1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. MUTLULUK TAHTEREVALLİSİ
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

MUTLULUK TAHTEREVALLİSİ

A+A-

Bir davranış, bir yorum olduğundan daha fazla bir şeydir çoğu zaman. Kurulan her cümle, her yüz ifadesi üzerine derinlemesine konuşmak mümkündür. Beden dili pek çok şey anlatır. Bunları okurken ne kadar isabetli olduğumuz bir başka mesele. Determinist yaklaşımlar sakıncalıdır çoğu zaman. Bilinmeyen bir faktörün oynadığı rol kolaylıkla gözden kaçabilir. Sürekli bu okumalar içinde olan biri için hayat ne kadar yorucu. Büyük şehirlerin işlek caddelerinde bir mimikler karnavalıdır yaşanan. Metroda ise donuk yüzlerle oturur insanlar. Kendi içlerine doğru yolculukta gibidirler.

Kız öğrencilerin bir yaşa kadar üçlü olarak takıldıkları. Yani diyelim ki ders arasında okul bahçesinde üç kızı birlikte sohbet ederken gördüğümüz, bunun bir motif oluşu üzerine bir araştırma okumuştum. Sonradan bu ikiye düşüyormuş ve dışta kalan kız gönül kırıklığı yaşıyormuş. Hatta yazar, kadınlar arasındaki kıskançlık ve intikam sarmalını bile buna bağlıyordu. Ben böyle bir üçlünün dışlanmaya gönüllü ve hazır bir elemanıydım. Diğer iki kızın konuşmasını hayretler içinde dinlerdim hep. Hayat bu kadar basit miydi, başka aileler ne kadar düzgün, başka hayatlar ne kadar kedersizdi. Benim gizli bir dine sahip biri gibi susmam gerekirdi zaten. Yalnızlaşmamak için kendime mutlu, sıradan bir aile masalı da uydurabilirdim ama baştan ayağa dürüstlüktüm ya da o denli hastalanmamıştım daha. Başka anne babalar kavga etmiyor, yemek düzgün saatlerde hep birlikte saadet içinde yeniyor, tabaklar havada uçuşmuyor, kimse kimsenin kalbini yaralamıyor, beden ve ruh düz bir yolda ilerliyor, hayat bir iç çekişe dönüşmüyordu. Kimsenin benim gibi evden kaçıp uzaklara gitmek hayalleri de yoktu. Güvenlik oradaydı ve özgürlük son bir emre kadar yasaklanmalıydı.

Çocukken en büyük hayranlığım sıradan insanlar ve sıradan hayatlaraydı. Evler Türk filmlerindeki gibi pırıltılı olmalı, hikâye pürüzsüz bir biçimde inşa edilmeliydi. Sıradan olmanın meleksi bir huzuru vardı. Okul kitaplarındaki aileler beş yıldız, pek iyi idi. Bir gün İngilizce kitabında otobüsle işe giden ve çorabı kaçtığı için kaygılanan Jane adlı bir kıza rastlamış ve büyük bir sempati duymuştum ona.

Romanlar, filmler küçük şehrimizin ötesine taşıdı beni sonra. Dünyanın daha büyük olduğu zamanlardı o zamanlar. Armstrong aya ayak bastığında komşunun balkonundan hep birlikte aya bakmıştık. Kemal Amca bir karaltı hissettiğini söylemişti.

Kalbim ne kadar temiz ne kadar sevmeye açıktı masumiyetimin doruklarında olduğum o yıllarda. Savaş görmüş, türlü şiddete tanık olmuş bir çocuktum ama yeryüzünün güzelliği ile büyülenmiştim bir yandan da.

Ne olursa olsun, her sahte bakış, her içtenliksiz cümle bir biçimde ele veriyor kendini. Kimi zaman başkaları adına utandığımız için görmezden, duymazdan geliyoruz onları. İnsan yaş aldıkça daha iyi okumaya başlıyor bu işaretleri. Dünyayı daha iyi kavramak bir mutsuzluk sebebi.

Çocukken ağaçlara, ormana bakar bu ne muhteşem bir dünya diye düşünürdüm. Denizle sonsuzluğa uzanır, yıldızlar altında iliklerime kadar titrerdim.

Kendimi dünyaya yanlışlıkla düşmüş biri gibi hissetsem de sonsuz keşifler olduğunu düşünürdüm önümde.

Zaman algımız değiştikçe ilişkimiz de farklılaşıyor dünya ile. Sonsuz deneyim ve bilgiyle dolu bir zihin daha farklı duruyor hayatın karşısında. Pencereden izlediğin hayat çocukluktaki kadar dehşet verici değil belki ama sırlarını keşfettiğin her şey gibi büyüsünü de yitirmiş durumda.

Geçiciliği daha iyi kavrıyorsun zamanla. Bu da heba edilen her an için yasa dönüşürken gelecekteki her potansiyel anı da değerli kılıyor aynı zamanda.

Kendin için, mutsuz çocukluğun için yas tutmaktan, hayıflanmaktan vaz geçmen gerekiyor bir noktada. Anılar sepetinin ağır kefesi oradan çıkıp da gelecek kefesine geçtiğinde tahterevalli etkisi ile yükseklere çıkarıyor seni. Yaşanan acıların, örselenmiş bir geçmişin inadına hayata dalıp onun nimetlerine doya doya kanmak istiyorsun.

Geçmiş mi? Öylesine acıydı ki tatlı şeyler tatmak lazım bu acıyı bastırmak için. Hayat geçiciyse kalıcı bir iz bırakmalı oraya. Zaman hızla geçiyorsa doyasıya yaşamalı kalan her anı.

 Her şeye rağmen güzel hem de çok güzel duyumsamalarla dolu hayat. Belki ulaşabilirsin sen de bazılarına.

Bu yazı toplam 1460 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar