1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Dohni’nin trajedisi bitmedi… 3
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Dohni’nin trajedisi bitmedi… 3

A+A-

  Dohni’den alınarak ikinci otobüsle birlikte “kayıp” edilen iki kardeşin birisinden geride kalanlar Pareklişa’da bulundu, diğer kardeş bulunamadı… Yıldan Gülakdeniz, ikinci “kayıp” kardeşinin akibetini sorguluyor…

 

Yıldan Gülakdeniz bize Dohni’den hatırladıklarını, çocukluğunu, kardeşlerini, yaşadıkları travmaları ve dramları anlattı…

Yıldan Gülakdeniz, “kayıp” kardeşi Yüksel Hamza için yardım istiyor… Bu konuda bir şey duymuş, görmüş veya en ufak bir bilgi sahibi olan varsa, lütfen bizi arayınız… İsimli veya isimsiz olarak beni arayabilirsiniz. Telefon numaram 0542 853 8436… Kıbrıslırum okurlarım için telefon numaram 99 966518
Bir şey biliyorsak paylaşalım ve bu ailenin yaşamakta olduğu korkunç travmaya bir son verelim…

Yıldan Gülakdeniz’le röportajımızın devamı şöyle:


YILDAN GÜLAKDENİZ: Acaba yaşar mı? Olmayacak şey değil bu Sevgül Hanım, hayatta her şey olabilir. Her şey olabilir! Belki diyebilirsiniz siz bana yüzde 2’dir şansı… Ama öyle bir şey olur ki imkansız olan şey, oldu gibisinden da…
Acaba derim hafızasını mı kaybetti?
Acaba?
Yani “kayıp” olduğu sürece, insanda bir ümittir o. Ümit demek, ümit demektir. Yani ben hayatım boyunca şimdi gidip o mezara bakacağım, döneceğim diğer taraftaki mezar boş… Nerededir benim kardeşim diyeceğim…
Bana en büyük acı bir da ne oldu? Babam 90 yaşındadır… Yaşar ve iyi durumdadır. Bilinci yerinde, mantığı yerinde, herşeyiynan bize bazan akıl veren bir adam.
En büyük acı bana 90 yaşındaki babama söylemem gerekirdi oğlunun birinin bulunup diğerinin bulunamadığını…
Onu ben söylemek zorunda kaldım. En büyük acıyı, günlerce söylemedim kendisine. Her gün bana gelir, ben alırım babamı çünkü yalnız yaşar babam, annem 15 sene var rahmetleneli… Alırım babamı, bana gelirim, geçerim o tarafa… Üzgünüm ben çünkü, babam der buna noldu? Neşeli, gülen kadın, kızıma ne oldu acaba? Düşünür öyle istemeden babam, “Acaba beni istemez?” gibisinden.
Sonra düşündük, dedik ki olmaz! Ansızın biri çıkacak, patavatsızca adama diyecek ki “Oğlunun biri bulundu, biri bulunmadı”, ben daha iyisi dedim, yumuşak bir şekilde söyleyim.
O gün çok üzüldü… Ki o beklerdi hep evlatlarımı gömeyim, Allah bana kısmet etsin, çünkü annem ölmeden öyle bir şey yaptı, inşallah bulunur evlatlarımız, hep beklerdi zaten. Sanki çıkıp gelecekler diye annem da beklerdi…
Ben babama kendim söyledim, hala daha adam kendine gelemedi…
Ama daha yumuşak bir şekilde dedim.
“İşte Ahmet abimin pasaportu varıdı” dedim, “boyunun ölçüsü bulundu” dedim. “İşte ondan dolayı” dedim, “tam tesbit edildi… Da Yüksel abim da bulunacak…”
Yani biraz daha yumuşak olarak kendisine söyledim…
E şimdi hep ne düşünürüm?
Yüksel abim çok uzun boyluydu, Yüksel bulunamayandır…
Bir İngiliz çocuğuna benzerdi aynen, çok sarışındı…
Yani gördüğün zaman kendini kesinlikle bu Türk’tür demezdin…
Gayet ince, uzun boylu, sapsarı saçlı…
Hafif böyle çilli…
Limasol’a giderdi, arada bir BM Barış Gücü’ne giderdi babamnan, böyle part-time işler olurdu. Giderdi, birkaç kuruş eve ekmek parası çünkü kalabalık aile… Yapıcılık gibi işlerde çalışırdı.
Limasol’a giderdi, görenler kendini hep İngiliz zannederdi.
Hatta böyle “Hello” falan derlerdi kendine, abim hiç bozmazdı!
Çok mağrur biriydi da, gururlu…
Öteki abim, Ahmet abim öyle değildi, çok şakacı, çok espirili birisiydi…
Yüksel abim ama çok gururluydu, uzun boylu, İngiliz tipli bir çocuk, hiç bozmazdı, İngiliz diyerekten böyle…
Şimdi acaba derim ben Sevgül Hanım, kendi kendime, bunu da hiç bugüne kadar düşünmediydim ben – her şeyi söyleyceyim size ha… Mantıksız gelebilir ama öyle da olabilir…
Annem bir ara tutturdu, ille ben gideceyim bir falcıya diye.
“Anne ne işin var falcıda?”
“Bakacayım ben evlatlarım sağ mıdır, ölü müdür” diye.
Çıktık gittik Sevgül Hanım bir falcıya, götürdüm kendini ben, ümidi kessin diyerekten.
Falcı da buna demez mi, “Evlatlarından bir tanesinin yıldızı parlaktır, diğerinin sönüktür” diye…
Benim annem o zaman “Evlatlarımdan biri  yaşar” demeye başladıydı, hatta çok kereler kızdık biz buna…
Döndü tekerlek, aynı noktaya geldi.
Biri yaşar, biri ölü… Deyincalar “Biri bulunamadı”, hemen gittim 20 sene öncesine, aklıma geldi…  Acaba dedim, bu falcının söylediği doğru mu?
Acaba benim kardeşim yaşar mı?
Başka bir ülkede mi?
Çocuklarıma da derim “Mantıksızdır diyerekten, saçma demeyin annem” derim çocuklara. “Dayın kurtulmuş olabilir anneciğim” derim.
O zaman hatırlarım ben Sevgül Hanım, Ağrotur’dan uçaklar turistleri sorgusuz sualsiz taşırdı, uçaklar habire giderdi yurtdışına, İngiltere’ye… Çoğu da bu şekilde kaçmış… “Pasaportum otelde kaldı, bilmem ne” gibisinden, sorgusuz sualsiz giderlerdi.
“Acaba annem” dedim ben, “dayın da zaten bir İngiliz gibiydi görünüş olarak, bunu kullanarak başka bir ülkeye gitmiş olamaz mı?”
“Anne, saçma!” dedi. “Bu kadar sene geçti üstünden, internetler bilmemneler…”
“Öyle bir şeye gelin ki annem” dedim, “o düzeni bozmak istemen… Ve cesaret da etmen çıkasın karşılarına…”
Olmaz mı Sevgül Hanım?

Devam edecek

------------------------------------------------------------

 

KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

Ayvasıl, Mia Milya ve Kermiya’da yeni kazılar…

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden aldığımız bilgiye göre Kayıplar Komitesi Ayvasıl’da ve Mia Milya ile Kermiya’da yeni kazılar başlattı…

Ayvasıl’da (Türkeli) askeri bölge içerisindeki Kıbrıslıtürk mezarlığının dışında, anıtın arkasında 1963 “kaybı” bazı Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olabileceği alanda yeni bir kazı başlatıldı. Bu konuda Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk yetkililerinin ricası üzerine, o dönem kazı yapmış olan ve bu sayfalarda yıllar önce röportajına yer verdiğimiz bir hekimimizin anlattıklarını kendileriyle paylaştık.  Ayvasıl’daki toplu mezarların açılarak burada gömülü “kayıplar”ın bir kısmının çıkarılarak Tekke Bahçesi’ne götürülmesinde Şubat 1964’te yer alan bu hekimimiz de Kayıplar Komitesi yetkilileriyle Ayvasıl’da askeri bölgeye giderek kendilerine kazmış olduğu noktaları gösterdi.

Bazı Kıbrıslırumlar tarafından Lefkoşa’nın çeşitli bölgelerinde ve Ayvasıl’da öldürülmüş olanlar, Ayvasıl Kıbrıslıtürk mezarlığı dışında birkaç noktaya birkaç kez gömülmüş, Şubat 1964’te Kıbrıslıtürk makamlar bu toplu mezarların bir kısmını açarak burada buldukları “kayıplar”ı Tekke Bahçesi’ne çoğu isimsiz olarak defnetmişlerdi. Tekke Bahçesi içerisinde yürütülen kazıların sona yaklaşmasıyla birlikte, şimdi de Ayvasıl’dan Tekke Bahçesi’ne taşınmış olan “kayıp” başka Kıbrıslıtürkler’in Ayvasıl’daki olası gömü yerleri kazılıyor. Bu konuda yıllarca çok geniş yayın yapmış ve gerek Tekke Bahçesi’nin, gerekse Ayvasıl’daki Kıbrıslıtürk mezarlığı dışındaki olası gömü yerlerinin kazılması gerektiğini yazmıştık.

Kayıplar Komitesi Mia Milya’da (Haspolat) ve Kermiya’da da yeni kazılar başlatırken, Boğaz’daki kazı bir süre askıya alındı. Kayıplar Komitesi’nin Voni’deki (Gökhan) askeri kamp içerisindeki kazısı da tamamlandı.
Mora’da (Meriç) bir diğer kazı devam ederken, Sazlıköy’de (Livadya) iki şahitle birlikte Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğumuz alanda da kazı sürdürülüyor.

Ayyorgi ve Omorfo’da başlatılmış kazılar da devam ediyor.

Kıbrıs’ın güneyinde ise Latça’da bir dere yatağında kazılar sürüyor.

Kayıplar Komitesi kazı ekiplerinde bulunan tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz.

Bu yazı toplam 2003 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar