1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Vitsa Ninemin Alman Kurabiyeleri...” 1
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Vitsa Ninemin Alman Kurabiyeleri...” 1

A+A-

Değerli arkadaşımız Marina Parisinu, “mypalestinianstory.com” başlıklı bloğunda ailesinin Filistin bağlantılarını araştırırken ninesi Vitsa Schtakleff Kassotis’in ilginç hayatını da kaleme aldı... Lefkoşa’nın iki eski belediye başkanı Lellos Dimitriadis ile Mustafa Akıncı’nın Lefkoşa Kanalizasyon Projesi’nin açılışını kutlamak maksadıyla pasta yapan Vitsa Schtakleff Kassotis, pastanın üstüne de tuvaletlerin üstünde karşılıklı olarak oturmakta olan Akıncı ve Dimitriadis’i oturtmuştu!... Marina Parisinu’nun yazısını özetle derleyip okurlarımız için Türkçeleştirdik... Marina Parisinu, özetle şöyle yazıyor:

***  Körü körüne kapitalizme boyun eğmeden önce, Noel dönemi evlerdeki fırınlardan çıkan kokularla dolardı ortalık... Yiayia Vitsa’nın (Vitsa Ninem) Alman Kurabiyeleri kadar baharatlı zengin kokusu, bana Noel’i en çok hatırlatan kokudur...

***  Rumca’da “Yiayia”, “Nine” demektir... Yiayia Vitsa da benim anne tarafımdan ninemdi... İnanılmaz bir aşçıydı ve kendine seçtiği şehir olan Lefkoşa, Kıbrıs’ta bu aşçılığıyla ün yapmıştı.

***  Onun çalışmaları, aileye gelir getiriyordu ve yaratıcılığını da ifade ettiği bir alan oluyordu... Ancak Ninemin hayatın kendisi için böyle bir yol çizeceğini hiç tahmin etmediğinden eminim...

***  Kudüs’te hem kendi babasının ailesi, hem de eşiyle birlikte daha sonra kuracağı aile, rahat koşullara sahipti... Nasıl olur da yabancı bir yerde, sersefil kalabilirlerdi?

***  Paraskevi Schtakleff, 14 Mart 1905 tarihinde Kudüs’te dünyaya gelmişti. Babası John (Hanna) Schtakleff, etnik bir Bulgar/Makedonyalı idi, onun babası da Filistin’e Tetovo kentinden göç etmişti – bugünlerde bu kent, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’ndedir (Bulgaristan’daki Tetovo ile karşıtırılmasın bu kent...)

***  Paraskevi’nin annesi Eugenie Agathopulu, İstanbul’dan (veya İzmir’den?) bir Rum’du... Eugenie’nin babası bizzat kendisinin ve iki kızının ana aktörler olduğu bir gezgin tiyatro ekibi yönetmekteydi. Gezici gösterileri onları Kudüs’e götürmüştü ve büyük dedem John, bu tiyatroda gösterisini izlediği büyük ninem Eugenie’ye aşık olmuş ve onu babasından istemiş, babası da bunu kabul etmişti...

***  Eugenie ona altı evlat vermişti, bunlardan en büyüğü Paraskevi idi. Nineme Vitsa diyoruz, bu, Paraskevitsa sözcüğünden bir lakaptır. Aslında ninem bu lakaptan hiç hoşlanmıyordu çünkü çocukluğunda Rumca “değnek” ya da “kırbaş” demek olan bu sözcük, ona zorluklar çıkarmıştı... Ve kendi üç kızına eğer kız çocuğu sahibi olurlarsa, asla kendi adını vermemeleri için söz verdirtmişti... (Onun tek kız torunu olarak buna özellikle müteşekkirim!)

***  Ninem Vitsa Kudüs’te dünyaya geldiği zaman, bu kent Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı... Aile oldukça iyi durumdaydı: Büyük dedem John’un bir un değirmeni ve bir fırını vardı, Osmanlı ordusuna ekmek sağlıyordu... Ninem Vitsa, rahat bir evde yetişmiş, Notre Dame de Sion manastırının okuluna gitmiş, eğitiminin çoğunu Fransızca olarak almıştı. Evde Rumca konuşuyorlardı, sokakta ise Arapça konuşmaktaydılar...

***  Ninem henüz genç bir kız olmadan önce Osmanlı İmparatorluğu çökmüş ve aile serveti de yavaş yavaş çökmeye başlamıştı, Filistin’in yeni efendileri olan Britanyalılar, büyük dedem John’a iş vermemişlerdi, herhalde onun Osmanlılar’la yakın ilişkilerine güvenemedikleri içindi bu.

***  Bu arada Vitsa, piyano dersleri alıyordu ve kendini oldukça ilerletmişti... Evde bir piyanoları vardı ve sık sık misafirleri eğlendirsin diye onu çağırıyorlardı... Britanyalı misafirler ona Freda diye hitap ediyordu... (Paraskevi Rumca’da Cuma (Friday) demektir). Vamvudakis adlı piyano öğretmeni onunla evlenmek istiyordu ancak o, Samos adasından herhalde onun doğduğu zaman göç edip Kudüs’e yerleşmiş olan bir Yunanlı’ya gönlünü kaptırmıştı...

***  Emmanuel (Manolis) Kassotis Kudüs Yunan Ortodoks Başpiskobosu Damianos’un yeğeni idi, Piskobos onu kanatları altına almış, Kudüs’e getirmişti, Kudüs’e geldiği zaman Manolis henüz 12 yaşındaydı... Piskobosluğa ait Kudüs’ün 30 kilometre doğusunda bulunan Al Bureij (Yunanca’da Brets) köyünde çok büyük bir arazinin sorumluluğunu üstlenecekti Manolis...

***  Vitsa ile Manolis’in düğünleri Temmuz 1922’de yer almış ve bu düğün ninemin modern kent hayatına bir son vermişti. Dedem sert ve dindar bir adamdı, ninemi çok seviyordu ama çok da kıskanç bir adamdı. Dedem gibi kiliseyle ilgili bir adamın, kendinden 12 yaş kadar genç olan modern genç bir kadının hayat tarzına ayak uydurmakta ne kadar zorlanmış olduğunu anlamak zor değil... Böylece Vitsa’nın kolsuz giysilerinin kolları, eteklerinin boyları uzatılacaktı... Breij’deki hayatı, Kudüs’ün koşuşturmacalı hayatından çok uzaktı... Ninem orada çok yalnız birkaç yıl geçirecekti... Nihayetinde dedem ona bir piyano satın alacak ve en azından bu onu rahatlatacaktı, 1924 yılında üç kızından ilkinin dünyaya gelmesi gibi...

***  Bana anlatılanlara göre, ninem evlendiği zaman bir tavuğu pişirmeyi bile bilmiyordu ve dedem ona nasıl pişireceğini göstermişti... Piyanosuna tutkuyla bağlılığını düşününce, bu da sürpriz değil... Acaba o nefis hummusunu ve babaganuşu, tabule’yi ve Filistin lahmacununu yapmayı Breij’de mi öğrenmişti? (Filistin lahmacunu, Kıbrıs’taki Ermeni versiyonundan çok farklıydı)... Belki de bunları, orada çalışmakta olan fellahlardan öğrenmişti... İnanıyorum ki evli bir kadın ve bir anne olarak yeni rolünün gereklerine ilaveten mutfakta kendini meşgul etmek de yalnızlığını aşmak için bir yol olmuştu... Ve belki de yemek pişirme sanatıyla tanışınca, kendi kültürel geçmişini yanıstmak üzere repertuvarını genişletmişti...

***  Örneğin Sucukakia Smirneika’sı (İzmir köfteleri), anne tarafından gelmiş olmalıydı... Tlatchen Piper ise bir Bulgar biber sosu idi, Makedonya’da da başka bir isimle anılan bir sostu bu, büyük olasılık babasının Slav akrabaları alıştırmıştı ona bu sosu...

***  İlk kızları okula gidecek yaşa gelince, aile Kudüs’e taşınmış ve ninem iki kız çocuğu daha dünyaya getirmişti – ortancaları benim annemdir. Breij ise dedemin işyeri olarak kaldı ve ailenin tatillerde gittiği yer oldu...

***  Kudüs’te hayat dolu doluydu... Kızlar okula gidiyordu, Vitsa evle meşguldü ve aynı zamanda oradaki Yunan toplumunun hayırsever kurumunda da yönetim kurulunda aktifti... Kudüs’teki geniş Yunan toplumu gibi, Kassotis ailesi de Yunan dini ve ulusal kutlamalarına katılıyorlardı ve Yunan Kulübü’ne sık sık gidiyorlardı, burada ninemin elleri kendini piyano tuşlarında gezinirken buluyordu... Pazar günleri öğle yemeklerine sık sık misafirler katılıyordu ve annemin kuzeni ve yakın arkadaşı olan Feely Teyze, tavuk rostoyu hala özlemle anıyor bu sofralarda tatmış olduğu...

***  Mayıs 1948’de Filistin’in bölünmesiyle birlikte aile göçmen durumuna düşmüştü fakat başlangıçta bunun farkında değillerdi. Savaş geçip gitsin ve evlerine, Kudüs’teki hayatlarına dönebilsinler diye Kıbrıs’a kaçmışlardı... Ancak bir daha geri dönmelerine izin verilmeyecekti ve kendilerini sersefil vaziyette bulacaklardı Kıbrıs’ta...

***  Vitsa Ninemin pasta pişirme etkinliklerinin başlangıcına ilişkin bulduğum ilk kanıt, 1961 tarihini taşıyor ve siparişlerini içeriyor... Yıpranmış bir defterdir bu, içinde alel acele yazılmış tarifler, yemek pişirmekle ilgili notlar, hesaplamalar ve siparişler vardır, kimi yerde Rumca, kimi yerde İngilizce yazılmıştır...

***  Bunu izleyen yıllarda her bir ay için siparişler tam bir sayfayı doldurup iki veya daha fazla sayfaya yayılırken, 1961 yılı’nda Ocak ile Kasım ayı arasındaki siparişleri sadece tek bir sayfaya sığdırılmıştır, Ekim ayında bir vaftiz töreni için iki pasta da buna dahildir! İkinci bir sayfada ise Noel pastaları listesi vardır.

***  Bir de düğün pastaları vardır ki bu konuda Lefkoşa’da büyük bir üne sahip olmuştu ninem... En küçük kızının düğünü için ilk düğün pastasını yapmıştı... Mary Teyzem, Mayıs 1961’de gazeteci Alex Efthyvulu ile evlendiği zaman, ninem onlar için beş katlı bir meyvalı pasta yapmış, bunu beyaz pudra şekerinden yapılmış sert bir kremayla kaplamıştı... Aynı yıl iki düğün pastası daha yapmıştı, her ikisi de beş katlıydı ve bir tanesi de 45 kilodan fazla, ikincisi ise 60.5 kilo kadardı... Bunlar ilk “ticari” pastaları idi ve sırasıyla 50 Kıbrıs Lirası ve 62 Kıbrıs Lirası idi fiyatları. O günlere göre bu küçümsenecek bir miktar değildi.

***  1977 yılına gelinceye kadar 51 tane düğün pastası yapmıştı, yani senede ortalama üç düğün pastası yapıyordu... Bunlar önemli üretimlerdi ve bunlar üstünde çok kafa yorup kaygılanıyordu... Bu pastaları yapmak için yoğun bir hazırlık ve çalışma gerekmekle kalmıyordu, aynı zamanda çok katlı pastanın güvenli biçimde taşınacağından da emin olmalıydı. Bazı durumlarda düğün pastasının konacağı yere bizzat giderek pastanın orada üstüste konmasına nezaret ediyordu... Kimi düğünler (ve pastaları) gazetelerde haber olarak yer alıyordu... 1970’li yılların sonlarına doğru yavaşlamaya başlamıştı ve ancak birkaç tane daha yapmıştı, sonuncusunu ise 1984 yılında Elli Savidis’in (evlilik öncesi adı Luisidis) kızı Evi için yapmıştı, bu aile de Kudüs’ten ailemizin arkadaşlarıydı...

***  Dönemin İçişleri ve Savunma Bakanı Polikarpos Yorgacis’in Fotini Mikellidu’yla Haziran 1967’deki düğün töreni için beş katlı pastasını da yine ninem Vitsa yapmıştı.

***  Bir de doğumgünü pastaları vardı. O kadar çok doğumgünü pastası yapıyordu ki! Düzinelerce Lefkoşalı çocuk, doğumgünlerinde özel sipariş üzerine yapılan heyecanlı bir pastayla karşılaşıyorlardı... Buna erkek kardeşim, ben ve yeğenlerimiz de dahildi... Bu süreçte Ninemizin apartman dairesini ziyaret ediyorduk, Ninemizin hamura bulşamış parmaklarının ellediği sayfaları karıştırıyorduk, düzinelerce dergi vardı, bunları ABD’deki erkek kardeşi Nando gönderiyordu ona... Disney karakterleri, masal karakterleri vardı, trenler, yüzme havuzları, sürat tekneleri, roketler ve pek çok başka dizayn, Ninemin ellrinde birer pastaya dönüşüyor, bunlar inanılmaz güzel görünüyor ve bir o kadar da lezzetli oluyordular...

***  Ninemin zamanından bu yana pasta dekorasyon teknikleri bir hayli gelişti ve onun bazı pastaları modası geçmiş gibi durabilir. Ancak Ninem, kendi dönemi içinde bir öncüydü bu konuda, şekerleme ve süslemeler konusunda tam bir ustaydı... En önemli eserlerinden birisi kuğu şeklindeki pastasıydı... Kuğunun boyunu zarif biçimde kıvrılıyor, melek gibi kanatları oluyordu ve kuğuyu bir ayna üstüne yerleştiriyordu Ninem ve onu şekerlemelerle süslüyordu... 16ncı doğumgünüm için bana da kuğu şeklinde bir pasta yapmıştı ancak kuğunun güzelliği, onu mahvedecekti. Çünkü kuğu o kadar güzeldi ki onu derhal kesmeye kıyamadık, birkaç gün daha kuğu pastayı seyredip ondan sonra kesmek istedik. Ve sonra birkaç gün daha seyredelim dedik. Ve bir gün pastanın artık bozulduğunu farkettik...

***  Ninemin pişirdiği en büyük doğumgünü pastası sanırım ABD Büyükelçiliği tarafından sipariş edilen bir pastaydı, ABD’nin ikiyüzüncü yıldönümü içindi bu pasta, yanlış hatırlamıyorsam üstüne Amerika’nın haritası çizilmişti...

***  En unutulmaz pasta ise, Lefkoşa Belediyesi’nin en uzun süre başkanlığını yapmış olan Lellos Dimitriadis’in eşi tarafından sipariş edilen pasta idi... Biz ona sevecenlikle Lellos diye hitap ediyordu, işgal altındaki kuzey Lefkoşa’nın belediye başkanı olan Mustafa Akıncı’yle birlikte çalışarak kentin birleşik kanalizasyon sistemini kurmuşlardı. Bu da, Lefkoşa Master Planı olarak bilinecek olan iki toplumlu bir planın başlangıcı idi – bölünmüş başkentin bir gün yeniden birleştirildiği zaman tek bir kent olarak çalışabileceği biçimde gelişebileceği iki toplumlu bir plandı bu...

***  Bayan Olga Dimitriadis ile Ninemin dizayn ettiği pasta, gazetelerde çıkan bir karikatüre dayanıyordu ve özgün birşeydi: iki belediye başkanı karşılıklı olarak tuvaletlerin üstünde oturuyorlardı, pastanın üstünde bu vardı ve “Kanalizasyon sistemi çok yaşa!” deniyordu... Pastanın kenarına da şekerlemelerden atıklar konmuştu!

***  Ninemi düşündüğüm zaman aklıma gelen pek çok görüntüden biri de bizi ziyaretlerinde oturma odamızda şöminenin yanında en sevdiği koltukta, Slav renkleriyle oturmuş halidir – açık renkli teni, kırmızı yanakları, mavi gözleri, uzun beyaz saçları örülmüş ve başının çevresine sarılmış, artritli parmakları sinirli biçimde tempo tutuyor çünkü yakın gelecekte yaratacağı bir pasta için yapısal bir sorunu çözmeye çalışıyor... Belki de böylesi ikindilerden birinde, bir kuğunun gagası için bir dondurma külahı kullanabileceğini keşfetmiştir!

vitsa-esi-manolis-ve-2-yasindaki-kizi-vasso-ile-filistinde-1926da.jpg
Vitsa, eşi Manolis ve 2 yaşındaki kızı Vasso ile Filistin'de 1926'da...

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 1672 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar