1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Birinci koğuş yok edilmişti… Büyük bir bombaydı çünkü birinci koğuşa atılan… Ölen bütün hastalarımız işte bu koğuştaydı” (2)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Birinci koğuş yok edilmişti… Büyük bir bombaydı çünkü birinci koğuşa atılan… Ölen bütün hastalarımız işte bu koğuştaydı” (2)

A+A-

Kipros Dimostenis ve eşi Lili Dimostenus’la Eylence’deki evlerinde Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ne ilişkin yaşadıkları ve hatıralarıyla ilgili röportajımızın devamı şöyle:

SORU: Böylece Cuma akşamı yani 19 Temmuz 1974’te saat 7’de eve döndünüz hastaneden…
KİPROS DİMOSTENİS:
Evet. Salı günü gitmiştim hastaneye – sokağa çıkma yasağı olduğu için ancak 19 Temmuz Cuma akşamı 7’de hastaneden ayrılıp eve dönebilmiştim… Onca gün hastanedeydim yani… Cuma gecesi de ailemi görmeye gelmiştim eve… Onları görüp geri dönecektim… Cumartesi 20 Temmuz 1974 sabah saat 5’te hastaneden telefonla aradılar beni… Cuma gecesi nöbette olanlar Cumartesi sabahı Türk askeri uçaklarının hastane üzerinde sorti yaptıklarını görmüşler ve beni aramışlardı çünkü niteliklerimden ötürü hastanede üst düzeydeydi konumum… O nedenle gidip bakmam, hastalara ve çalışanlara bir bakmam için beni aramışlardı.

SORU: Hatırlıyorsanız, o dönem kaç hasta vardı Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde?
KİPROS DİMOSTENİS
: 500’den fazla hastamız vardı…

SORU: Büyük hastaneydi yani…
KİPROS DİMOSTENİS:
Evet… Örneğin Hilton’un yanındaki eski Psikiyatri Hastanesi’nden Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ne taşındığımızda, 900’den fazla hastamız vardı o dönem… Kadın ve erkek… Her koğuşta 40-45 hastamız vardı.

SORU: En genç ve en yaşlı hastalarınızın yaşlarını hatırlar mısınız?
KİPROS DİMOSTENİS:
Bizdeki hastaların çoğu yaşlı hastalardı… Çünkü uzun yıllardır hastanede kalıyorlardı, hastanede yaşıyorlardı… Mesela bazılarını köylerine, evlerine göndermek istediğimizde bunu reddediyorlardı çünkü hastane evleri olmuştu artık, orada yaşıyorlardı uzun yıllardır… Pek çok insan vardı böyle hastanede…

SORU: Hayatınızdan bir film çekilebilirdi…
KİPROS DİMOSTENİS:
Böyleydi durum… Bazı aileler de, kendi hastalarını istemiyordu, ailelerinde böyle bir hasta olabileceğini kabul etmek istemiyorlardı… Kimsenin ailede böyle bir hastalık olduğunu bilmelerini istemiyorlardı çünkü…

SORU: Bir dönem frengi hastalığının çok büyük sorun olduğunu duymuştum Kıbrıs’ta… Çünkü frengi sonuçta akıl sağlığını da etkileyen bir hastalıktı bildiğim kadarıyla… Bir Kıbrıslıtürk “kayıp” şahsın akibetini araştırırken, onun frengi hastası olduğunu ve bundan akıl sağlığının da etkilenmiş olduğunu öğrendiydim araştırmalarım sırasında…
KİPROS DİMOSTENİS:
Bu hastalık 1940’lı yıllarda, savaş nedeniyle ortaya çıkan bir hastalıktı Kıbrıs’ta… Askerlerden falan… Fakat bizde bu tür hastalıklar yoktu. Bizde yalnızca birkaç vaka vardı böyle. Bu hastalığı geçirmişlerdi, atlatmışlardı ancak hastanede kalmaya devam ediyorlardı çünkü artık gidebilecekleri bir yer yoktu…

SORU: Yani Atalassa Psikiyatri Hastanesi, aynı zamanda bir tür sosyal barınaktı hastalar için… Rehabilitasyon merkezi gibi bir şey aynı zamanda…
KİPROS DİMOSTENİS:
Evet… Rehabilitasyon…

SORU: Böylece 20 Temmuz Cumartesi sabahı hastaneye geri döndünüz…
KİPROS DİMOSTENİS:
Evet, 20 Temmuz Cumartesi sabah 5’te hastaneye gittim… Oraya gittiğim zaman Türk savaş uçaklarının Strovulos-Latça tarafından hastaneye doğru geldiklerini gördüm, hastanenin üstünde uçuyorlardı. Başlangıçta hemşirelere hastaları koğuşlarından dışarı çıkarmamalarını tembihlemiştim çünkü kötü bir şey olabileceğinden korkuyorduk… Yalnızca güvenlik nedenleriyle hastaları koğuşlarda tutuyorduk. Tabii biz hastaların koğuşlarda tutulması için talimat vermeden önce kapılar açıktı ve bazı hastalar, hastanenin avlusuna çıkmışlardı… Hemşireler de onları gerisin geri koğuşlarına götürmeye çalışıyordu. Türk askeri uçakları önce makineli tüfeklerle ateş açmaya başlamışlardı… Bombalamadan önce ateş ediyorlardı yani… İri yarı bir hastamızın savaş uçaklarının ateşi sonucu vurulup öldüğünü gördüm, sırtında altı-yedi tane kurşun yarası vardı… Bu iri yarı hastamız avluda yürürken savaş uçağının açtığı ateş sonucu vurulup düşmüş ve ölmüştü. Oracıkta düşüp ölmüştü bu hastamız… Tüm hastalarımızı koğuşlarına topladık ve koğuşları kilitledik, kendi güvenlikleri için… Savaş uçakları artık ortalıkta kimse kalmayınca, avluda falan, bölgeyi bombalamaya giriştiler…

SORU: Hastanede kaç bina hedef olmuştu?
KİPROS DİMOSTENİS:
35inci koğuş, 5nci koğuş bombaların hedefi olduydu…

SORU: Bunlar ayrı binalar mıydı?
KİPROS DİMOSTENİS:
Açıklık bir bölgeydi, bunlar ayrı ayrı binalardı, etraflarında geniş avlu vardı… Her bir bina arasında 30-35 ayaklık bir mesafe vardı…
Koğuşlar sıralıydı, aralarında bir yol, sonra başka bir sıra koğuş vardı… Erkeklerin koğuşları böyleydi… Kadınların koğuşları da aynı şekildeydi…

SORU: 35nci ve 5nci koğuşlar bombaların hedefi oldu dediniz…
KİPROS DİMOSTENİS:
Birinci koğuş yok edilmişti… Büyük bir bombaydı çünkü birinci koğuşa atılan… Ölen bütün hastalarımız işte bu koğuştaydı, bir numaralı koğuşta… O gün o koğuşta 30’un üstünde hastamız öldürülmüştü… Koğuşun tam ortasına çok büyük bir bomba atmışlardı ve bu bomba koğuşu yok etmişti… Yani 1, 35, 4 ve 5nci koğuşlar hedef olmuştu… 39uncu koğuş da hedef olmuştu… Bu bir kadınlar koğuşuydu…

sevg-018.jpg

SORU: Bombalama başlayınca ne yapmıştınız?
KİPROS DİMOSTENİS:
Hiçbir şey, ne yapabilirdik ki? Kendimizi korumaya çalışıyorduk…

SORU: Yani hala içeride miydiniz yoksa dışarıya çıkmaya mı çalışıyordunuz?
KİPROS DİMOSTENİS:
Ben dışarıdaydım, avlunun tam ortasındaydım… Çalılıklar vardı, oraya oturmuştum – sabah saat 9 civarlarıydı – hastaneye gittiğimde hemşirelere 35 numaralı koğuşta olacağımı söylemiştim. “Bir şeye ihtiyacınız olursa,  35 numaralı koğuşta olacağım, oradan arayın beni” demiştim. “Ancak sakın hastaları dışarıya bırakmayın” demiştim.
35 numaralı koğuştaki ofisimde oturuyordum, meslektaşlarımızdan birinin “Beni öldürdüler!” diye bağırdığını duymuştum sonra hastanenin dışında… Arabasıyla hastaneye gelmişti, benim bulunduğum koğuşun dışına parketmişti arabasını, uçaklar ateş açıyordu ve açılan bu ateş nedeniyle duvardan kopan bir tuğla parçası, bacağına isabet etmişti bu meslektaşımızın… Vurulduğunu sanarak bağırmıştı…
Böylece yerimden kalkıp koğuştan çıkmış ve bu meslektaşımızın bacağının kanadığını görmüştüm… Onu omuzlarıma alarak en uzak koğuş olan 11 numaralı koğuşa götürmüştüm, hemşireler bacağına ilkyardım yapsın diye…
Meslektaşımı bu koğuşa bırakıp dışarıya çıktığımda uçaklar hastaneyi bombalamaya başlamıştı… Böylece çalılıkların arkasına geçip olduğum yere çökmüştüm, oraya oturmuştum… Ne sağa, ne sola kıpırdanamıyordum olduğum yerden… Ve orada birkaç saat kadar kaldım. Ortalık nihayet sakinleştiği zaman ofisime gittim, oturduğum yerin tam arkasında büyük bir delik açılmıştı, attıkları bombaların biri işte buraya düşmüştü çünkü…

SORU: Yani eğer ofisinizde kalmış olsaydınız, bugün burada bunları konuşamayacaktık, ölmüş olacaktınız herhalde… Eğer açılan ateş sonucu fırlayan tuğla parçası meslektaşınıza çarpmamış olsaydı, siz de ölmüş olacaktınız…
KİPROS DİMOSTENİS:
Evet, öldürülmüş olacaktım! Kesin ölürdüm yani o bombadan…
13.30’a kadar orada kaldık, bombalama ancak o zaman durmuştu çünkü…

 

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 2150 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar