1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. İki evladın acısı ve tarih
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

İki evladın acısı ve tarih

A+A-

Annesi…
16 yaşında öldürülen Kiryakos’un…
21 yaşında öldürülen Sotiris’in annesi…
Kıbrıs’ın acılarının, gözyaşlarının, ilahilerinin ve ihanetlerinin annesi…

***
İki evladını birer yıl arayla yitirmiş bir annenin öyküsü…
Kıbrıs’ın trajedisi aslında…
“Çocuklar ölümün ne olduğunu anlamıyorlar, onlara uykudur ölüm.”
Şimdi Gazze’de yaşananlar gibi…
Her gün onlarca çocuk “uyuyor.”
Katliam nedir bilmiyorlar.

Anneler kalıyor geride, ablalar, kardeşler, babalar ve yaşanmamış bir hayat…
Toprağın üzerinde sessizce yürüyor anneler…
Ürkek adımlarla…
Elleri, gözleri, saçları yok o annelerin; nefes alıyor ama yaşamıyorlar.
Milliyetçilik kanatırken dünyayı kahrediyor ama hissetmiyorlar.
Ne olursa olsun unutmuyorlar asla…

***
Antilogos Tiyatrosu’nun oyununu izledim, Lefkoşa’nın güneyinde, PEO’da…
“Komünist Papaz”ın çocuklarıydı onlar…
Papalazaros ailesinin yaşadığı zulüm, dram, acı bu topraklara çok da yabancı değil…
İki evladını birden kaybetmek elbette tarifsiz…
“Kahraman diyorlar! Ne kahramanı, biz kahraman istemiyoruz, biz evlatlarımızı istiyoruz.”

***
Önce 1973…
EOKA B’ci katiller katletti 16 yaşındaki Kiryakos’u…
Tek kurşun delindi temmuz…
Bir yıl sonra, bir başka temmuz, 1974 savaşında Sotiris cepheye gitti bu kez…
“Oğlunuz öldü” dediler.
“Ölmedi, öldürüldü…”

Annesi…
Η ΜΑΝΑ ΤΟΥ…
İki oğlunun kemiklerini sevdi yıllar sonra ve tenlerini hayal etti annesi; iki yastık kılıfına sığdırdı yaşanmamış onca düşü, sevdayı, gülüşü…
Yan yana toprağa verdi onları…

***
Toplumcu gerçekçi sanat anlayışının ne kadar değerli olduğunu gördük.
Yüzleştik yeniden…
Öğrendik, ortaklaştık, bilendik.
İsyan ettik yargılanmayan katillere…
Savaşa, darbeye, hınca isyan ettik…
İntikam değil adalet çağırdık birlikte…

Suçlar cezasız kaldığında, geride kalan hayatlar hep yarım, hep eksik, anladık.

***
Türkçe üst yazıyla da sahnelenen oyunda salonun yarısı Kıbrıslı Türktü…
Gözyaşları ortaklaştı dakikalar ilerledikçe…
İnsanlığa dair hislerin barikatı olamazdı.

Kimi zaman çok duyarım şu itirazı, “Hep barışı arzuluyorsun, ortak bir yurttan söz ediyorsun ama Kıbrıslı Rumlar bizi istemiyor, görmüyor musun?”
Belki de böyle düşünenler görmüyordur.
Bu “körlük” dayatılıyor çünkü…
“Onlar…”
Ve “bizler…”
Hani öğretilmiş bir ezberdir ya, “onlar bizi öldürdüler.”

Kıbrıs’ta barışı istemeyen milliyetçiler var, fanatikler var, ırkçılar var, kuzeyde ya da güneyde, Türkler ya da Rumlar değil mesele… 1955’te, 1963’te ya da 1974’te savaşlarda etnik hınç ve milliyetçilik kanattı hepimizi… İyi insanlar vardı, hep var, bir de kötü insanlar… Nefret söylemi, şeytanlaştırma, fırsatçılık, hırs… Türkçesi de aynı bunların Yunancası da… Evet, barışı istemeyen var ve dilleri, eylemleri, yürekleri ortak… 

***

Dekor olarak çamaşır ipine asılmış gömlekler vardı sahnede…
Bir anne, bembeyaz, tertemiz yıkamış, asmıştı.
Hiçbir çocuğun gömleği, öylece asılı kalmasın…
“Giyecek, dans etmeye gidecekti, ertesi gün…”
Tarih ve coğrafya birleştirsin bizleri, acıtmak, ağlatmak yerine…
İnsanlık gömleğini giyelim yeter…


annesi-3.jpg
 

Teşekkürler AntiLogos Tiyatrosu

AntiLogos özel bir tiyatro, insanlığa dair onurlu duruşu, ideali ve bilinci olan sanatçıların yıllardır ayakta tuttuğu nitelikli bir merkez… Kıbrıs’ta barış duyarlılığıyla sanat yapıyor, özenli bir dil kullanıyor, adanın tüm toplumlarını kucaklıyorlar.

“Annesi” oyunu hem tarihe hem de insanlığa dair önemli bir saygı duruşuydu.
Alexia Papalazarou, Christina Christofia, Iliana Kakkoura ve Myrsini Christodoulou sahnede son derece güçlü bir duruş sergiledi. Myrsini ve Iliana’nın vokalleri ayrıca etkileyiciydi, içimizi titretti. Alexia’ya ayrı bir parantez, rol yapmadı, gerçeği haykırdı, sahneden kendi ailesinin hikayesini anlattı, annesinin, babasının, kardeşlerinin… Oyunun yönetmeni de oydu…

Umarım “Annesi” kuzeyde de sahnelenir. Sol siyasi partiler, örgütler, belediyeler oyunu davet etmelidir mutlaka… Özellikle de gençler ve Kıbrıs’ın gerçek tarihini bilmeyen adanın yeni sakinleri izlemelidir. Tek yanlı resmi tarihin kilitlediği bilinçler böyle uyanacak, çok daha ileri bir yüzleşme yaşanacaktır böylece…

Acılarımız ortaktır. Yurdumuz da…

 


bandabuliya-sahne.jpg

Söz tiyatrodan açılmışken


"Lefkoşa için dönüşüm" projesi 2021'de imzalanmıştı.
Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi'ne (ARUCAD) devredilmişti, Lefkoşa Toptancılar Hali...
Yatırım yapılacaktı.

Önceki gün, Lefkoşa'da gezerken, Bandabuliya Sanhe'ye baktım, kapıdaki delikten...
Yıkıntı...

Lefkoşa Bandabuliya Sahne 2018'de açılmış, pek çok oyuna ev sahipliği yapmıştı.
Kapandı!
“Anıtlar Yüksek Kurulu’nda proje onayı biraz zaman aldığı için süreç uzadı” demişti en son Başkan Harmancı…
Bir sorun varsa sevgili Başkan, hep birlikte üzerine gidelim.

Elbette daha iyiye, yatırıma, gelişime destek olmalıyız.
Ama üç yıl oldu sahne kapalı kaldı.

"Arabahmet Sahnesi"ne dair de kötü bir deneyim yaşadı Lefkoşa...
Yine bir üniversiteye verilmişti.
Devlet Tiyatroları binası var…
Yandı, kaldı.

O nedenle endişemiz, güvensizliğimiz, korkumuz var, anlayınız lütfen!

Arabahmet Sahnesi'ne dair yeni projeler yapıldığını duydum geçenlerde, sevindim.

Bandabuliya Sahne de kapılarını açmalı yeniden…
Daha da gecikmeden…
 

Bu yazı toplam 2288 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar