1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kayıp” sahibini arayan ayna...3
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kayıp” sahibini arayan ayna...3

A+A-

1963 yılında Lefkoşa’da bandabuliya yakınında bazı Kıbrıslıtürkler tarafından eşi Yannis’le birlikte öldürülerek “kayıp” edilen Gagullu Ellinas’a ait aynayı bulan ressam Ferah Kaya, bu aynayı Gagullu Hanım’ın ailesine iade etmeye hazırlanıyor...

 

 

Ferah Kaya’yla yaptığımız röportajın devamı şöyle:

 

SORU: O dönem baban muhtar mıydı?
FERAH KAYA:
Muhtardı…

SORU: Peki Lefkoşa’yı nasıl bulduydun Sinde’den sonra?
FERAH KAYA:
Mutlu olduydum ailem da geldiği için yani…

SORU: İlk dedin baban ev kiraladıydı…
FERAH KAYA:
Evet, kirada oturduk. Lise 1’e kadar… Evimiz Eski Saray Sokak’ta Dr. Pertev Bey’in evinde kiradaydık.

SORU: Ama sen gidip gelirken görürdün Gagullu’yu dediydin bana…
FERAH KAYA:
Evet… Hem yengemde kaldığımda okula gidip gelirken, hem da yengeme gene dükkana gidip gelirken Gagullu Hanım’ı görürdüm, çok da hoşuma giderdi.

SORU: Niçin?
FERAH KAYA:
Güzel giyinirdi, kendine yakıştırırdı, daima da bir şalı vardı, omuzlarına aldığı bir şalı vardı.

SORU: Ne renkti o şal, hatırlan?
FERAH KAYA:
Bir grisi vardı, bir da siyahı… Evin önünde sandalyede otururdu. Ben çok az kadın görürdüm sigara içen ama Gagullu Hanım, sigara içişini bile yakıştırırdı kendine…

SORU: Kocası Yanni’yi hatırlar mın?
FERAH KAYA:
Kocasını hatırlarım, zayıf, uzun boylu birisiydi…

SORU: Orada kahvehanesi varmış, kahvecilik yaparmış… Akrabalarının hatırladığı şey bu…
FERAH KAYA:
Evet…

SORU: Yani o dükkan, kahvehaneydi…
FERAH KAYA:
Yani daha çok adam marketten gelirken böyle karşılaşırdık. Bandabuliyadan…

SORU: Ondan sonra 1963’te Yanni ve Gagullu çiftini öldürdüler. Ve anladığım kadarıyla evleri iki sene boş kaldı… Ve yağmalandı çarşıdaki bazı şahıslar tarafından veya kim eline geçirdiysa işte…  Ondan sonra siz o eve iki yılın sonunda taşındığınızda, bir küçük odacıktan bahsettiydin bana…
FERAH KAYA:   
Aşağıdan çıkılırdı, merdivenler odanın içinden…  İlk gittiğimde hatta merdivenlerin şekli çok hoşuma gittiydi. Böyle yuvarlağımsı döner da çıkardı yukarı. Yukarı çıktığında karşılıklı iki oda vardı. Benim o “küçük oda” dediğim odada ben kaldım. O küçük odada, küçük bir yatak vardı, ben da Lise 1 öğrencisiydim. Bir gardrop vardı, “boro” dediğimiz eski ismiyle bir “boro” vardı, “boro”nun üstünde de bir ayna vardı. Yani orası benim odam oldu. Diğer büyük odada karyolalar vardı, demir ayaklı. Böyle eski demir karyolalar… Kimisinin başlığı vardı, kimisinin tekerleği yoktu…

SORU: Orasını çünkü Yanni ve Gagullu, pansiyon olarak kullanırdı…
FERAH KAYA:
Evler çok perişan bir durumdaydı. Odanın bir tanesinde dört direkli bir karyola vardı fakat şilte falan yoktu. Dolap vardı… Gene “boro” vardı fakat yani çekmeceleri eksikti. Kimisi yerde, kimisi üzerinde değildi. İşte, temizledik, köyden biz annemin, kendi eşyalarımızı getirdik. Yerleştik. Oturmaya başladık. Ben küçük odada kaldım.

SORU: Herhalde iki sene kaldın Gagullu’nun evinde… Sonra Türkiye’ye gittin üniversite tahsiline…
FERAH KAYA:
1966’da Ankara’ya gittim.

SORU: Ne okumaya gittiydin?
FERAH KAYA:
Ben resim için gittim ama Gazi Eğitim’de kontenjanla girme vardı. Kontenjan dolduğu için giremedim. Bu defa beni Eğitim Bakanlığı, oradaki Öğrenci İşleri, Trabzon’a gönderdi edebiyat tahsili için. Babam izin vermedi, “Ankara’da kal” dedi. Orada büyük teyzem vardı. “Soğuk yere gitme” dedi babam. Ben da kaldım, sözlü bir imtihana tabi tuttular ve coğrafya bölümünü seçtim. Ve coğrafyadan mezun oldum.

SORU: Hangi üniversiteydi?
FERAH KAYA:
Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi, coğrafya bölümünde dört yıl… Bitirinca döndüm. Yalnız çok zor öğrencilik yılları geçti, haberleşme yoktu, mektuplar gidip gelmezdi… Kurye ulaşmazdı. Ve ben döndükten sonra ilk yıl çektiğim, öğrenci işlerine verilmek üzere aileme gönderdiğim resimler, ben mezun olduktan sonra geldiydi!

SORU: Ondan sonra ne yaptın?
FERAH KAYA:
Evlendim. Beyim da Erenköy’e çıktıydı, o da aynı bölümdeydi… Orada tanıştık. O, Erenköy’den yaralanıp geldiğinde çıkış dairesinde çalışmış, babam da Lefkoşa’dan çıkabilmek için izin almak için daireye gittiğinde, babamla tanışmış. Yani bu şekilde oldu tanışmamız, babamı bildiği için… Arkadaş olduk. O da bitirdi, ben da ve evlendik döndüğümüzde ama ben çalışmadım beş yıl.

SORU: Nereye yerleştiydiniz?
FERAH KAYA:
Beyarmudu’na (Pergama’ya)… Beyimin tayini oraya çıktı – kadınlar değil de, Erenköy’e çıkan erkekler tayin edilirdi. O şekilde oldu. Beyim öğrenciliğini bırakıp arada iki yılını Erenköy’de geçirdiydi… O da coğrafya öğretmeniydi, aynı bölümdeydik.

SORU: İki çocuğunuz oldu… Bir kız, bir oğlan…
FERAH KAYA
: Evet, bir kızım, bir oğlum oldu. İkisini da okuttuk yani, bizim gibi, onları da – üniversite mezunu oldular.

SORU: Peki Yanni ve Gagullu’nun evinden ne zaman ayrıldı aile? Orada baban bakkallık yaptı…
FERAH KAYA:
Orada babam altta bakkallık yaptı… Yeküncülük yaptı… Dağıtım yapardı. Arkadan çökme oldu evde, ev camiye, Ayasofya Camisi’ne – Selimiye – çok yakındır. Ve altından su sarnıçları, su kanalları geçermiş… Ve o su kanallarının etkisinden ev çökme tehlikesine girdiydi, “Tehlikelidir” deninca mühendisler tarafından, çıkmak zorunda kaldılar.

SORU: Hangi seneydi bu tahminin?
FERAH KAYA:
Mesela 1974’te burdaydılar daha, biz burada değildik, Pergama’daydık. 74’te geldik, biz da Lefkoşa’da kısıldık, tatildi diye… Onlar da buradaydı. Sanırım üç sene sonra boşalttılar evi, 1977-78 gibi…

SORU: O günden beridir boştur bu ev…
FERAH KAYA:
Evet, o günden beridir boştur. Önce erkek kardeşim kiraladıydı, sonra bakmış ki bir iken on oldular, on iken yirmi oldular! Vazgeçti.

 

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 2366 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar