1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. CTP’nin neye gereksinimi var?
Tamer Öncül

Tamer Öncül

CTP’nin neye gereksinimi var?

A+A-

Son günlerin “medyatik sakızı” CTP Kurultayı…
UBP’nin pembe dizileri aratmayan “Kurultay Tantanası” şimdilik askıya alınmış gibi ya; yeni bir “Kurultay Masalı” gerek medyamıza… “Reyting rekorları kıracak” bir masal olmalı bu… Şöyle vurdulu kırdılı; bol entrikalı cinsinden hem de…
İki hafta sonra TDP’nin kurultayı var ama; “reytingi düşük!”… Ne medyanın ne de toplumun(izleyicilerin) ilgisini çekiyor…
CTP Kurultayı için yazılanlara(senaryolara) bakıyorum da; çoğu “pembe dizi senaryosu” niteliğinde… Nedeni de yukarıda yazdıklarım…
Bir de, bu tür yazıların kolaylığı…
Jölelenmiş, süslenmiş, bıyıkları burulmuş, cicilibi bicili kostümler giydirilmiş iki üç Jön seçeceksin; bir iyi yürekli(ille de güzel olacak), bir de fettan (çirkin olacak) kadın; üstüne bolca  entrika ve dedikodu, oldu bitti… “Reyting” rekorlarını zorlayacak; izleyiciyi uyutacak senaryonuz hazır…
Oysa, ne CTP’nin, ne de toplumun(izleyicinin) bu türden senaryolara gereksinimi var; ne de (bu senaristlerin sakız gibi çiğnediği) “toparlayıcı bir LİDER”e…
Kurulduğu günden itibaren, “Demokrasi, barış, özgürlük, sosyal adalet ve  toplumsal gelişme”nin  kavgasını veren bu partinin en başta gelen gereksinimi, (bu) hedefleri ve ilkeleri için (hiçbir şey beklemeden, birlik ve dayanışma içinde) mücadeleyi yükseltecek; (mevki, makam ayırımı yapmaksızın) kadroların, katılımcı yönetimine gereksinimi vardır…
(Burada hemen şunu vurgulamak isterim ki; bu gereksinim yalnızca CTP’nin değil, toplumun her alanındaki SİVİL örgütlenmelerin de en büyük gereksinimidir…)
CTP’nin (dünyadaki benzeri örgüt ve partilerde de görebileceğimiz) en önemli “hastalığının”, (eski deyimlerle) artizanlık ve onu besleyen Lider sultası geleneği olduğu bilinmeyen bir şey değildir… Sol’un “Çocukluk Hastalığı” ( “v.i. lenin'in 1920 yılında kaleme aldığı ve devrimci hareket içerisinde kendisini gösteren anarşist ve yarı-anarşist hareketlerin, yani sağ sapma gibi sol sapmanın da işçi sınıfını ve tarihsel misyonunu gerçekleştirmesini engellediğini ve bu bağlamda anarşist ve yarı-anarşistlerin nasıl burjuvazinin lehine hareket ettiğini anlattığı kitabı dahi bu hastalığı içinde barındırmaktadır.T.Ö.) devrimcilikle, reformizmi; uzlaşmacılıkla anarşizmi; enternasyonalizm ile toplumsal çıkarı ayırt edememenin sonuçları olarak kendini göstermeyi sürdürmektedir…
“Nerede eski CTP (ya da Liderler) ?” söylemlerine kapılıp; çözümü geçmişte arayanlara hatırlatmakta yarar var ki, geçmişte de bu hastalıklar(!) vardı…
Lidere tapınan; parti’yi her şeyin üstünde tutan, eleştirilerini sessizce dar gruplar içinde yapan üye ve yönetici profili çoktan değişmiş olabilir; ama parti içi demokrasi, katılımcılık, ve kolektif siyaset üretimi konusunda bu güne dek ciddi adımlar atıldığını söylemek de zor…
Geçmişin “katı disiplin ikonu” yöneticiler, “tek adamlığa oynarken” çevresindeki yöneticilerin bulundukları makamlarda, O’nun prototipi uygulamalarla artizanlığın kitabını yazmaktaydılar… “Katı Disiplin” herkes için değil; aşağıya doğru artarak varlığını gösterir; Lider’in çizgisinden çıkanlar, disiplin kuruluna sevk edilirdi…
90’lı yılların ardından SOL’un da, (SAĞ’a ait) “Siyasetin, toplum ve insanlığın refahı; yaşanılabilir bir dünya için değil de; yığınları yönetmek/yönlendirmek için yapılması ve bir meta gibi pazarlanması” hezeyanına kapılıp; “sistemi iyileştirme” bataklığına saplanmasının ardından, LİDER’e biçilen ROL de değişmiş;  “katı disiplin ikonu” Lider, “Pazarlama İkonu”na dönüşmüştür…
İşte tam da bu yüzden CTP’nin gereksinimi, (birleştirici, toparlayıcı, yenilikçi, bıyıksız vb.) bir LİDER değil; (kapitalist sistemin dışında) başka bir ülke; başka bir dünya için (toplumsal/kolektif) mücadeleyi yükseltecek politikalar üretmek(ve bu politikaları yürütecek kadrolar oluşturmak)dir… 
Yazıyı daha da uzatmak istemiyorum… Bu konulardaki düşüncelerimi birçok yazıda dile getirdim… O yazıların bir çoğu da Sesli Düşünceler isimli kitabımda var…
Pembe dizi senaryolarının, ne CTP’ye ne de ülkeye bir yararı olmaz; yazanlar(ve oynayanlar) bunun farkında değil mi?

Bu yazı toplam 3119 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar