1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Devlet Hırsızları ile Toprak Hırsızlarının Diyalektiği
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Devlet Hırsızları ile Toprak Hırsızlarının Diyalektiği

A+A-

 

“Klein Aber Mein” (Küçük Ama Benim)

Kıbrıs Rum toplumunda belli bir süreden beri, daha doğrusu Annan Planı döneminden beri “ikinci en iyi çözüm mevcut statükodur” söylemi dile getiriliyor. Bunu ilk defa açıkça ifade eden Tassos Papadopoullos olmuştu. Günümüzde ise daha sık duyulur hale geldi.

Bu söylem sadece Kıbrıs Rum toplumunda popüler değil. Maalesef her iki toplum içinde de yaygınlık kazanıyor. Nitekim Kıbrıs’ın kuzeyinde son zamanlarda daha sık dillendirilen “çözüm olmazsa kendi yolumuzda yürümeye devam ederiz” cümlesi, “ikinci en iyi çözüm mevcut statükodur” söylemi ile aynı kapıya çıkar.

Bu eğilimin karmaşık nedenleri olsa da, sarih nedenlerinden biri, toplumları yönlendiren güç odaklarında “Klein Aber Mein” (Almancada “Küçük Ama Benim” anlamına gelir ve Klayın Aba Mayın olarak okunur) görüşünün baskın olmasıdır.

Paylaşarak çoğalmak yerine, “küçük olsun, benim olsun” anlayışı ile hareket edenler, statükonun bahşettikleriyle yetinme eğilimi içindedirler. Ve su yüzüne çıktığı milyonlarca yıldan beri hep bütün olagelmiş adayı yarım ada olarak yaşamaktan rahatsızlık duymuyorlar. (Burada yarım ada sözcüğünü laf olsun diye kullanmıyorum, bölünmüş Kıbrıs demek, adanın yarım ada olması demektir.)

Zihinsel lokomotifleri “Küçük Ama Benim” yaklaşımından beslenenler, söylemsel stratejilerle statükoyu doğallaştırmaya çalışıyorlar, statükonun, başka şeyler yanında, “devlet hırsızlığı” ile “toprak hırsızlığı” üzerine bina edildiğini ve kendi içinde haksızlık, öfke ve hınç barındırdığını unutmak ve/veya unutturmak istiyorlar. Çünkü Kıbrıslı Rumların “devlet hırsızlığı” ile Türk tarafının “toprak hırsızlığından” en çok onlar yamalanmaktadır.  

Diğer bir nedeni ise, tarihin önümüze koyduğu federal devlet perspektifi ile kafa yapımız arasında büyük mesafe olmasıdır.

Kafa yapımız “biz” ve “onlar” ayırımını beslemekte ve bu ayırımdan beslenmektedir. Ve bu kafa yapısı, Kıbrıs’ın bütün insanları arasında dayanışma ve işbirliği yaratılmasını imkansız kılmaktadır. Birlikte yaşama perspektifine karşı düşmanca tavır alıyor, “Biz” ve “onlar” ayırımını her gün biraz daha derinleştiriyor. İki toplum arasına durmadan güvensizlik ve şüphe tohumları ekiyor. Karşılıklı yardımlaşmayı ve ortak çıkar ve yararlar etrafında buluşmayı zorlaştırıyor.

Bu durum, en çok da bu kafa yapısına sahip olan popülist demagoglara yarıyor. İktidara talip olmak için veya iktidarlarını korumak için “biz” ve “onlar” ayırımına dayalı söylemleri fütursuzca ve yalan yanlış tarih bilgileriyle keskinleştiriyorlar.

Böyle yapmakla “biz’in” sınırlarını o kadar daraltıyorlar ki, toplumları adeta kabileye dönüştürüyorlar.

Ve Zygmunt Bauman’ın da belirttiği gibi, kabileler birbirlerinden karşılıklı olarak kaçınırlar. Birbirlerini ikna etmekten, hatta kendi inançlarını yaymaktan inatla imtina ederler. Yabancı kabilenin aşağı statüde olduğunu düşünürler ve bunu da kaderden kaynaklanan sonsuz ve değişmez bir gerçeklik sayarlar. En azından öyle kabul edip, ona göre davranırlar.

Toplumları kabileleştiren söylem ve yaklaşımların baskın olduğu bir ortamda, taraflar arasında diyalog kurulması imkansız hale gelir.

Söylenenlerden de anlaşılacağı gibi, “Küçük Ama Benim” anlayışı sadece çözümün önünde engel değil. Diyalogu da engelleyen ve hırçınlıkları çoğaltıp meşrulaştıran bir anlayıştır. Hatta savaşları da...

Bu kafa yapısının federalist dünya görüşüyle elbette bir alakası yoktur. Federalist anlayış her şeyden önce diyalog, karşılıklı etkileşime açık olma ve ortak yarar arayışı üzerine kurulur. Düşmanlaştıran ve birbirine kem bakan “biz” ve “onlar” ayırımına federalizmde yer yoktur. Bu ayırım olsa olsa kültürel farklılık ve zenginlik olarak görülür ve yaşatılması savunulur. Ülkenin siyasal birliği kültürel farklılığı ortadan kaldırmakta aranmaz. Tam tersine, siyasal birlik, kültürel farklılık üzerine bina edilir. Ve “biz” kavramından yurttaşların tümü ve ortak yararları anlaşılır.

Uzun lafın kısası, kabileci “Küçük Ama Benim” anlayışı federalizmle bağdaşmaz. Nitekim başta Amerika olmak üzere, federal devletlerin kurulduğu bütün coğrafyalarda “Küçük Ama Benim” anlayışı her zaman büyük zorluklar çıkarmıştır.

Ülkemizde (adanın bütününü kast ediyorum) vahim olan, kabileci bir anlayış ve lanetli bir dille “biz” ve “onlar” arasına sabah akşam düşmanlık tohumları ekip duvarlar dikenlerin çözümsüzlüğü “federalizmin bir zaafı” olarak sunmalarıdır. “Federal devlet kurulmuyorsa, demek ki kurulamıyordur” gibi soyut, apolitik, tarih dışı bir çıkarsama yapanların çoğu, “Küçük Ama Benim” kabileciliğinden mustariptir.

Böyle bir kafa yapısı federalizmi ne anlayabilir, ne de mahkum edebilir.

Kıbrıs’ta federal bir devletin kurulmasını zorlaştıran federalizmin Kıbrıs gerçeklerine uygun olmaması değil, sözünü ettiğimiz kafa yapısıdır.

Ve bu kafa yapısı, gıdasını büyük oranda mevcut statükonun ürettiği tikel çıkarlardan almaktadır...

 

 

 

 

Bu yazı toplam 4122 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar