1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Görneç’te yağmur yağınca, kayıp kemikleri açığa çıktıydı…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Görneç’te yağmur yağınca, kayıp kemikleri açığa çıktıydı…”

A+A-

OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…

 

Bir okurumuz, yıllar önce Görneç köyünün (Kornokipos) doğusunda, bir toplu mezarda gömülü “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın kemiklerinin açığa çıktığını, aşırı yağışlar nedeniyle açığa çıkan bu kemikleri gördüklerini anlattı.

“Köyden silah seslerini duyardık, hatta yağmurlar başladığında sular toprağı çökertmişti ve kemikler göründü, biz çocuktuk, merağımızdan gider bakardık, gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor şimdi gene” diye yazan bu okurumuz, şöyle devam etti:

“22 Temmuz 1974’te Görneç düştüğünde köyün askerleri Ayahrida’ya kaçtılardı… 15 Ağustos’tu zannederim, (ikinci harekattan sonraki gün) köylü iki asker Ayharida’dan çıkıp köyde kısılı kalan beş-altı Kıbrıslırum askerini alıp gittilerdi Görneç köyünün doğusuna doğru… O Kıbrıslırumlar’ı götürenler hala daha sağdırlar…”

Görneç’teki bir tepenin yamacında, yolun kenarında bulunan toplu mezara 31 “kayıp” Kıbrıslırum’un gömüldüğünün söylendiğini ancak yıllar sonra 1998 civarında gündüz saat 10.00-11.00 sularında köyün dışından köye bir kamyon ve bir şiro getirilerek bu toplu mezarın boşaltıldığını anlatan okurumuz, boşaltma işlemini kendi gözleriyle gördüğünü kaydetti.  O günlerde bu kemiklerin Mücahitler Sitesi’ne götürüldüğü yönünde söylenti duyduğunu ancak bunun doğru olup olmadığını bilmediğini belirtti. Biz de bu söylentiye pek ihtimal vermiyoruz çünkü Lefkoşa’daki Mücahitler Sitesi, “yarı-sivil” bir yerdi ve burada sivil düğün törenleri yapılmaktaydı… Boşaltma operasyonu yapanlar, herhalde kalkıp da sivillerin rahatlıkla girip çıktığı bir alana, “kayıp” kemiklerini götürmezlerdi diye düşünüyoruz… Bu, herhalde kafa karıştırmak için belki de bilinçli olarak ortaya atılmış bir dedikoduydu…

Birinci harekatta köyü basarak üç Görneçli Kıbrıslıtürk’ü öldüren bazı Kıbrıslırum askerlerinin 25, 26, 27 yaşlarında olduğunu anlatan okurumuz, ancak ikinci harekat sonrası köyde bazı Kıbrıslırum esirler gördüğünü ve bunların çocuk yaşta olduklarını belirterek şöyle dedi: “Ben o esirleri gördüm, daha dün gibi aklımda, hepsi da çocuk gibiydiler, minyatür yüzlü 13, 14, 15, 16, yaşlarında. Bunlar köyde galiba bir gün kaldıydılar” diye anlattı. Bu esir grubuna ne olduğu hakkında herhangi bir bilgimiz yok… Bunlar da öldürülmüş müydü? Yoksa Çatoz’a mı götürülmüşlerdi? Veya iade mi edilmişlerdi? Yoksa Voni esir kampına mı götürülmüşlerdi? Bu konuda bilgisi olan okurlarımızı, isimli veya isimsiz olarak bizi aramaya davet ediyorum. Okurumuz bu çocuk yaşta esirleri görmüş, köyden silah sesleri duymuş ve belli ki kaygılanmış… “Vicdanım beni rahatsız eder” diye yazıyor… O nedenle aralarında çocuklar da bulunan bu esirlerin akibetini araştırarak okurumuza ve herkese bilgi vermek istiyoruz… Bu konuda değerli okurlarımdan yardım istiyorum… Aralarında çocuk yaşta esirler bulunan bu gruba ne olduğu hakkında bilginiz varsa, 0542 853 8436 numaralı telefonumdan beni isimli veya isimsiz olarak arayabilirsiniz…

Hatırlanacağı gibi Kayıplar Komitesi Görneç’teki (Kornokipos) okurumuzun sözünü ettiği toplu mezarda kazı yürütmüş ancak bu toplu mezarın yıllar önce, okurumuzun da anlattığı gibi boşaltılmış olduğu ortaya çıkmıştı… Toplu mezarda geride kalan kemikler, diz kapakları, eğe kemikleri gibi küçük kemiciklerdi… Bu toplu mezardan sanırım toplam 29-30 “kayıp” şahıstan geride kalan küçük kemicikler bulunmuştu ancak “kayıp” kemiklerinin nereye taşındığı bulunamamıştı… Bu yönde pek çok söylenti vardı ve biz de yıllar önce bu sayfalarda bunları kaleme almıştık.

Bildiğimiz kadarıyla 31 kişinin gömülmüş olduğu söylenen bu toplu mezar, Görneç’e saldıran ve köyü teslim alan Kıbrıslırum askerlerden oluşmaktaydı…

Okurumuzun sözünü ettiği ve aralarında çocuk yaşta esirlerin bulunduğu grupla ilgili ise ilk kez bilgi sahibi oluyoruz…

 


BASINDAN GÜNCEL…

 

“Hristofyas için geciken bir yazı…”

 

Ulus Irkad

Eski Akel Genel sekreteri Mütevvefa Sayın Hristofyas için bir makale ele almak istedim ama pek vaktim olmadı. Gerçi Sosyal medyada birşeyler yazdım ve yayınladım ama bir bütün makale yazmak için pek de şansım olmadı. Son birkaç haftadır Mağusa’daki Belediye Meclisi’ndeki sorumluluklarım için oldukça yoğundum. Hristofyas’ı önce nerede gördüm? Hatırladığım kadarıyla Ledra Palace olmalı. Yıllardan 1994’tü… Papayuannou öldükten sonra AKEL gençlik kolları liderliğinden gelen biri olarak çok genç yaşta partiyi kucakladı ve Cumhurbaşkanlığına kadar bu görevi ifa etti. Şimdi bu yazı katiyetle bir övgü veya hataları görmeme yazısı da değildir. Ama biz sosyalistler doğruları ve  sevapları ile somut verileri de ele almalıyız. Bu bir eleştiri yazısı da değildir. AKEL’e bir solcu olarak eleştirimi her zaman için tırnak içinde tutuyorum. Fakat sevapları ve günahlarıyla, Kıbrıs tarihinde AKEL önemli bir rol oynamıştır. Ben AKEL geleneğinden gelen arkadaşlara katılmayarak, AKEL’i eleştirmenin AKEL’i sevmek olduğunu da kabul ediyorum. Eleştirinin nasıl isterse olsun sol için faydalı olduğuna inanıyorum. Solun dinamizminin de eleştiri olduğunu, her zaman kabul da ediyorum. Bir solcunun örgütüne en büyük yardımının yalakalık yapmak değil, “Dostuma karşı acımasız, düşmanıma karşı insancılım” belgisiyle hareket etmesini Kabul ediyor ve en doğrunun da bu olduğuna inanıyorum. Eğer zamanında Sovyetler Birliği’nde anarşistlerin, “Partiye bürokratlar hakim oluyor” diyerek daha Sovyet Devriminin ilk günlerinden yaptıkları uyarılar anlaşılmış olsa ve bir ikaz olarak algılansaydı, Sovyetler Birliği’nin yıpranıp, 1990 yılında çökmeyeceğini Kabul ediyorum. Kaldı ki bürokratikleşmenin en yalın örneği olarak, Stalin’in Politbüro’daki 24 üyeyi ortadan kaldırarak, yalnız başına kalmasıyla, aslında Sovyetlerdeki Sosyalizmin orada bittiğini de Kabul etmek gerekmektedir. Geçenlerde Che Guevara’nın bile 1965 yılında Çekoslovakya’da yazdığı bir makalede, eğer o gördüğü şekilde Sovyetlerin kapitalizme doğru yalpalaması ile çok kısa bir ömrü kaldığını belirtmesi de aslında önemli bir noktadır.

Tüm bu olgular içinde Sayın Hristofyas’la iki toplumlu temaslarda birkaç defa karşı karşıya geldim. İki toplumlu temaslara gerek kendi gerekse partisi bayağı önem veriyorlardı ve bu temaslar sırasında da Kuzey Kıbrıs’la sayemizde sıkı ilişkilere veya temaslara girebilmiştir. O temaslara devamlı katılan, Kıbrıslırum aydın arkadaşımız ve de 2010 yılında onu kaybettiğimiz Mihail Kirliçça da bu temaslarda bizlere yardımcı olmuştu. Buradan onu da yadetmek isterim. Kirliçça bize parti ile temasa geçerek bazen yemek olanakları da yarattığını ve kurduğumuz eğitimciler gruplarıyla birçok projeye imza attığımızı da belirtmeliyim.Bu temaslarımızda Kirliçça’dan sonra gene büyük yardım ve katkılarını da gördüğümüz, Yolanda Hrtistodulu adlı kadın arkadaşımızı da maalesef Kirliçça’nın ardından gene kaybettik. Bu temaslar sırasında daha sonraları Siligiodis (Eski Çalışma Bakanı ve eski AB milletvekili) adlı arkadaşımızla da Kıbrıslıtürk sendikalarıyla temasları sağladık ve diyebilirim ki başta Hristofyas olmak üzere, Kirliçça, Yolanda ve Siligiodis gibi arkadaşlarımız sayesinde 2003 sonrası temaslar ve işbirlikleri devam etti. Belki de bu temaslar sayesindedir ki AKEL’in Annan Planı’na “Hayır” demesinden sonra geçici bir güvensizlik ve dağınıklık olmuşsa bile, gene bir temas ve bağ oluşturarak dağınıklık da ortadan kaldırıldı.

Hristofyas’ı bir defa daha 2004 yılında Özker Özgür ölmeden AKEL’in onun için düzenlediği bir toplantıda gördüm ve dinlemiştim. Özker Hoca’yı övmüş, Hoca tanımlamasının Kıbrıslıtürk toplumunda, hatta tüm Kıbrıslılarda ne kadar saygın olduğunu konuşmasında belirtmişti. Hrstofyas’la en son geçen sene, gene son durumları değerlendirme konusunda Şato Status adlı Resturant’ta düzenlenen toplantıda hem gördüm, hem konuştum, hem de dinledim. Son görüşmemizdi ve hastalığından dolayı da bayağı bitkin görünüyordu. Fedakar ve cefakar hanımı da her zamanki gibi yanındaydı.

Onu geçen haftalarda kaybettik. Günahları ile sevapları ile, gene de Güney Kıbrıs’ın en örgütlü partisi olarak AKEL ve lideri Hritofyas toplumlararası barışın her zaman yanında olmuştur ve olacaktır.

Yazmış olduğu bir kitapta Hristofyas sevenlerine şu mesajı vermiştir ve bence de hayatı boyunca sol kesimlere bıraktığı en önemli sol diyalektik mesajıdır diye algılıyorum:

“Beni acımasızca eleştirin”… Solcuların en büyük sorumluluğu budur. Liderlerini ve partilerini doğru yolu bulmaları için acımasızca eleştirmek… Rahat uyu sevgili Hristofyas…

(YENİÇAĞ – Ulus IRKAD – 7.7.2019)

Bu yazı toplam 1954 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar