1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nde görev yapan 17 İsveç askeri hayatını kaybetmişti...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nde görev yapan 17 İsveç askeri hayatını kaybetmişti...”

A+A-

Birleşmiş Milletler Kıbrıs Barış Gücü askerleri olarak görev yapan İsveç kontenjanlarında görevli 17 İsveç askerinin, Kıbrıs’taki çeşitli tarihlerdeki görevleri esnasında hayatlarını kaybettikleri belirtildi.

BM Barış Gücü İsveç Kontenjanı’nda görev yapmış bulunan Lars-Göran Lindström, geçtiğimiz günlerde İsveç’te yaptığı bir konuşmada bu konuda geniş bilgi verdi... İsveç kontenjanlarında görev yapmış olan Hans Zettby tarafından sosyal medyada paylaşılan bu konuşmadan bazı bölümleri, okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. BM Kıbrıs Barış Gücü hakkında Lars-Göran’ın ilginç konuşmasını dinlemeye 23 eski BM askeri gitmiş ve bu konuda Hans Zettby, Lars-Göran Lindström, yaptığı konuşmayı aktarmış sosyal medyada... Hans Zettby’nin bu toplantıdan paylaştığı fotoğrafları da sayfamızda okurlarımızla paylaşıyoruz... Hans Zettby’nin yazdığına göre, Lars-Göran özetle şöyle demiş:

***  1964 ile 1987 yılları arasında İsveç Kıbrıs kontenjanları, BM Barış Gücü askerleri olarak Kıbrıs’ta görev yapmışlardı... Bu görevler esnasında farklı zamanlarda 17 İsveç askeri hayatını yitirmiştir... Yıllar içerisinde İsveç, toplam 25 bin 589 askeri personelle BM Kıbrıs Barış Gücü;’ne katkıda bulunmuştur. Buna 2,365 polis görevlisini de eklemek gerekir... Bazı görevliler ve İsveçli polisler, Kıbrıs’ta 1993 yılına kadar hizmet vermiştir.

***  İsveç’in Kıbrıs kontenjanlarına başlangıçta 24C ile 38C arasında seri numaraları verildiydi... Tek numaralar kullanılmaktaydı... 39C’den başlayarak, 1974’ün sonbaharına kadar 51C numarası da verilmişti... 1980 ilkbaharında 75C numarası verilmiş ve en son verilen numara ise 90C olmuştu...

***  Lars Göran Lindström, UNFICYP yani BM Kıbrıs Barış Gücü’nde 1964-65 yıllarında 26C numaralı İsveç kontenjanında görev yapmış. Bunu ve olayların başlangıcını anlatan Lars-Göran, 2014 yılında yani görev yapmasının üstünden 50 yıl geçtikten sonra Kıbrıs’a tekrar bir ziyaret yapmış... Bu ziyarete 24C ve 28C kontenjanlarından eski personel de kendisine eşlik etmiş...

***  Lars-Göran’ın anlattığına göre 21 Aralık 1963’te Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar arasında çatışmalar başadıktan sonra, 1964 yılı başlarında taraflar bir konferansta bir araya gelmişler ve Birleşmiş Milletler’den barış gücü için sorumluluk almasını istemişler. Bu isteği BM Güvenlik Konseyi onaylamış ve UNFICYP yani BM Kıbrıs Barış Gücü oluşturulmuş. Mart 1964’te çeşitli ülkelerin yanısıra, İsveç’ten de bir kontenjan adaya gelmiş.

kibrista-bm-baris-gucunde-gorev-yapan-isvecli-askerlere-iliskin-semineri-dinleyen-isvecli-emekli-bm-askerleri.jpg

Kıbrıs'ta BM Barış Gücü'nde görev yapan İsveçli askerlere ilişkin semineri dinleyen İsveçli emekli BM askerleri...

***  700 askerden oluşan kontenjana, Gazze Kontenjanı’ndan 103 asker ile Kongo Kontenjanı’ndan geri gelen 150 asker katılmış ve böylece sayı 955 askere çıkmış. İsveç’ten başka Danimarka, Finlandiya ve Birleşik Krallık gibi sekiz başka ülkeden de askerler BM Barış Gücü’ne katılmış.

***  Kıbrıs’taki BM Kıbrıs Barış Gücü’nün amacı, Kıbrıslırumlar’la Kıbrıslıtürkler’i ayrı tutmakmış... Kıbrıs, bir leoparın desenleri gibiymiş, insanlar köylerde veya ülke çapında enklavlarda yapıyormuş, parçalanmış bir haritada İsveçli askerler başlangıçta adanın batısında gruplanmışlar ve operasyonel yerler oluşturulmuş.

***  Düzeni koruyabilmek için İsveçli kontenjanların köylerden bilgi almaları önemliydi... Bu da, askerlerin güven yaratması ve bir tür istihbarat servisi yürütmeleri manasına geliyordu...

***  1964 senesinin ilkbahar aylarında BM Kıbrıs Barış Gücü adada toplandığında, İsveç kontenjanı, Baf bölgesinden sorumluydu ki bu adanın batısında idi. 24 Eylül 1964 tarihinde iki İsveçli yüzbaşı olan Helge Hjalmarsson ve Willy Lindh, Kıbrıslıtürk tarafına silah kaçırdıkları gerekçesiyle tutuklanmışlardı. Bu silah kaçırma konusu, tarafların İsveçliler’e güvenini sarsmış ve böylece kontenjan adanın doğusuna aktarılarak kendilerine Mağusa bölgesinin sorumluluğu verilmişti...

***  Yunan elemanlar tarafından yapılan bir darbeye yanıt olarak Türkiye, Temmuz 1974’te adanın kuzey bölgelerini işgal etmişti... Çatışmalar çeşitli yoğunluklarla Ağustos ortalarına kadar devam etmişti... Bu çatışmalar ardından BM Kıbrıs Barış Gücü’nün görevi, taraflar arasında bir tampon bölgede görev yapma şeklinde genişletilmiştir...

***  İsveçliler için 1974’te Türk işgali ardından durum radikal biçimde değişmişti... Köyleri korumaktan kuzey ile güney arasında tampon bölgede devriye gezmeye doğru değişmişti durum. İsveç kontenjanına Sektör 5 denen Larnaka sektöründe sorumluluk verilmişti ki bu bölge Lefkoşa ile Dikelya üssü arasındaki bölgeyi kapsıyordu.

***  İsveç kontenjanları, Türk ordusu ile Kıbrıslırum Milli Muhafız Ordusu’nun arasında konuşlanmıştı... Geçmişte, bu klasik bir iç savaş olurdu. Ancak şimdi Türkiye bir oyuncu idi... 200 bin Kıbrıslırum evlerini bırakarak kuzeyden kaçmışlardı. Kıbrıslıtürkler de kaçmışlardı ancak öteki yöne doğru – tüm bunlar bir tür “etnik temizlik” idi... (“Etnik olarak ‘temiz’ ya da tek toplum içeren bölgeler oluşturulması kastediliyor bu deyişle – S.U.)

***  Kıbrıs’taki BM Barış Gücü, BM bütçesinden karşılanmıyordu, BM Barış Gücü’ne asker veren (ülkeler) tarafından karşılanıyordu bütçesi. Şubat 1987’de İsveç, BM Genel Sekreteri’ne, yıl sonuna kadar İsveç askerlerini geri çekeceklerini bildirmişti – meğer ki hem mali koşullar değişsin, hem de Kıbrıs’taki siyasi durum önemli oranda iyileşsin... Ve 1987 sonunda İsveç, kontenjanını geri çekmişti.

(Hans Zettby’nin İsveççe yazısını sosyal medyadan derleyip google translate aracılığıyla İngilizce’ye, oradan da Türkçe’ye özetle çeviren: Sevgül Uludağ/

YENİDÜZEN).

bm-kibris-baris-gucunde-gorev-yapmis-olan-lars-goran-isvecli-askerlerin-kibrista-bm-baris-gucu-icerisinde-neler-yasadigini-anlatiyor.jpg

BM Kıbrıs Barış Gücü'nde görev yapmış olan Lars Göran, İsveçli askerlerin Kıbrıs'ta BM Barış Gücü içerisinde neler yaşadığını anlatıyor...


***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞME KONUSUNDA DÜNYADA NELER YAŞANIYOR?

“Sırp esirleri kurtarmaya çalışırken öldürülen Boşnak Refik Visça’nın öyküsü...”

sayfa-12-icin-resim-005.jpg

Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı BİRN, geçtiğimiz günlerde “Dayanışma Öyküleri” adı altında, en zor koşullarda yani savaş esnasında, birbirini kurtarmaya çalışanların öykülerini yayınlamaya başladı...

Bu öykülerden ilki, Sırp esirleri kurtarmaya çalışırken öldürülen Boşnak Refik Visça’nın öyküsü... Bu öyküyü okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik... BİRN’den Emine Dizdareviç, özetle şöyle anlatmış bu öyküyü:

***  Boşnak ordusunda askeri polis olan Refik Visça, 12 Ağustos 1992’de görevde değildi – Bosna kentlerinden Zavidoviçi’de Orta Dereceli Teknik Okul’a gitmekte olan Jasmin Vikoviç’in hareketlerinden haberdar olmuştu... Okulda 12 Sırp tutuklu vardı, yakın köylerden yakalanarak buraya getirilmişlerdi. Vikoviç ise oraya Sırp esirleri öldürmek amacıyla gidiyordu çünkü yeğenlerinden biri o gün Zavidoviçi yakınlarında öldürülmüştü...

***  Visça’nın yeğeni Senad Visça, “Amcam bu haberi eve gelirken duydu. Evine gitti, üniformasını giydi, silahını aldı ve okula doğru gitti çünkü biliyordu ki okulda Sırp savaş esirleri vardı...”

***  Senad, amcaının Vikoviç’i tam da okulun kapısında bulduğunu, buradaki bir görevlinin onun okula girmesini engellemeye çalıştığını anlatıyor. Visça, Vikoviç’e arkasından yaklaştı, silahını bırakmasını söyledi. Onu korkutmak maksadıyla Visça yere doğru ateş açtı ancak tam o anda Vikoviç Visça’ya doğru ateş açtı ve aldığı yaralar sonucunda Visça öldü... Senad, “Amcama ateş açtığında bedenine 17 kurşun saplanmıştı” diye anlatıyor...

***  Senad, amcasıyla öldüğü gün son anlarını hatırlıyor, Visça ona sarılmış ve saçını okşamış... Visça, Zavidoviçi’de muhasip olarak çalışmaktaymış ve popüler bir kişiymiş... Birkaç yıl önce Bosnalı ünlü futbolcu Saffet Susiç onu bulmuş ve birlikte Krivaya futbol kulübünde top oynadıklarını anlatmış Senad’a... Üzüntülerini bildirmiş...

***  “Amcam, Kristal Otel’de en iyi dansçı olarak da bilinmekteydi” diye anlatıyor Senad... “Dans etmeyi severdi amcam, komik bir insandı... Onu herkes çok severdi... Ona her zaman saygı duydum... Hatta ona kendi babammış gibi sevgi duymaktaydım” diyor.

***  1999 yılının Mart ayında, Zenika’da bir mahkeme, Vikoviç’e, Refik Visça’yı öldürdüğü için iki yıl hapislik cezası vermiş... Mahkeme kararında Visça’nın, okula girmesini engellemeye çalışırken Vikoviç tarafından vurulduğu belirtiliyor. Bu karar temyiz edilince, hapis cezası beş yıla çıkarılmış Ekim 2000’de.

***  Raşide Ziga, Refik Visça’nın ablası, o da Zavidoviçi’de yaşıyormuş bir zamanlar... Ve öldürülmeden birkaç dakika önce kardeşini görmüş, balkonda oturmuş eşiyle kahve içiyormuş ve Refik Visça’ya seslenerek gelmesini, onlara katılmasını istemiş... “Gideyim de geri geleceğim hemen” demiş Refik Visça... Aradan 20 dakika geçmeden silah sesleri duymuşlar, sonra da polis sirenlerini duymuşlar – polis bölgeyi kuşatmış ondan sonra...

***  Raşide Hanım kardeşi öldürüldüğü zaman henüz 37 yaşında olduğunu, Amar ve Admir adlı iki çocuk babası olduğunu, çocuklarının beş ile altı yaşlarında olduğunu anlatıyor. “Çocuklara babalarının öldürüldüğünü hemen söylemediydik” diyor... “Çocuklar sürekli soruyordu: Babamız nerede? Babamız nerede? diye...”

***  Visça’nın kardeşi Zühdiya ise haberi aldığında cephede olduğunu ve sonra da morga gittiğini anlatıyor. “Orada bir masanın üstünde yatırken gördüm onu, o kadar çok yarası vardı ki, bunları sayamadım bile” diyor.

***  Çocukken Visça’nın okulda matematikte en iyi olduğunu hatırlıyor... “Her zaman birşeyler başarmak için isteği vardı, kendi şirketini kurmuştu, muhasipti... Bunun için de matematik gerekirdi... Herkes onu tanırdı. Şarkı söylemeyi severdi, neşeli bir insandı... Tek kusuru, fazla cesur olmasıydı” diyor...

***  Kardeşini öldüren Vikoviç’i tanımadığını ancak şimdilerde onu kentte gördüğünü anlatıyor... Visça ailesi bireyleri, Refik’le gurur duyduklarını, onun bir milliyetçi olmadığını, hayatını 12 Sırp esiri korumak için verdiğini söylüyorlar... Ancak öldürüldüğü yere onun adının verilmesi gerektiğini söylüyorlar...

***  Kızkardeşi Reşide, “Bu benim için çok anlamlı olurdu... Çünkü biz hiçbir zaman insanları etnisitelerine, milliyetlerine göre ayırmadık, insanlar iyi mi, kötü mü, sadece buna baktık” diyor. “Bu nedenle kardeşimle gurur duyuyorum... Ben de olsam, ben de aynı şeyi yapardım” diyor.

***  Sonraları o Sırp tutukluların, Refik için dua ettiklerini öğrenmiş Refik’in ailesi – çünkü Refik’in müdahalesi sayesinde hayatta kalabilmişler... Bu cinayetten birkaç gün sonra esir değiş-tokuşuyla da serbest bırakılmışlar...

***  2017 yılında Sosyal Demokrat Parti’den Zavidoviçi belediye meclis üyeleri, Visça’nın hatırasının yaşatılması için bir insiyatif üstlenmişler. SDP’nin Zavidoviçi ofisi başkanı Demir Memiç, BİRN’e yaptığı açıklamada herkesin Rebinye’de 1993’te bir Boşnağı saldırıdan korurken öldürülen Sırp Srdyan Aleksiç’in adını bildiklerini ancak Refik Visça’dan kimsenin haberdar olmadığını anlatıyor. “Bu nedenle belediye meclisinin bir sokağa Refik Visça’nın adını vermesini istiyoruz, böylece yüzyıllar boyunca bu ülkedeki toleransın sembolü olarak bu bir gösterge olacaktır – ne yazık ki bu tolerans bir şekilde kaybedilmişti” diyor... Bu düşünce konsey tarafından reddedilmiş fakat Memiç, “Bu insiyatifimizi tekrardan canlandıracağız” diye konuşuyor.

https://balkaninsight.com/2022/11/02/solidarity-stories-1-a-symbol-of-tolerance-in-bosnia/

(BALKAN INSIGHT – Emine Dizdareviç’in 2.11.2022’de yayımlanan yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ / YENİDÜZEN).

Bu yazı toplam 1149 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar