Ayşemden Akın

Ayşemden Akın

Dertleşme

A+A-


Dün çok sevdiğim bir hocamdan mail aldım.
Al Jazeera Türk Genel Müdürü İsmail Kızılbay…
Dünkü yazımı fazlasıyla taraflı bulmuş ve bu yolda yürümeye başlamışken beni uyarma gereği duymuş.
Teşekkürlerden bir demet…
Yazılarımı okuduğu için sevinmemi bir yana bırakın hocamın elinin hala tepemde olduğunu bilmek büyük mutluluk.
Şöyle diyordu Kızılbay postasının bir yerinde:
“Bunu yazmamın nedeni siyasi değil. Hakkında yazdığın adamla karşı karşıya geldiğinde medeni çizgiler çerçevesinde iletişim kurabilmen lazım”. (Buradaki adam Başbakan)
Canım hocam neler öğrendim ben senden…
Bunu mesleğimdeki geleceğimden duyduğun kaygıyla söylediğinden eminim. Yoksa ta uzaklardan ne diye yazasın ki.
Ama benim canım hocam, benim şimdi mesleğimden daha önemli kaygılarım var.
Araya giren mesafeler yüzünden anlamadın sen…
Dur şöyle anlatayım:
Bundan birkaç yıl önce gazetenin ön sayfasını zevkle hazırladığımız bir gece yarısı gazetedeki yerimden dışarı baktım. Sarı bir ışık alıyordu gözlerimi… Etraf ışıl, ışıl, şen şakrak…
Öyle şuhu içindeydim ki, yarına patlatacağımız haberi düşünüyordum.
Ve bir an onu düşünürken aldığım zevki…
En son şöyle geçirdiğimi hatırlıyorum içimden:
“Hey güzel Allah’ım gazeteci olmasaydım ne olurdum ki ben! Hiçbir şey!”
Ertesi gün oldu…
Kendimi bir gazetenin manşetinde buldum:
“Ajan provokatör Ayşemden Akın denen gazeteci kadın maaşını Hristofyas’tan alıyor. Türkiye ile aramızı açmaya çalışıyor.”
Yaşım 29!
Şaka bile olamayacak kadar akıl dışıydı bu laflar!
Bu laflar ve sonrasında olanlar…
Ama inananlar bile oldu buna…
Brüksel’de ajan eğitimleri aldığım, aylarca Rum tarafında yaşadığım yazıldı…
Toplasan on kez geçmiştim belki güneye. Yarısı eğlenceye…
Brüksel’in kapısından ise hiç geçmedim.
Olsun, yaşam yine de devam etti işte.
Bunca kirli iftiraya, bunca meslektaş yalanına rağmen…
Şimdi hocam bana taraflı oldun diyor.
Eminim beni tanıyan bazısı da aynı şeyi söylüyor.
Bunu bana ve benden önce onlarcasına yapanlar, UBP ve onun uzantılarının zihniyetinden başka bir şey değildi.
Eğer bu sizde hayal kırıklığı yaratacaksa bundan yalnızca üzüntü duyarım ama evet taraflıyım.
CTP’nin basın işlerini yürüttüğüm için değil ama.
Solcu olduğum için. Sosyalist değerlere sıkı sıkıya bağlı olduğum için. Bu ülkenin ve dünyanın sol değerlerden başka sarılacağı bir şeyi olmadığı için. Başka şansımız olduğuna inanmadığım için.
Ve inanın son kez bir tarafım olması gerektiğine inanıyorum.
Başka da şans yok!
Ya bu seçimlerde Sol yüksek bir duvar çeker ya da Sol bu ülkede sonsuza dek olmasa da Erdoğan’ın fetret devrinin ‘biteceği’ güne kadar yerinde bekler. Moralsiz, umutsuz ve tevekkülsüz...
Hocama ise en derin saygılarımla…

Bu yazı toplam 1990 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar