1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Kabullenişin Çürüğü
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Kabullenişin Çürüğü

A+A-

 

Bir halk, ne zaman başına geleni kanıksarsa, işte o zaman yok olmaya başlar.” (Stefan Zweig)

İnsanlar bir ülkede kolay ölüyorsa…Dolandırılmak, aldatılmak, soyulmak sıradanlaşmışsa…

Bir kazada, bir ihmalde, bir dumanda, bir dosyada kayboluyorsa bir ömür…

Göz göre göre zehirleniyorsa…

Onca barikat, mühimmat, kolorduya rağmen geceleri yalnız yürüyüşe çıkmaya korkuyorsa…Evladını, sevdiğini, eşini tedirgin bekliyorsa trafikte…

Geceler sadece karanlık değilse; korkunun, belirsizliğin, sessizliğin adresiyse…

İşinde güvende değilse, yarınların hayalini kuramıyorsa…

Bu, önce bir “irade” sorunudur.
Yönetimsizliktir.
Bir vicdan, bir varlık, bir insanlık yokluğudur.

Bunlar yönetmiyor” diyorsa toplum…
Bunlar üleşiyor sadece…
“Bunlar anca da kendilerinin, yakınlarının, yandaşlarının cebini dolduruyor…”

Kuralsızlık, hesapsızlık, başıboşluk hâkimse her yerde, her an…
Ne ömür kalitelidir artık, ne gelecek…

Ama en yakıcı çürüme, bütün bunları kabullenmektir…

“Teknecik”ten yükselen kapkara dumana bakıp “Filtre yerine cami yaptılar” derken normalleştirmek…

Kanseri sineye çekenler, ölenlerin ardından duaya yatırım yapıyor.

Filtre yerine minare diken bir zihniyet…
Daha kolay ölüyoruz ama daha ihtişamlı camilerde sela yükseliyor şimdi.

Devlet” yaşarken değil; son yolculukta gösteriyor kendini.

***

Bir ülke kendi önceliğini saptayamıyorsa…

Talimata ses edemiyorsa…
“Önce bu” diyemiyorsa…

Ne anlamı var bakanın, başbakanın, cumhurbaşkanının…
Sadece rütbe, yandaşlık ve gösterişin yankısı…

Oysa insanlar her an zehirleniyor.
Buna isyan, sosyal medyada söylenmenin ötesine geçemiyor maalesef…

İşte asıl zehir bu:
Kabullenmek.

Sessizce, içimize sindirmek her çürümeyi.
“Yapacak bir şey yok”un o boğucu teslimiyetinde insanlığımız kayboluyor maalesef…

Bu “maalesef” sözcüğü de nasıl asabımı bozuyor artık…
“Maalesef” dediğimiz sen, ben, o, hepimiz…
“Maalesef” dediğimiz: Elden giden ülkemiz!

***

Bebekler ölüyor, ihmalden.
İşçiler ölüyor, güvencesiz çalışmadan, denetimsizlikten.
Gençler yollarda ölüyor.

Denetim yapacak kimse yok ama elinizi uzatsanız bir amire, bir müdüre, bir müsteşara ya da danışmana çarpıyor.

“Hükümet ortakları” istihdam kavgasında; yakınları otursun da maaşını alsın diye…

Bu ülkenin alnının teriyle yarattığı kaynaklar, bu ülke insanı daha güzel, daha onurlu, daha sağlıklı, daha huzurlu yaşasın diye harcanmıyor.

Kimileri, şehitlerin sırtından toprağı ranta dönüştürüyor, kendi banka hesabına aktarıyor. Kimileri, “devlet” dediğini kendi çıkar çarkına çeviriyor.

Kimileri bir gecede zenginleşirken, kimileri salya sümük makamlara kuruluyor…

İnsanlar kolay ölüyor.
Kolay zehirleniyor.
Kolay soyuluyor.
Kolay aldatılıyor.
Kolay harcanıyor.

Bilginin, emeğin, yeteneğin, çalışmanın, üretmenin, paylaşmanın hiçbir anlamı kalmıyor giderek…

“Maalesef…”
“Maalesef…”
“Maalesef…”

Hasbası çıksın maalesef!

image0-020.jpeg

Bu yazı toplam 1799 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar