Tam bizimkiler gabak doğrarken, Holguin yeniden atandı!
Uçakla, gemiyle “kalabalık” topladılar mı?
Evet!
Bir yığın katılımcı Yenidüzen muhabirlerine itiraf etti Türkiye’den getirildiğini?…
Etti!
-*-*-
Peki, beş – on kişilik bir grubun “irade bizde” pankartı açarak yol kenarında durmasından bile korktular mı?
Korktular!
Korkuyla talimat verdiler; bizim polis ne yapacağını bilemedi!
Tam bir rezalet, tam bir zayıflık, tam bir yenilmişlik kanıtıdır bu durum!
Türkiye’nin Kıbrıs siyasetinin hem yanlış hem de ayıp olduğunun gizlenmesi çabasıdır…
-*-*-
Ve o beş – on kişiyi yürekten kucaklıyorum ki o da ayrı bir meseledir!
Siz ne güzel insanlarsınız!
Onur öğretmenlerisiniz!
-*-*-
Haaa Erdoğan müjdeler vrecekti!
Sıfır müjde verdi!
Daha da kötüsü var; “cekle cakla” yapıldı konuşmalar…
KKTC’nin başkentinin ve ikinci büyük kentinin adını bilerek veya bilmeyerek hep yanlış söyledi!
-*-*-
“Lefkoşe” dedi!
“Enkere gibi mi?” diye soran olmadı!
“Gazi Magosa” dedi!
“Orası Mağusa’dır” diye düzelten olmadı!
-*-*-
Girne Askeri Hastanesi’ni yaptıklarını anlattı ki bu hastaneye sivil kabul edilmiyor…
Yonca Kavşağı bitirilemedi…
Açılış iptal edildi…
-*-*-
Başörtüsü ile ilgili tehdit savurdu Erdoğan…
Bu beklenendi!
Bayağı alkış aldı!
Tekbir çekildi!
O esnada nedense Ersin Tatar’ın ağzı kulaklarındaydı!
Erdoğan birkaç ufak tehdit ötesine geçmedi!
İçeride yalakalarımıza ağır hakaretler yağdırıp yağdırmadığını bilemem ama fazla sıkılamadı…
-*-*-
Cevdet Yılmaz yoktu, ilginç!
“Bu işler valisiz olmaz” dedim!
Yok canım, “vekalet” nedeniyle Ankara’da kalmış!
Neyse!
-*-*-
Artık bugünlerde KKTC’de Erdoğan kontrolündeki cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağını net göreceğiz…
Ersin Tatar gayet iyiydi; ülkede yağ bırakmadı…
Gülümsedi, ezildi, iki adım geriden geldi…
Yağ çekme hiperaktivitesi o kadar yükseldi o kadar hızlandı ki, ağır heyecandan külliyeyi herkesten önce açtı; bir anda kurdeleyi kesti, Erdoğan’ı biraz kızdırmış olabilir, orada Ünal Üstel bir adım öne geçmiş olabilir ama göreceğiz…
-*-*-
Doğrusu, Erdoğan’dan “Ersin beyle devam edeceğiz” demesini beklemezdim belki kapalı kapılar ardından demiştir ama ima edebilirdi; etmedi!
Heyecanlıyız!
Erdoğan acaba kimi işaret edecek!
Papağan seçerken renge mi bakacak ötüşe mi?
-*-*-
Haaa bir de Teknofest şeyisinde kırmızı ceketler, fanellalar, gömlekler falan satıldı…
Bunların vergisi alındı mı diye sorduk!
“Hayır alınmadı” dediler…
Gümrük falan istememişiz!
Ne münasebet canım!
Cumhurbaşkanımızın damadından da mı vergi alacaktık yani!
Özdemir tontonuma soruyorum, “vergi almayı düşündün mü yoksa bakanlık koltuğu gider bronzosu mu?”
-*-*-
Bu arada aksakallılar diye bir mesele var…
Erdoğan bu konuda hiçbir şey demedi!
“Aile meselesi canım, konuşmayalım”…
İyi tamam da milliyetçi jargona göre “… bizi Rumlarla aldatan Türk Devletleri’nin lüzumsuz bir şeyisi olan Aksakallı amcalar, Girne’de bir günlük toplantı yaptı”… Tarihin en gereksiz toplantısı bile olabilir… Ama bu toplantı için de KKTC vergi mükelleflerinin parasından 2 milyon TL ödendi!
-*-*-
Ve gerek Erdoğan gerekse Tatar’ın ciddi miktarda gabak doğradığı saatlerde, ajanslar, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, Kolombiyalı Maria Angela Holguin Cuellar'ın yeniden Kıbrıs Kişisel Temsilcisi olarak atadığını duyurdu…
-*-*-
Kolombiyalı kadın diplomatı daha önce hep düşman gören açıkça “seni istemiyoruz” da diyen Tatar şimdi, “Holguin’in yeniden görevlendirmesi, oluşan yeni atmosferin seyrine dair bir adımdır” diyor!
-*-*-
Ne demek istediğini ben anlamadım ama ondan da fenası, kendisi de anlamamıştır hatta bu açıklamayı da başkası yazmıştır falan…
-*-*-
Burada sormak lazım; “Bu da mı gol değil?” Bunu da kendi kalemizde görmedik mi? Biz ne zaman gol atacağız? Hep yalanla, yüzde yüz propagandayla nereye kadar?
-*-*-
Haaa efendim, Teknofest şeyisini protesto hiç işe yaramamış 100 binden fazla insan gelmiş!
Eğer bu 100 bin kişi içerisinde “Kıbrıslıyım” diyenlerin sayısı 500’ü geçerse, benim adım Ersin Erdoğan olsun!
Goebbels, bunların yanında çırak bile olamazdı!
Yani bu propaganda işini çok iyi becerdiklerini kabul etmek lazım!
Gerçekten Nazi dönemi Almanya’sından bir farkı yok!
-*-*-
Joseph Goebbels…
Adolf Hitler'in en yakın arkadaşlarından biri ve en sadık yandaşıydı…
-*-*-
"Sağlam Devlet, Saygın Gelecek" diye bir slogan buldular mesela…
Önce Cevdet Yılmaz paylaştı…
Sonra sokaklarda – caddelerde gördük akabinde Fahrettin Altun da aynı ifadeyi kullandı…
-*-*-
Tabii bizim kafa ve “birkaç marjinalin kafası” “kötü kafalar” ya; aldı bizi bir gülme!
"Sağlam Devlet, Saygın Gelecek"…
-*-*-
Sağlam devlet nasıl olmalıdır?
Yani şahane bir cumhurbaşkanlığı sarayı yapacaksınız ama içinde papağan besleyeceksiniz ya da Dünya’nın en hızlı açılış makası kullanan kişisini istihdam edeceksiniz!
Böylece o devlet sağlam mı oluyor?
-*-*-
Peki saygın gelecek nasıl bir gelecektir?
KKTC sağlam olan devlet ve KKTC’nin geleceği de saygın mı demek istemiştiniz?
-*-*-
Ama slogan güzel!
Propaganda sağlam!
Değerli Kıbrıs Türkü kardeşlerim; döviz yükselmiş, takmayın!
Memlekette ayakta kalan kurum yok; son olarak Cyprfurvex ve Binboğa da mefta!
Görkemli törenlerle, taşıma kalabalıklarla, bol bayrakla, gümrük vergisi ödenmemiş kırmızı ceketlerle olsaydı…
-*-*-
Bilen bilir, insanların inanç özgürlüğüne saygım sonsuzdur…
Dini aslında bazen cannabise benzetebiliriz…
Kimisine göre ilaçtır; kimisine göre öldüren bir zehir!
Ama karınca kararınca, abartmadan, kendi halinde kullanan tanıdıklarım var, mutludurlar!
-*-*-
Ama, tamam, yaptınız külliyeyi, okudunuz dualarınızı, her ne kadar Ersin Tatar o makası biraz erken vurmuş olsa da, çektiniz besmelenizi, buraya kadar anladım ancak oraya topladığınız kalabalığın tekbir getirmesini veya Ya Allah Bismillah diye bağırmasını cannabis gibi sağlığa yararı veya zararı tartışılan bir şeye değil de daha çok morfine benzettim!
-*-*-
Tekrar ediyorum, Erdoğan’ın propagandası muhteşem…
Bu seviyede bir başarısızlığı, bu seviyede bir başarıymış gibi gösterebilmek gerçekten “başarıdır”…
-*-*-
Özellikle Teknofest!
Be arkadaş, bir bombayla onlarca çocuğu paramparça edebilecek silahları çocuklara göstermekte bile başarılılar!
Ama belki de asıl başarısızlığın arkasında yatan da budur!
Bilemedim!
Saygıyla hatırlayacağız
Ankara’da yıl 2014… Çankaya’da bir resepsiyon…
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Sırrı Süreyya Önder’e "Siz nerelisiniz?" diye soruyor… Önder'in, "Adıyamanlıyım, çok affedersiniz Türk'üm, tedavi oluyorum" yanıtını vermesi unutulmazdır…
-*-*-
Sırrı Süreyya Önder çok büyük bir kayıp…
Barış – sosyalizm – daha güzel bir Türkiye için çok ciddi bir eksik…
Saygıyla hatırlayacağız…
-*-*-
O’nu hiç yakından görmedim, elini sıkmadım, sohbet edemedim…
Ama bir insan uzaktan bu kadar mı sevilir?
Bir insan uzaktan bu kadar mı sayılır…
-*-*-
Ve tabii ki en can alıcı soru; neden iyiler erken ölür?