1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. İngiltere’ye gider iken…
Serhat İncirli

Serhat İncirli

İngiltere’ye gider iken…

A+A-

Yeni Ercan’dan ilk kez uçtum… İstanbul Sabiha Gökçen üzerinden, Londra Stansted’e…

 -*-*-

Ercan konusuna gelmeden önce, bu “aktarmalı” ya da “transit” uçuşa bir el atmak lazım…

-*-*-

Elbette sadece Ercan’dan değil, Dünya’nın bir çok havaalanından başka bir havaalanına giderken de “aktarma” yapılıyor… Aktarmalı uçuşlarla daha ucuz bilet bulabileceğiniz gibi, bazen zorunluluk da bu “aktarma”nın yorgunluğuna katlanmanızı gerektirebiliyor…

-*-*-

Ama hem paranız var, hem de zamanınız az ve dilediğiniz yere, direkt uçmak varken; ya da şöyle söyleyeyim, Larnaka ya da Baf’tan İngiltere’ye 4 saatte dümdüz gitmek varken, aktarma işkencesini niye yiyelim?

 -*-*-

Yani demek istiyorum ki, bu Kıbrıs meselesini çözmek zorundasınız… Aksi takdirde, ölene kadar aktarma! Sabaha kadar mokoko gibi bir şey! (Bu fıkrayı bilenler bilmeyenlere anlatsın, ya da bilmeyenler internette arasın…)

 -*-*-

 Haaa Kıbrıs meselesini çözmeden de bir şeyler yapabilir misiniz? Bilemem! Ama ne olur şov yapmaktan vazgeçin! Azerbaycan meselesini abartmaktan da!

 -*-*-

Efendim Ercan!

Elbette dilediğiniz veya dilediğimiz eleştiriyi yapabilirsiniz veya  yapabiliriz de “Yeni Ercan” Muhteşem bir havaalanı…

Eksikleri var mı?

Olacak tabii ki!

-*-*-

Havaalanına iki saat öncesinde vardım…

Yani saatinde gittim, bilet - bagaj iki dakikada halledildi ve uçuş tam saatinde gerçekleşti…

Rötar mı?

Koskoca İstanbul’da, Sabiha Gökçen’de 30 dakika rötar yedik mesela!

Ama pilot havada bastı, yine arayı kapattık falan dermişim…

-*-*-

Ercan’da mağazalar, kafeler, hepsi daha iyi oluyor… Tuvaletler temiz. Havaalanı, benzerlerinden daha kaliteli…

Reklam panoları bence çok kaliteli…

Ülkede insanlar ekonomik anlamda çöküntü yaşıyor olsa da, pahalılık, belirsizlik belimizi kırsa da, havaalanına gelen ve reklam tabelalarıyla karşılaşan “vay be, neler var bu ülkede!” diye kesinlikle heyecanlanıyordur…

-*-*-

Şunu da kesinlikle vurgulamak lazım; hani derler ya; “it is so good for this state!” Öyle bir şey demezler ama hani İngiltere’deyim ya şu anda, araya biraz İngilizce de katmış olayım…

Kısacası, İngilizce cümleden çeviri yapacak olursak, “bu havaalanı KKTC’ye çok büyük geliyor!”

-*-*-

Ne mi yapmak lazım? Yine Kıbrıs sorunu! O sorunu ortadan kaldırmak lazım!

-*-*-

Larnaka ve Baf ile “hub” olmak adına yarışabilmek için, yani tüm Orta Doğu’nun, Asya’nın, Afrika’nın ve Avrupa’nın göbeğinde bir dağıtım, bir transitlerin dokunuş noktası olması lazım…

Bunun için de o havaalanının uluslararası uçuşlara açık olması kaçınılmaz…

İnsanlar bu havaalanını da transit olarak yani “aktarmalı” kullanabilmeli!

Coğrafya buna uygun!

Ama siyasi çözüm yoksa, bu da yok!

 -*-*-

Kısacası, “İlham Aliyev elimi sıktı, İlham Aliyev beni yanaklarımdan öptü” ya da “Tayyip bey BM’de tanınmamızı istedi”lerle bu iş olmuyor ve olmayacak!

Lütfen realiteye gelin, realiti şovdan vazgeçin!

Realite ile realiti şov çok farklı şeylerdir!

-*-*-

Gerçekler “realite”dir; bizimkilerin atıp tutmaları realiti şovdur!

-*-*-

Neyse… Rum tarafından veya şöyle söyleyeyim, Rumlar’dan çok daha iyi olan tek “şeyimiz” Ercan’dır!

Bu havaalanı ile övünmekten çekinmeyelim ama çözüm olmayacaksa, İlham Aliyev elimizi sıkmış, hiç işe yaramayacak! Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Evet, iki farklı uçakla, Ercan’dan Stansted’e geldim… Her iki uçakta, son 27 senedir belki de ilk kez, oturduğum koltuğun kemerini daralttım! İlk kez, kemeri ucu ucuna takıp, göbeğin altına saklamadım…

Haaa kilo olarak yine 125’teyim, yani yaklaşık bir buçuk yılda 30 kilo verdim, 15’ini geri aldım ama “beden” olarak, ya da “göbek büyüklüğü” adına, daha inceyim…

Bunu demek istemiştim!

Matematik - havuz sorusu gibi oldu! Daha düz yazayım…

Bir buçuk sene önce teraziler beni 140 gösteriyordu… Çok sevgili bir doktorumun da “şeker yani diyabet” bağlantılı katkısı ile önce sabah açlık şekerini dengeledim sonra 110 kiloya kadar düştüm, sonra 15 kilo geri aldım!

 -*-*-

Zayıflamanın Kıbrıs sorunu ile bir alakası var mı?

Evet vardır!

Nasıl mı?

Lefkoşa’nın Güney’inde yürüyüş yapacak yerler, bisiklet sürecek parkurlar çoktur ve daha güvenlidir…

Ve üzgünüm çok daha temiz ve sağlıklıdır…

Kuzey’de mi?

Yol yoktur, parkur yoktur, temizlik yoktur, sağlıklı yol hiç yoktur!

Araya bunu da eklemek şart yani!

-*-*-

Bu arada yolculuk sırasındaki bir gözlemimi daha aktarayım…

Ercan’da uçak havalandı, tek bir bulut yoktu…

Türkiye ile aramızdaki Akdeniz de bulutsuzdu…

Derken, Türkiye sahilini gördüğümüz anda bulutlar başladı…

İstanbul azıcık açıktı; sonra Londra’ya kadar hep kapalı…

Hatta Orta Avrupa dolaylarında türbülans da bir miktar “korku” verdi…

Londra Stansted mi?

-*-*-

İner inmez bir “serincik” hissedildi!

Hani yaz aylarında İngiltere’den Kıbrıs’a gelenler, uçağın kapısından adım atar atmaz yüzlerine bir sıcaklık vurur ya; ben tam tersini yaşadım!

Pazar günü İngiltere parçalı bulutlu ama gündüz saatleri 9 – 10 dereceydi…

-*-*-

Hava durumu meselesini de Kıbrıs sorununa bağlayayım mı? Kardeşim, yılın 330 günü güneş!

Çözün Kıbrıs sorununu, direkt uçsun turistler, daha rahat ve daha kısa sürede gelsinler ülkemize ve Ercan’ın büyüklüğü de işe yarasın!

Ve güneşimizi daha kolay pazarlayalım! Değil mi?

(Bir not: Peterborough’tayım… Hava sıcaklığı en yüksek 12, en düşük 7 ve yağmur şimdilik yok…Bu arada belirteyim, daha gelir gelmez edindiğim ilk izlenim; İngiltere’de de pahalılık ciddi sorun. Bu ülke, öyle eski refah ülkesi falan değil… Bir kilisenin yanında, sıraya girmiş onlarca evsize yemek dağıtıldığını gördüm… Ve akşam yemeği yerken yanımıza bir İngiliz yanaşıp, ‘bana da yiyecek alabilir misiniz?’ diye sordu… Daha sonra yazarım belki ama ‘oturun oturduğunuz yerde, ne olursa olsun memleketin kıymetini bilin’ demek  istiyorum… Halledeceyik inşallah gardaccığım durumları…)

 -*-*-

Evet!

İlham Aliyev elimi sıktı!

Erdik artık!

Tanınmaya bile gerek yok!

Yıkama elini Sayın Tatar! Bırak, arada bir koklan!

İlham beyin kokusu!

Çözümsüzlüğe devam; gülümseyerek; tamamdır!


peterborough2.jpg

Peterborough, İngiltere’nin Kuzey Doğu bölgesinde, Kuzey Londra’ya yaklaşık 120 kilometre uzaklıkta bir şehir… Şehrin içinden Nene Nehri geçiyor ve 50 kilometre uzaklıktaki Kuzey Denizi’ne dökülüyor… Ünlü Peterborough Katedrali 1118 – 1375 yılları arasında Erken İngiliz Gotik tarzda inşa edildi… Peterborough’da binlerce yıldır yerleşim var…

Bu yazı toplam 4309 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar