilleri sureti hususiyede çağrılmış ve bu çağrıda “Halkın Sesi”’ni temsilen ben de bulunmuştum.

   Geçen çarşamba günü mukarrer saatte Palâs hotel’de diğer gazete mümessilleri ile buluşmuş ve kısa bir istirahattan sonra otomobillere taskiben (ardından) Muhacirlerin bulunduğu Karadağ maden şirketinin amele iskânına mahsus mahallin (yöresinde) karantinaya tahvil edilen (ayrılan) mevkie vasıl olmuştuk.

   Hususi bir daireye girdiğimizde karantina memurlarından Nihat, İstilyo Efendiler evvelden emir aldıkları için görüşmek istediğimiz Muhacirlerden sivil, genç kız ve çocuklardan mürekkep (oluşan) bir kafileyi karşımıza oturtmuşlardı.

   Şimdi sualler yağmur gibi yağmağa ve not edilmeğe başlanmıştı.

   Birisi anlatıyor: -Sakız adasından geliyoruz. Genç bir arkadaşım iki okka patates çaldığı için ölüme mahkûm edilmişti. Tabii bu sırkati yaptıran amil (durum) açıktır. Zaten hayattan, zulümden bıktığımız için her şeyi göze alarak kaçtık.

-Yunanistan’da Almanlar ne gibi propaganda yapıyorlar?

   Muhacir burada acı bir tebessümle: Evet! Bize hürriyet vadediyorlar. Umum vergilerin kalkacağını ve devamlı bir sulha kavuşacağımızı söylerler!

-Mektepleriniz ne oldu?

   Birçokları kapatıldı. Çocuklarımızın tahsili yarıda bırakılmıştır.

-Alman idaresi nasıldır?

   Zenginlerin parası müsadere edilmiştir (el konulmuştur). Birçok evlerde mücevherat namına bir şey kalmamıştır. Gıda maddesinin yalnız adı vardır. Bir okka şeker 2.500 drahmidir. İnsan başına 30 dirhem ekmek veriliyor. Vesika ile 26 drahmidir. Lâkin vesika almak için nelere başvurmak icap ettiğini ve ne kadar rüşvet verildiğini söylersem vesikayı almak binde birine müyesser (nasip) olmayacağı şüphesizdir.

   Çok insanlar sokaklardan topladığı portakal ve darı saplarını yemekle hayatını kazanmak istiyor. Fakat ah... bir günde 2318 kişinin öldüğünü söylersem sefalet ve facianın derecesini tahmin edersiniz.

   Bir Atinalı ilâve ediyor:

   Atina sokaklarında ufak çocuklar ve bitkin ihtiyarlardan başka kimse görünmüyor. Bunlar da her gün açlıktan ölmektedir, o derece ki bazan cesetlerin çokluğundan bir sokaktan geçmek güç oluyor.

-Yakacak madde ne haldedir?

   Kömür katiyen bulunmaz. Bin müşkilâtle bir miktar odun bulunsa da bişirecek gıda maddesi olmadıktan sonra yakacak maddenin ne faidesi olabilir bilmem ki.

   Bir ihtiyarın yanına sokularak sordum:

-Yunanistan’da hükûmet teşkilâtı nasıldır?

   Hükûmet makinesi Almanlardadır. Polisler İtalyandır. Bu İtalyan polisler bütün gün sokaklarda motörlerle dolaşırlar. Hiç sebepsiz bir bahane ile evleri teharri (arama) ederler. Ellerine geçen kıymetli eşyayı hükûmete lâzımdır diyerek müsadere ederler. Buna itiraz edilmez ve edilemez, zira netice idamdır.

-Kadınlara taaruz edildi mi?

   Halk arasında buna dair şikâyetler vardır. Fakat gözümle görmedim.

   Evet, Kıbrıs’a sekiz günde geldik ve düşman tayyareleri gördük; hatta gayet alçaktan geçiyorlardı. Fakat bize bomba atmadılar.

-Burada bulunan Muhacirler maaile (ailecek) mi geldiler?

   Evet fakat benim iki oğlum orada kaldı, diyerek cebinden yanlarında genç nikâhlılarıyle çekilmiş iki fotoğrafı bana uzatırken kim bilir kaçıncı defa akıttığı göz yaşlarını tekrar akıtarak tehassür acılarını bu sıcak damlalarla teskin etmek istiyordu. Kısık ve fasılalı sözlerle devam etti.

   Onlar da açlığa mahkûm. Onlar da binbir azap içinde ölüme mahkûm...

   Bu acı manzara karşısında artık ben dayanamadım ve ihtiyarın yanından yazıhaneden dişarı fırladım. Çünkü hava almak ihtiyacında idim.

   Daha çok şeyler dinledik fakat hepsini derçetmek (yazmak) imkânsızdır ve buna gazetemizin hacmi müsait değildir.

   İşgal memleketlerindeki facia ve sefaletin canlı bir nümunesi karşısında kalbim sızlamıştı.

   İşte Nazi Almanyasının yeni nizamı bize kadar getirdiği yadigârları!.. Bütün o topraklar şimdi bir facia ve sefalet kaynağıdır.

   “Yeni Nizam” ... ne cazip ve süslü kelime... İç yüzünü anlamak için perdeyi kaldırınız altında korkunç ve müthiş ölü kafalarından başka bir şey göremezsiniz.

Yavuz.

 

    Halkın sesi gazetesinin ve daha sonraları da Hür Söz gazetesinin önemli yazarlarından biridir YAVUZ. Gerçekleştirdiği bu röportajla, Yunan halkının yaşadığı trajediyi bir nebze de olsa anlamak mümkün. Bir yandan Yunanlı Mültecilere Paskalya münasebetiyle hediyeler verilirken, diğer yandan da gelenleri adanın farklı bölgelerine yerleştirmeye başlanmıştı yetkililer tarafından.

 

“Halkın Sesi, 09 Nisan 1942, syf:2

Memleket Haberleri

.....

Yunan Mültecilerine hediyeler

   Memleketimize gelen Yunan Mültecilerine adanın her tarafından birçok hediyeler yağmaktadır. Paskalya münasebetiyle Lârnaka’da birçok hanımlar tarafından Muhacirlere 216 paket elbise hediye edilmiştir.

Daha Muhacir geldi

   Adanın üç noktasına yeniden Yunan Muhacirleri gelmiştir.”

 

“Halkın Sesi, 10 Nisan 1942, syf:1

.....

Muhacirler yerleştiriliyor

   Ötey gün Morfu’ya (Omorfo) 36 Muhacir yerleştirilmiştir ki bunların 18’i kadın, 18’i de çocuktur.

   Leymosun’da yerleştirilen Muhacilerlerin sayısı 273’tür.”

Bu yazı toplam 1415 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar