1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Erdoğan korkusu ve  çamura saplanmışlık!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Erdoğan korkusu ve  çamura saplanmışlık!

A+A-

Bırakın ülke yönetimini yüzlerine gözlerine bulaştırmış olmalarını; Türkiye’yi yönetenlerden veya “yönetemeyenlerden” korkuları o kadar büyük ki; her şeyi, ama her şeyi tavla teslim ettiler…

-*-*-

Mesela Ersin Tatar, Türkiye’deki bir üniversitenin açılış dersini vermek için aylar önce davet almış olabilir…
Gitmesi, normal koşullarda son derece doğaldır… 
“Kıbrıs tarihi” ile alakalı bir ders verecek… 
“Sorular pek de bildiği yerden değil ama neyse!

-*-*-

Dediğim gibi, huzurlu bir siyasi ve ekonomik ortamımız olmuş olsaydı, davet aldı, gider, dersini verir, o dersi dinleyecek olanları da kör çar ederdi problem değil!
Ama koşullar normal değil; çünkü giderse Meclis toplanmayacak…
Meclis’te “bir kişiye” dahi çok ihtiyaç var!
Ve Tatar gittiği için, Meclis Başkanı Önder Sennaroğlu bu sabahki (4 Ekim 2021 Pazartesi sabahından söz ediyorum) oturuma katılamayacak. O’na vekalet edecek… 

-*-*-

UBP Genel Sekreteri, muhalefete ayar vermeye çalışıyor ve diyor ki, “erken seçim tarihi alacağız, gelin nisabı sağlayın, gelmezseniz bu erken seçimden korktuğunuz anlamına gelir.”
Oysa Oğuzhan Hasipoğlu çok iyi biliyor ki kimsenin erken seçimden korktuğu falan yok.
Ve aynı Hasipoğlu çok iyi biliyor ki, bir tek kendi partisi ve Tatar, Türkiye’ye “gelemiyorum burada hava çok gergin” demekten korkuyor.

-*-*-

Evet, Tatar eğer Eskişehir’de üniversite açılışına giderse, Meclis nisap sorunu yaşayacak!
Meclis’in nisabı ve önemli erken seçim kararı mı daha “kritik” yoksa Eskişehir’deki üniversitenin açılışı mı?
Tatar da korkuyor, UBP de korkuyor!
Ülken mi önemli yoksa Türkiye’deki üniversite açılışı mı?
Yoksa zaten “kalsan” bile bazı UBP’liler de nisaba destek vermeyecek mi?

-*-*-

Serdar Denktaş’ın, babasının anıt mezarı ile ilgili “çapasını küreğini alan gelsin biz yapacağız” şeklinde özetleyebileceğim açıklaması son dönemlerde beni en çok hüzünlendiren açıklamalardan biri olmuştur…

-*-*-

Asla kin tutmam…
Ama yaşadığı dönemde Rauf Raif Denktaş, bana göre Kıbrıs sorununun en önemli yaratıcılarından ve mahvedicilerinden biridir…
Veeee, yine hayatımın hiçbir döneminde, siyasi duruşuna katılmasam da, Rauf Denktaş’ın özellikle “Türk milliyetçiliği” veya “Türk ulusalcılığı” adına çok değerli biri olduğunu inkar etmedim, etmem.
Siyaset başka, saygı başka…

-*-*-

Ersin Tatar, sık sık merhum Rauf Denktaş’la birlikte çekilmiş beş – altı fotoğrafını ve birkaç görüntüsünü kullanıp, “Ben de O’nun gibiyim” demeyi bilir ama anıt mezarı konusunda, partisi UBP ile birlikte Türkiye’den korktukları için elini bile kımıldatmaz. Kımıldatamaz.

-*-*-

Lefkoşa Türk Belediyesi’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi katkıları ile Rauf Denktaş’ın anıt mezarını tamamlaması projesine karşı çıkılmasının tek sebebi, “Recep Tayyip Erdoğan” korkusudur…
Hem UBP, hem Tatar bu konuda “gazaba” uğramaktan çekinmektedir.
Ve hem UBP hem Tatar’ın hiç çekinmediği ne vardır; “… Egemen eşit devlet” saçmalığı!
Hani?
Nerede, sizin egemen devletiniz?

-*-*-

“Doğruları söylemiyor, atıyor, uyduruyor” diye yazdım… 
Özür diledim de ama “yalancı” olduğunu ifade ettim. 
“New York’ta çeşitli devlet başkanları ile görüştük” diye açıklama yapması doğru muydu?
Değildi!

-*-*-

Şimdi de diyorum ki, geçtim doğruları söylemiyor olmanızı, geçtim bu seviyedeki Türkiye’ye teslim oluşunuzu; Kıbrıs Türk mücadele tarihi elbette sizler gibi çok korkak gördü; çok salon milliyetçisi tanıdı ama sanırım siz korkaklıkta, pısırıklıkta, yalakalıkta şampiyonluğu kesin almış durumdasınız!

-*-*-

Mezarının yapılmasına izin vermiyorsunuz çünkü “Ekrem İmamoğlu ve Mehmet Harmancı birlikte yaptı” denirse; Erdoğan sizi defterden silecek diye korkuyorsunuz ama Rauf Denktaş’ın adını ağzınıza almaktan da çekinmiyorsunuz; onun görüntüleri ve fotoğrafları ile propaganda yapmaktan da!
Sadece acınacak haldesiniz?
Yazıklar olsun… 

-*-*-

Ve mutlaka eklememiz gereken bir bilgi daha var…
Çekinmeden ve korkmadan konuşmamız gereken…

-*-*-

Allah Recep Tayyip Erdoğan’a sağlıklı ve uzun bir ömür versin…
Türkiye’de bu konuyla ilgili haber ya da analiz okuyamazsınız ama yabancı bazı kaynaklar, Erdoğan’ın sağlık durumu ile ilgili olumsuz yorumlar yapıyor…
Örneğin Foreign Policy adlı yayın organına göre, bazı video görüntüleri, Erdoğan’ın yürümekte dahi zorlandığını kanıtlıyor.
Bir görüntüde merdivenleri çıkarken karısından destek alıyor…
Öteki görüntüde, Anıtkabir’de ayaklarını kaldıramıyor…
Ve bir bayram mesajında, partililerine seslenirken, çok zorlandığı gözden kaçmıyor…

-*-*-

Erdoğan’ın yorulması kadar normal bir şey olamaz…
Bir kez daha kendisine sağlık ve sağlıklı siyasi yenilgiler diliyorum.. 

-*-*-

Ama Tatar dahil, UBP’nin ağır milliyetçileri, UBP’deki bir çok faşist ve UBP’ye akıl veren aralarında eski Türk Bayrağı yakıcısı solcunun da yer aldığı kadro, Annan Planı döneminde Erdoğan’ın ağır muhalifi değil miydi?
Yarın Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu ya da Meral Akşener veya bir başkası seçildiği anda, bunların tümü, görevlerine aynen devam eder!
Yalakalık şampiyonluğunu asla kaptırmazlar.

-*-*-

Ama hepsinden önemlisi, kendileri geçmişte de olduğu gibi; askerlerin, militaristlerini darbeci generallerin bile yağcısı, yalakası olabilirler de Erdoğan bu konuda ne düşünüyor, ondan emin değilim!

-*-*-

Yarım aklımın analizlediğince yazmak istiyorum; bence Erdoğan kin tutar!
Bu bahsettiğim Tatar – UBP kadrosunu, bu seviyede yerde süründürmesinin, kendisine kul – köle etmiş olmasının başlıca sebebi, özellikle Annan Planı dönemindeki “biriktirdikleri” olabilir!
Hatta Rauf Denktaş’ın anıt mezarının bu derece bakımsızlığının sebebi de “geçmişten” intikam alınıyor olması olabilir ki cümleyi bile tamamlayamıyorum…

-*-*-

Erdoğan, Tatar ve beraberindeki saz heyetinin; haftanın dört gecesi meyhane yapıp, Cuma namazı kılıyor oluşunun bile “münafıklık” içerdiğinden kesinlikle haberdardır.
Anlayacağınız, Erdoğan da şimdilik maçı idare etmektedir!

-*-*-

Kısacası, Erdoğan korkusuyla ve kesinlikle bu korkuyu yağcılıkla bertaraf etmeye çabalayan “münafıklıkla” yönetilen; ya da yönetilirmiş gibi yapılan ve kesinlikle çamura saplanmış bir Kuzey Kıbrıs coğrafyasıdır söz konusu olan.
Acı olan da budur!

-*-*-

Ne diyeyim?
Ne dileyim?
Mutlu bir hafta mı?
“Dilerim” efendim!
Dilerim haftanız çok mutlu olur…


 


mar-004.jpg

KKTC Dışişleri Bakanlığı, “Kesinlikle çözüme ihtiyacı olan taraf biz değiliz” diye açıklamalar yapıyor… Kıbrıs sorununun çözüm çabaları, şu anda Türkiye’nin hiç işine gelmediği için, Tatar aracılığı ile bertaraf edilmiş durumdadır… Rum tarafının bundan en küçük bir sıkıntısı olmadığı da apaçık ortadadır… Peki, Kıbrıs Türk toplumu? Onlar da kim? Oysa sorun çözülse ve mesela Maraş, fotoğraftaki gibi 60’lara, 70’lerin başına dönebilse; fena mı olur? Yani saçma sapan hamasi siyaset, Kıbrıs Türk toplumunun varlığından daha mı önemli?

Bu yazı toplam 1928 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar