1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Hade sokağa b’annem!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Hade sokağa b’annem!

A+A-

Ne istendiyse yaptık!

Hiç itiraz etmedik...

İtiraz etmesini bilmiyoruz...

-*-*-

1958’den beri, ufak tefek bir iki kişisel “itiraz” dışında, emirlerin tümü hayata geçti...

Her hangi bir “emri” beğenmediğimiz zaman, aleyhte bir iki toplantı yaptık, belki bir de yürüyüş düzenledik, sonra eve gittik...

-*-*-

Haaa Annan Planı Referandumu’nu belki de “Ya Taksim ya ölüm” mitinglerinden sonra ilk kez “Türkiye’yi yöneten kadro ile birlikte” destekledik...

Akabinde Türkiye’yi yöneten aynı kadro, şu anda, Annan Planı’na hayır diyen hatta Türkiye’deki kadroya ağza alınmayacak küfürlerle saldıranlarla kucak kucağa...

Biz ise “haydi evlere” pozisyonunu aldık, mantara gittik, ayrelli topladık ve parası olan hafta sonu mangal yaktı, et yedi.

-*-*-

Evet, 1958 yılında TMT resmen ilan edildiği günlerden bu güne, “yat” dediler, yattık; “kalk” dediler kalktık...

Arada “yatmayan” ve “kalkmayan”lar olduysa da yatanların ve kalkanların fazlalığı karşısında seslerini kestiler ya da kesmeseler bile o kadar kısıktı ki kimse işitmedi!

-*-*-

Uzun uzadıya anlatmaya gerek yok ama dilimizi, inançlarımızı, yaşam tarzımızı, şeftalimizi, pirohumuzu kaybettik!

Aslında Ermeni ve Lübnan kökenli olduğu kavgası hala yaşanan lahmacunun Türk olduğu hikayeleri ile uyutulduk...

-*-*-

Sıra geldi “trafik” akışına...

Geri zekalı olduğuma kanaat getirmiş durumdayım...

Çünkü teknik açıdan “yapamam” diye düşünüyorum!

-*-*-

İki kez Londra’dan Kıbrıs’a kadar otomobil kullandım ve geri döndüm...

Bir kez İngiltere – Bosna araç sürdüm, geri döndüm...

Trafiği soldan da sağdan da yaşadım...

Türkiye’de de dört yıl otomobil kullanmışlığım var...

-*-*-

Sağdan gitmişim, soldan gitmişim...

Teknik açıdan sıkıntım yok da; tıpkı külliye gibi, tıpkı Atatürk Öğretmen Akademisi gibi, tıpkı cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi, tıpkı Faiz Sucuoğlu meselesi gibi, tıpkı İsmail Arter olayı gibi hep bir “dayatma” yaşıyoruz...

Ve “tısss” durumundayız...

-*-*-

Oysa, bugünden başlamak kaydıyla “soldan git hep soldan” sloganlarıyla inletmeliyiz ortalıkları...

Kavga, şimdiden sokağa akmalı...

Olur da öyle bir “delilik” yapılır diye daha şimdiden, “sağdan gitmeyeceğiz” diye haykırmaya başlanmalı...

Çünkü, emin olun, yarın “sürün sağdan ulan” diyecekler, Ersin Tatar cauuuuv!

-*-*-

Yani söylemesi ayıp, Türkiye’de öğrencilerimizi kurşuna dizip öldürdüler, Kutlu Adalı’yı kimin öldürdüğünü herkes biliyor ve eminim yine herkes “siyaseten aynı kulvarda olsa da canileriyle” - Halil Falyalı cinayetinin azmettiricilerinden – emri verenlerinden şüphe etmemektedir...

-*-*-

Peki bu dayatmalara karşı ne yapıyoruz?

Mesela yazarak eleştiriyoruz...

Bin kişi hadi bilemediniz beş bin kişi okuyor...

Basın toplantısı da düzenleyenlerimiz olduğu gibi, genellikle basın bildirisi falan yazıp Facebook’a paylaşıyoruz...

O kadar!

-*-*-

Ha kimimiz veya birimiz milletvekilliğinden istifa ediyor...

Veya kimimiz, Meclis’i protesto ediyor...

Ama çoğunluk, maşaallah hiç ses bile çıkarmadan, tecavüz edildiği halde kendisine, gülümseyerek, bu tecavüzü, “ben istedim, oh ne güzel” şeklinde yorumlayabiliyor...

-*-*-

Daha da acısı, kimse, 6 yaşındaki bebekle evlenmeleri normal sayan zihniyetin tehlikesini umursamıyor...

-*-*-

Ne mi yapmak lazım?

Devrimcilik derslerine gerek yok...

Sokağa dökülmek dışında çare olduğunu düşünen varsa, buyursun, yıllardır yaptığımızı yapsın...

-*-*-

Küçümsemiyorum elbette ama işe yaramadığı gayet açık olduğu için, ilk yapmamız gerekenin, “Birlik mücadele dayanışma” ve “Kıbrıs’ta barış engellenemez” sloganlarından vazgeçmek olduğu inancındayım...

Doğru sloganlar olmadıkları için değil...

Artık yöntemin değişmesini simgeleyen bazı sloganlara ihtiyacımız var...

-*-*-

Mesela, “külliye değil saygı istiyoruz...”

İlk bu geldi aklıma...

“Sanal mesajlar değil, haydi artık kitaplar yazalım”...

Bu da hoşuma gitti!

-*-*-

Daha radikal sloganlar da gelmiyor değil aklıma...

Eski bir Afgan sloganı var mesela; “Vatan ya da kefen!” diye...

Oooooo!

Vatan ya da kefen!

-*-*-

Veya “Başarmak için karşı gel!”

Fena değildi bu da!

-*-*-

Ve en beğendiğim; belki biraz banal, belki biraz basit, belki biraz ne bileyim çok ruhsuz ama “hade sokağa  b’annem!”...

-*-*-

Kısacası, “üç kelimeyle yazıyı özetle Serhat” derseniz, “protesto değil devrim” derim...

Çok mu gerçek dışı buldunuz?

Olsun!

Hemen de kızmayın canım, 13’üncü maaşlarınızı hele bir alın da gene!

Zaten ülkede sorun mu vardı; aha yeni büyükelçi hem narenciyeyi satacak hem ilaç bulacak; elektrik de bedava, haaa bir de Rum bizi kesmiyor ya; neyimize yetmez!

-*-*-

İyi pazarlar efendim!

İyi pazarlar!

liamonn.jpg

Lefkoşe değil Lefkoşa b’annem... Magosa değil Mağusa be sör... Mücendre değil mucendra be guzzum ve limon değil ekşi a bubam... Yersen değil, yersang!

Bu yazı toplam 1999 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar