1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Protokolde “Eğitim” İçin Yazılanlar Hatalı, Yapılmak İstenenler Vahim Hatatılı
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Protokolde “Eğitim” İçin Yazılanlar Hatalı, Yapılmak İstenenler Vahim Hatatılı

A+A-

2022 TC – KKTC İktisadi ve Mali İşbirliği Protokolü nihayet resmi gazetede yayımlandı. Ne var ki protokolün; mali işbirliğinden çok Kıbrıs Türk Halkını dönüştürmeye, ekonomik, siyasal ve sosyal hataytını, yaşam biçimini değiştirmeye yönelik bir metin olduğu ortaya çıktı. Bu kadar zamandır gözlerden uzak tutulmasının nedeni de böylelikle anlaşılmış oldu.

Eğitimi tartıştığımız bu sayfada şüphesiz ki protokolde eğitim adına yazılanları değerlendireceğiz. Bu bağlamda söylenebilecek ilk söz; protokolde eğitim adına yazılanların tamamı hatalı, yapılmak istenenler ise vahim hatalı…

Genel eğitim sistemi için iki politika belirlenmiş:

Politika 1: “Öğretmenlik mesleğine giriş sisteminin daha geniş tabanlı ve fırsat eşitliğini teminat altına alan bir modele dönüştürülerek eğitim kalitesinin arttırılmasını hizmet edecek şekilde ilgili mevzuatta gerekli düzenlenmeler yapılarak mesleğe girişte rekabetçi bir yapı kurulacaktır.”

Bu politikanın hayata geçirilmesi için şu eylem düşünülmüş:

  • Öğretmenlik mesleğine giriş sisteminin daha geniş tabanlı ve fırsat eşitliğini teminat altına alan bir modele dönüştürülmesi için eğitim kalitesinin arttırılmasını hizmet edecek şekilde Öğretmenler Yasası başta olmak üzere ilgili mevzuatta gerekli düzenlenmeler yapılarak akretdide yükseköğretim kurumlarından da öğretmenlik mesleğine katılımcı ve rekabetçi bir yapı ile giriş sağlanacaktır.”

 

Ne yapılmak istendiğini anlayan var mı? “Daha geniş tabanlı ve fırsat eşitliğini temin altına alan” ne demek? Bu cümleyi anlayan, bunun hayata geçirilmesi için yapılmak istenini anlayan var mı?

Şüphesiz ülkemizde öğretmenlerin istihdamı daha nitelikli hale getirilmelidir. Ancak öğretmen istihdamında sorunumuz “tabanın geniş olmaması” ya da “fırsat eşitliği olmaması” mıdır? Yoksa bugün öğretmenlik hakkı elde edemeyenlerin de öğretmen olarak kamusa kısa yoldan kapat atmasının önünü açacak bir yapı mı kurulmak isteniyor…

Ne var ki bundan daha vahimi de var: “Akretdide yükseköğretim kurumlarından da öğretmenlik mesleğine katılımcı ve rekabetçi bir yapı ile giriş sağlanacaktır” ne demek? Anlayan varsa hepimize anlatsın ya da bu cümleyi buraya yazan kimse “hata” yaptım desin. Buraya yazılanlar okundu mu? Bu protokülü hazırlayanlar, bu cümleleri yazanlar ve altına imza atanlar bunları gerçekten okudular mı? 

Zaten hâlâ hazırda YÖK ve YÖDAK’dan akreditasyonu olan yükseköğretim diploması (ve pedagojik formasyon) sahipleri öğretmenlik başvurusu yapabiliyorlar. Eee o zaman yukarıdaki cümleden ne anlamalıyız?

Yoksa murat edilen; Atatürk Öğretmen Akademisi dışındaki ülkemizdeki üniversitelerin sınıf öğretmenliği ve okul öncesi öğretmenliği bölümü mezunlarının da ilköğretim okullarına başvurusunun kabulünü yapmak mı? Eğer niyet buysa Öğretmenler Yasası zaten buna izin veriyor. Bunun önündeki engel, Derviş Eroğlu Başbakanlığı döneminde alınan Bakanlar Kurulu kararıdır. Bu Bakanlar Kurulu kararını ortadan kaldırmak yeterlidir. Bu konuda son bir söz Öğretmenler Yasası’nda nasıl bir değişiklik öngörülüyor ki, öğretmenlerin istihdamında hem “katılımcı” hem de “rekabetçi” bir yapı oluşacak? Lütfen birisi bunu da anlatabilir mi?

Gelelim  protokolde eğitim adına hayata geçirilmesi öngörülen diğer politikaya:

Politika 2:Öğretim programları ve ders içerikleri, ortak değerlerimizi güçlendirmeye yönelik gözden geçirilerek güncellenecektir.”

 

Bu politikanın hayata geçirilmesi için ise şu eylem düşünülmüş:

  • Ortaöğretim seviyesinde uygulanmakta olan ve Genel Ortaöğretim Müdürlüğü tarafından geliştirilen, öğretim programları ile yazımı yapılan eğitim araçları/ders kitapları ortak değerlerimizi güçlendirmeye yönelik gözden geçirilerek tespit edilen eksiklikleri ve düzeltmeleri gidermeye yönelik gerekli güncelleme çalışmaları yapılacaktır.

 

Yazılanların tamamı hatalı… Her şeyden önce ortaöğretim kademesinin en önemli kısmı olan genel liseler için öğretim programları ve ders kitapları tamamı Türkiye’den transfer edilmekte ve kullanılan ders kitapları da Türkiye’den getirilmektedir. Yani bu programlarda ve kitaplarda eksik bir şey varsa protokolde yer almasına gerek yok. Orada düzeltilmeli…

Yok eğer kast edilen Temel Eğitim Program Geliştirme Projesi ile oluşturulmuş öğretim programı ve ders kitapları ise onlar da temel eğitim kademesini yani ilkokullar ile ortaokulları kapsamaktadır ve Genel Ortaöğretim Müdürlüğü tarafından geliştirilmemiştir.

Ancak anlamakta zorlandığım bu öğretim programları ve ders kitaplarında “ortak değerlerimiz” ilgili bir zaafiyet olup-olmadığı meselesidir? Bu öğretim programları ve ders kitapları için Milli Eğitim Bakanlığı, bir üniversitemiz ya da otoride herhangi bir kurum bir çalışma yaptı da programların ve kitapların içeriğinde “ortak değerlerimiz” ile ilgili eksiklik mi tespit etti?

 

Kim tespit etti bunları? Nedir eksik olan? Hangi ortak değerlerimiz de zaafiyet var?

Şühesiz; eğitim sistemimizde öğretmenin istihdamını da yükselmesini de yeniden düşünmeli, çağdaş uygulamalarla ve günün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemelidir. Ancak bu düzenleme böyle hatalı ve yanlış tespitler, onlardan daha hatalı ve yanlış eylemlerle olmaz. Bu düzenlemelerin zemininde öğretmenin ve okul yöneticisinin 21. Yüzyıl yeterlikleri olmalı, bugün okullarda ihtiyaç duyduğumuz argümanlar olmalı…

Öğretim programı ve ders kitaplarına gelince; hiç kuşku yok ki, tüm öğretim programı ve ders kitaplarımızı gözden geçirmeliyiz. Ancak bu gözden geçirme şekilci ve siyasi istismara neden olacak şekilde “değerler” üzerinden değil, öğrencinin 21. Yüzyılda ihtiyaç duyduğu beceri, yeterlik ve tutumlar temelinde olmalıdır.

Eğitim, bir toplumu ülke yapan yegane şeydir. Onu böyle bilimden uzak, çalakalem uygulamalarla kurgulamak en hafif ifadeyle bu toplumu oluşturan insanlara kötülük yapmaktır. Eğitimi yönetenler bu sorumluluğun farkında olmalıdır…

egitim-008.jpg

Bu yazı toplam 1500 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar