1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. KIBRISLI KİTAPLAR
Eralp Adanır

Eralp Adanır

KIBRISLI KİTAPLAR

A+A-

2021 yılının bu son günlerinde Pazar yazımızı Kıbrıslı Kitaplarımızdan bazılarına ayırmak istedim.

2021 yılında yazın dünyamızda yeni-genç isimlerle karşılaşmamız bence en önemli gelişme. Uzun yıllar Kıbrıs Türk Edebiyat dünyamıza yayınlarıyla katkı koyan nice değerlerimiz, yazarlarımız bu üretimlerine devam ediyor. Fakat sürekli üretimlerde bulunan bu isimlere yeni isimlerin eklenmesi ve hatta bu “eklentilerin” edebiyatın farklı dallarında olması müthiş keyif verici. Roman alanında artık sadece anı ya da otobiyografik, savaşla yoğrulmuş kitaplarımız yer almıyor. Bu alt kulvarlara Fantastik, Polisiye ve Ütopik kulvarların da yoğunluk kazanarak roman geleneğimizin gelişmesine önemli katkı sağlamaktadır.

2021 yılının bu son yazısında işte az önce bahsettiğim yeni yazarlarımızdan Demet Mannaş Kervan, Fatma Türkoğlu, İlke Ergin, Pembe Tanyol, Fezile Olkanlı’nın kitaplarına yer vermek istiyorum. Ve dileğim 2022 yılında da yeni isimler yeni üretimlerle Kıbrıs Türk Edebiyatı dağarıcığımızı daha da zenginleştirmek.

 

1-264.jpg

Demet Mannaş Kervan

“Haremde Cinayet”

At Kitap, 208 syf, Ocak 2021

“Küçük damlanın bulutlarda doğup çamurlu arazide kilometrelerce yol katederek vardığı yer; daha on altısına yeni basmış, güvercin gibi beyaz bir kızın küçücük ayaklarıydı. Besleme verildiği konaktan Osmanlı haremine hediye edilen, görkemli saray hayatına rağmen annesinin aş kokan koynunu özleyen ve şimdi, gömüldüğü su dolu çukurun içinde ölümü bekleyen küçük cariye Evemia’nın ayakları...

Topkapı Sarayı’nın hareminde, küçük bir cariye kızın öldürülmesi ile başlayan ve sonunda Valide Sultan’a kadar uzanan cinayetler zinciri... Katili ve amacını ortaya çıkarmaya çalışan gizli bir topluluk... Yüzyıllar önce keşfedilmiş bir sır ve bu sırrı korumaya and içmiş bir tarikat... Yeniçeri Ağası Muzaffer yatağına uzanmış, içini kemiren konuyu düşünüyordu; kurbanların ölüm şekli. Bir yanda kan akıtılmadan öldürülen Cariye, Haremağası, Gözde Hatun ve Hoca Efendi; beri yanda boğazı kesilip son damlasına kadar kanı boşaltılarak öldürülen Aşçıbaşı ve Kapıkulu...

Yazdığı romandaki hangi gerçekler, kimi bu kadar rahatsız etmişti? Yüzyıllar önce yaşananlar neden sır olarak kalmalıydı? Yaz, aldığı tüm ölüm tehditlerine rağmen gerekirse canı pahasına romanını basmaya kararlıydı. Ancak vakfın büyük salonunda karşısına geçip gerçeklerin hiç de sandığı gibi olmadığını anlatan ihtiyarın sözleri, tüm kararlılığını yerle bir etti. Bir seçim yapmalıydı; ya romanını basıp her ne pahasına olursa olsun tüm gerçeği insanlığa duyuracaktı ya da dünyayı yerinden sarsacak ve insanlığın sonunu getirebilecek bu gerçeği, sonsuza dek geçmişin bilinmezliğine hapsedecekti.”

(arka kapak yazısı)

 

2-222.jpg

Fatma Türkoğlu

“Gök Çatının Altındakiler”

Işık Kitabevi, 350 syf, 2021

“Elinizdeki kitap pek çok insanın hayatını, hayatlarının birbiriyle kesişmesini ve ayrışmasını akıcı ve yer yer mizahi bir dille anlatyıor. Nijerya’da ve Kıbrıs’ta geçen hayatların ortaklığını, aşk, aile ve arkadaşlık ilişkileri ekseninde ve bütün gerçekliğiyle gözler önüne seriyor; bu yönüyle ırkçı ön yargılarla da hesaplaşıyor.

Şüphesiz ki baştan beri gök çartının altında pek çok insan doğdu, yaşadı ve öldü; hepsi aynı göğe baktı ama hiçbiri kaderine hükmedemedi ve hiçbiri kaderini kendi başına bilemedi.

.....”

(arka kapak yazısından)

 

3-164.jpg

İlke Ergin

“UTERYA-Femmanın Günlükçesi”

Dorlion, 321 syf, Ekim 2021

“Rahatsız edici derecede ideal bir ütopyanın yuvası: UTERYA... Sadece kadınların (Matarlar) ve çocukların (Femmalar) yaşadığı, temellerini doğrudan demokrasiden alan sıradışı yeşilci bir anarko-komünist sistem. Öyle ki Uterya’da yönetici yok, yeşilciliği baltalayacak yapaylık yok, tanrı yok, babalar yok, cinsiyet ayrımcılığı yok... Hatta yeni nesil EKA’lar arasında cinsiyet algısı da yok! Sadece ideal nesli yaratmak için sosyo-ekonomik açıdan tamamıyla eşitlikçi bir düzen kuran Matarlar ve onların Femmaları var.

Uterya serisinin bu ikinci romanında Dafne’nin terk etmek zorunda kaldığı biyolojik çocuğu Che’nin 18 yaş günlüğünün sırdaşı oluyoruz. Yıl 2032, yer Uterya ve fazlası... Femmalar sırrın peşinde, baba arayışında, aşkta, meşkte... Che’nin samimi üslubuyla hayat bulan hikaye gerçek ELA’ların gözünden Uterya’yı aydınlatıyor.

Bakalım ilk romanda bir dizi haksızlığa uğrayan Dafne’nin yürekten dilediği gibi gerçek bir Femmaya dönüştü mü?

‘Ve en sonunda ben... Günün büyük bölümünde ayaklarını yere sürüyerek yürüyen. Bir kot pantolon, bir tişörtün arasında düşük omuzlarıyla dibe gömülen bir tip işte. Yani en azından günün sabah saatlerinde. İşin doğrusu ufak bir dengesizliğim olabilir. Çünkü bazen öyle, bazen böyleyim...’ “

(arka kapak yazısı)

 

4-119.jpg

Pembe Tanyol

“Nil Yeşili”

264 syf, 2021

“Okudukça; sizi bambaşka mekânlara, birbirinden farklı masalsı diyarlara taşıyacak, yaşamın sayısız renk tonlarını barındıran bu kitap, hayatın beklenmedik güç darbeleriyle çok genç yaşta tanışan küçük bir kızın ve ona duyduğu karşılıksız sevgi ve desteği, ondan hiçbir zaman esirgemeyen genç bir adamın muhteşem hikâyesidir.

Geçmişine sünger çekip geleceğe tutunmanın sevgiyle hayat amacına dönüşmesini kimi zaman hüzünlenerek, kimi zaman gülümseyerek tanık olacaksınız.

Bütün bunların yanında; yemek yeme tutkunuzun tetiklendiğini hissedecek, modaya artık başka bir gözle bakacaksınız...

Romandaki tasvirler sayesinde, kendinizi âdeta karakterlerle karşı karşıya bulacaksınız...”

(arka kapak yazısı)

 

5-084.jpg

Fezile Olkanlı

“Sonbahar Masalı”

Eyobi Yayınları, 221 syf, Ağustos 2021

“ ‘Aslında bu bir sonbahar masalıydı. Sonunda sert rüzgârlar, sararmış bahçeler ve karanlıklar olacaktı...’

Zehra, oturzlu yaşlarının başında genç bir kadındır. Tam da evlilik arifesinde son bulan ilişkisinin ardından, geleceği ile ilgili ne yapacağını bilmediği ve çaresiz hissettiği bir dönemdedir.

O sabah iş yerine gelen mektup, hayatının tatsız ve monoton düzenini bir anda yerle bir eder. Zehra’nın iki yıl önce kaybettiği büyükannesinin, daha önce adını dahi duymadığı bir adada evi vardır ve bu evi torununa bırakmıştır.

İngiltere’de başlayıp Mayi Adası’nda devam eden yolculuğun son durağı, msonbahar yaprağının ait olduğüu yer Kıbrıs’tır. Bu yolculuk sırasında Zehra, büyükannesinin sırlarını kovalamanın yanı sıra kendi kalbinin en ücra kölşelerinde sakladığı aşk ve hayal kırıklığüıyla da yüzleşecektir...”

(arka kapak yazısı)

Bu yazı toplam 1483 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar