1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. Kardan Adamlar
Tamer Öncül

Tamer Öncül

Kardan Adamlar

A+A-

 

Sonunda beklenen oldu!
Soğukkanlı Putin’in kovaladığı “soğuk hava dalgasıyla” beyaza kesti Beşparmaklar da…
Sosyal medya “kardan adam”larla poz veren Kıbrıslılarla doldu…
Arabasına çocuğunu bile dokundurmayan Kıbrıslı, Taşlı topraklı karları bagonun üstüne yığıp Lefkoşa sokaklarında “caga satma” turlarında…
Şimdi, AKP’den milletvekili adayı olmaya çalışan, Din İşleri Başkanı Talip Atalay bir fetva yayınlayıp; “Kardan adam yapmak, dinimize göre caiz değildir; fıtrata uymaz!” derse ne olacak?
Bir şey olacağı yok elbette…
Kıbrıs’ın kuzeyine kaç gün dayanabilir ki o bembeyaz (A’sı şapkasız) kar?
Biz , her şeyi unutup “kardan adamcıklarla” oynarken, çocuklar gibi; birileri (A’sına)şapka taktıkları KÂR’larıyla tahtlar kuruyorlar sırtımıza…
Biz, işi gücü bırakıp (işte ya da evde) pencerelere yaslanıp; uçuşan kar taneciklerini seyrederken; kızaran burnumuzun ucunu bile göremiyoruz…
Uyanıklar KÂR’ın büyüsünde…
Ekonomik akıl’lı; kalkınmacı/kaldırıcı adamlar mı bilecek; biz yarım akıllı romantikler mi; neyin büyüsüne kapılmak gerektiğini?
Arada 20-30 bin ağaç gitmiş; endemik örtü bozulmuş; kanser hastalıkları başını alıp gitmiş; Ferhat’ın delemediği dağlar dibine kadar oyulmuş; burnumuzun dibine nükleer santral dikilecekmiş; kimin umurunda!..
Biz gözümüzün içine baka baka (bizi aptal yerine koyan) yapılanlara bile ses çıkarmıyoruz. 
Kimse, 2012 yılından bu yana bir Ombdusman atamayan; görüşme masası dağıldı diye göbek atan Cumhurbaşkanı’nın; Futbol’daki sorunları çözmek için canhıraş çalışmasını; bunun için,Türkiye Futbol Federasyonu başkanını sarayına davet etmesini sorgulamıyor…
Kimse, Din İşleri Başkanı’nın, Türkiye’de Haziran ayında yapılacak milletvekilliği genel seçimlerinde Mersin ilinden Ak Parti (AKP) aday adayı olduğu için adadan ayrılmasına karşın, görevinden istifa etmeyerek maaş çekmeye devam edecek olmasını sorgulamıyor…
Kimse, Atalay’ın (özrü kabahatinden büyük) şu açıklamasını sorgulamıyor:
“resmi olarak Din İşleri Başkanlığı görevinden ayrılmamı gerektirecek yasal bir durum yok, KKTC ile Türkiye’nin iki ayrı ülkedir… Fiilen görevde kalmamın etik olmadığını düşünüyorum, bu konuyu Başbakan Özkan Yorgancıoğlu ile de görüştüm ve Cuma günden itibaren fiilen görevden ayrılmaya karar verdim… Mersin doğduğum yer aynı zamanda Kıbrıs’ın Türkiye’ye açılan kapısı”
Aydemet de Güneye açılan kapımızdır ama; kimse hem Kuzeyden maaş alıp; hem de Aydemet’e muhtar adayı olamaz…
Atalay’ın bu ayrıcalığı nereden kaynaklanıyor sizce?
Yoksa bu ayrıcalığı, Türkiye’de peş peşe yaşanan cinayetleri protesto edenlere fırça atan; mağdurların değil katillerin, zorbaların yanında olmayı “FITRAT”tan sayan, en üst makamdan mı alıyor?
Neyse, biz büyüyü bozmayalım…
Siz, alavere/dalavereyle  kâr peşinde koşmaya değil; kardan adam yapmak için Beşparmaklar’a koşun…
Sakın ola kar topu oynamaya kalkmayın; demokrasimizin vitrin camlarını kırarsınız da sonunuz Yeldeğirmenli gazeteci  Nuh Köklü gibi olur maaaazallah!
Siz, benim yukarıdaki abuk subuk sorgulamalarıma da takmayın kafayı… Doğru düzgün kardan adamlar yapmaya çalışın; öyle hızla erimeyen cinsinden…
Çünkü buralarda “adam bildiklerimiz” hızla eriyor, KUZEY’den estikçe rüzgarlar…
Ya da daha iyisi “Kardan Kadın”lar yapın; belki daha dirençli çıkarlar “adamlar”dan!...
Bunları yapamıyorsanız, aşağıdaki şiirimi okuyup “temiz bir dünya”nın hayalini kurun.
Hayal kurmayı (olsun) unutmadıysanız….

YAĞMUR

Kirlenmiş bir dünya bıraktı yağmur
yıkayacağına yolları sokakları.
Kirlenmiş bir dünyamız vardı zaten
ve yağmuru beklerdik yıkasın diye…
Yıllarca yuvarlayıp tepeler yarattığımız
tüm pisliğimizi yollara döktü yağmur.
Çıktı ikiyüzlü yüzsüzlüğümüz açığa
- kızarmamış, pişkin ve şaşkın…-
Yağmur iyi verdi dersimizi,
oh olsun bize! Şimdi hızla toplayıp
saklayalım bu müthiş pisliği
ve hazırlanalım sınava
bu utanç dolu derse çalışıp:
“En iyi nasıl örtülür pislik?”
-konumuz bu…-

Temiz bir dünyamız vardı oysa
kim çağırdı bu yağmuru
yıkasın diye sokakları?
Açık ettiniz beceriksizliğimizi,
oh olsun bize!.. Dersimizi
iyi aldık!.. Ama, öğrendik artık
sıçtığımız bokları daha iyi örtmeyi;
gayrı seller vız gelir bize…

1 Nisan 1996 Lefkoşa

Bu yazı toplam 2509 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar