1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Hatırladıklarım ve bugünkü acı!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Hatırladıklarım ve bugünkü acı!

A+A-

14 ve 15 Ağustos 1974’ten hatırladığım, Gaziveren’i esir alan Rum asker ya da milis sayısının sanki azaldığıydı…
Benden olsa olsa 10 yaş büyük bir iki genci de ilk kez görmüştüm!
Ellerinde av tüfeği vardı ve devriye yapıyorlardı!
Ama “öteki silahlar taşıyan” daha yaşlı, sakallı tipler sanki ortalıkta değildi…

-*-*-

Korku tavan!
Hacı Fahri amca ve Hacı Sabriye teyzenin evlerindeydik…
Babam esirdi ve Limasol’da olduğunu biliyorduk sadece…

-*-*-

Yatak vardı ama biz yatağın üzerinde değil, altında yatıyorduk… 
Annemi karnından akrep sokmuştu!
Ve hiç sesini çıkarmamıştı, korkudan!

-*-*-

Kötü günlerdi!
Çok uzaklardan boooom, boooom diye sesler işitiyorduk…
Bir yerlerde bombalar patlıyordu…

-*-*-

16 Ağustos sabahının ilk ışıkları ile birlikte, Emin dayının yol ortasında, elinde bastonuyla göbek attığını gördük!
Omorfo – Lefke Anayolu köyden geçiyordu ve o ana yolda Türk tankları vardı!
Daha doğrusu Türk bayrakları görmüştük üzerlerinde!

-*-*-

Annem, “sakın kimse sokağa çıkmasın, Rumlar oyun oynuyor, hepimiz öldürecekler” demişti!
Ama bu bir oyun falan değildi!

-*-*-

Herkes, yaşadığı tüm acıyı, babalarımızın, büyüklerimizin esir oluşunu, 14 kişinin öldüğünü falan unutmuştu!

-*-*-

Türk askerleri bizden su ve sigara istiyordu…

-*-*-

Herkes ana yol kenarında, ilkokul civarında Türk askerleri ile kucaklaşıyor, onlara su veriyordu…
Sigara yoktu!
Sonradan ganimet sigaralar bulacaktık!
Neyse!
Bu arada, Omorfo’dan Pendaya üzerinden yani şöyle anlatalım, Güzelyurt’tan gelip, Yeşilyurt üzerinden Güney’e kaçan onlarca Rum aracına hiç dokunulmamıştı…
Hızla geçip gidiyorlardı!

-*-*-

Sadece içlerinden biri ateş açmıştı!
O’nu yakalayıp, “okulun tuvaletleri arkasına götürmüşlerdi…”

-*-*-

Yanılmıyorsam, 10 – 12 kadar Rum asker ya da milis kaçamamıştı…
Mezarlık yakınlarında bir çukurluk yerde yakalanmışlardı…
Ellerini arkadan bağlayıp, okulun oyun alanına yuvarlak bir daire şeklinde oturtmuşlardı.

-*-*-

Onlara kovadan su veriliyordu…
Yanlarına yaklaşıp konuşmaya çalışan bir köylü yaşlı, Türk askerinden hakaret işitmişti!
Onları da deniz kenarına götürdüler sonra!

-*-*-

Ve 3 ay kadar sonra, esirler takas edildi, babam da gelmişti…

-*-*-

Kurtarılmıştık!

-*-*-

Kurtarıldıktan sonra bir hırsızlık, bir hırsızlık ki anlatamam!
7 yaşında çocuktum, şu anda Güzelyurt’ta bar çalıştıran benimle aynı yaşlardaki Erkin’le koskocaman büyük bir karton sigara çalmıştık!

-*-*-

Neyse!
Kurtarıldık, hırsızlığa başladık…
Kurtarıcılarla birlikte hala çalmaya devam ediyoruz!
Bir farkla; o zaman toplumsal direniş gururumuz vardı; şimdi kurtarıcının aşağılaması ve yok oluşumuz hızlanmış durumda!


Stockholm’a kadar yolunuz var!

Bir arkadaşımın deposunu, 2019’daki sel felaketinde su bastı…
Elektronik cihazların o günkü fiyatı 8 milyon TL’ydi!
Herhalde bugünkü değerleri 50 milyon TL’nin üzerindedir!

-*-*-

Aynı arkadaşım, turizm sektöründe hizmet veren bir şirketin sahibiydi…
Borçlandı, yeni aletler aldı!

-*-*-

2020’ye umutla girdi!
Bu kez, pandemi başladı!
İki yıl iş yapamadı!
Ve iflas etti!
Devletinden tek kuruş almadı!

-*-*-

Soru 1: Ekselansları TC Lefkoşa Büyükelçisi, acaba bu arkadaş ve bunun gibi onlarcamız için de, tıpkı bir şirkete para çıkarmayı başardığı gibi; hükümetimizden para çıkarmak için çaba harcar mı?

-*-*-

Soru 2: KKTC’deki Ticaret Odası, Sanayi Odası, Esnaf Odası, İnşaat Müteahhitleri Odası falan, “garagözlük” mü? Yok mu yapacakları, yapabilecekleri bir eylem?

-*-*-

Biz bu kadar mı zavallıyık?

-*-*-

Bir de işgal var dendiğinde kızmıyorlar mı?

-*-*-

Adamlar da haklı; Rum – Yunan ikilisi bizi kesecek!
Ve ben bir hainim!
Tamamdır!
Siz bu şekilde devam edin!
Stockholm’a kadar yolunuz var!    


Süleyman abinin en son 
şakası, çok acı oldu!

Müdürüm, abim, kardeşim…
Arkadaşım…
Şaka makinesi…
Ne yazayım?
Neyi yazayım?
Hangi anıdan bahsedeyim?
Hangisini anlatayım!

-*-*-

Kelimeler tükendi…
Neredeyse 35 yıllık dostluk…
Fotoğraflar kaldı en büyük hatıra…

-*-*-

Evlat sevgisi…
Vatan sevgisi…
Evet, özellikle bira aşkı…
O’ndan çok şey öğrendik…

-*-*-

İçki masalarının tadı olmayacak artık…
Şaka dolu sohbetler bitti…

-*-*-

Bu ülkeden bir Süleyman Ergüçlü geçti…
Biz O’nu çok sevdik…
Sevmeye de devam edeceğiz…

-*-*-

Çok sevdiği eşine, torun ve evlatlarına ama en çok da bu ülkeye başsağlığı dilerim…
Keşke, arasa, “be eşşekler, amma gandırdım sizi gene ha” dese…
Keşke!
Bu son şakan, gerçekten en acı şakan oldu be abi!

249431877-10159362692159890-7622046640976454906-n.jpg

Bu yazı toplam 2370 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar