
ARKA BAHÇE
Arka Bahçe, genç arkadaşımız Halil Karapaşoğlu’nun yayına hazırladığı; ilk sayısı geçen ay çıkan “Mevsimlik” bir edebiyat dergisi…
Kitaba ilginin her geçen gün düştüğü şu yarı buçuk adacığımızda, kitapevi ve yayıncılıkla adını duy
Arka Bahçe, genç arkadaşımız Halil Karapaşoğlu’nun yayına hazırladığı; ilk sayısı geçen ay çıkan “Mevsimlik” bir edebiyat dergisi…
Kitaba ilginin her geçen gün düştüğü şu yarı buçuk adacığımızda, kitapevi ve yayıncılıkla adını duyuran Khora Kitap Cafe Ltd.’in sahipliğini üstlendiği bu genç dergi ne yazık ki bu güne dek beklediği ilgiyi göremedi…
Halil Karapaşaoğlu, Ziya Ormancıoğlu, Zeki Ali, Tamer Öncül, Hakkı Yücel, Jenan Selçuk, Ahmet Tezer, Emre İleri,Sonat Yurtçu, Erk N. Günce, Atilla Türk, Gürgenç Korkmazel, Cengiz Erdem, Mehmet Kansu, Rıdvan Arifoğlu, Çınar Uluçay ve Yıltan Taşçı’nın yazı ve şiirlerinin yanı sıra; Kenet Rexroth ve Kostas Karyotakis çeviri şiirlerine de yer veren derginin sonunda Devran Öztunç’un bir karikatürü ve Kitap tanıtım sayfaları da var…
Halil Karapaşaoğlu’nun “Merhaba Derken” başlıklı yazısında, derginin yayınlanma nedenleri şu cümlelerle açıklanıyor:
“Kıbrıslı Türk Edebiyatı, Kıbrıslı Türklere dayatılan politik, ekonomik ve entelektüel hegemonyadan bağımsız düşünülemez. Kıbrıslı Türk Edebiyatı’nı özerkleştirme ve kurumsallaştırma çabası, ülkenin genelinde var olan grevlerle, eylemlerle birlikte düşünülmelidir. Bir Halkın yaşanabilir bir hayat talebi; sanırım politikanın, felsefenin, sosyolojinin, psikolojinin ve tabii ki kaçınılmaz olarak edebiyatın da meselesidir.
Kıbrıslı Türk siyaseti Ankara üstünden şekillenirken, buna paralel olarak Kıbrıslı Türk Edebiyatı da İstanbul üstünden şekillenmektedir. Lefkoşa ne siyasetin ne de entelektüel yaşamın öznesi olamamış, merkez haline dönüşememiştir, dönüştürememişizdir. Edindiğimiz bilgi , kendi yaşadığımız ihtiyaçlarımızdan doğmuyor, İstanbul üstünden bize dayatılıyor(…)
Halil Karapaşaoğlu’nun (Kıbrıslı Türk Edebiyatı’nın Kurumsallaşamamasının nedenleri olarak sıraladığı) bu saptamalarına büyük oranda katılsam da, İSTANBUL etkenini gereğinden fazla abarttığını düşünmekteyim… Seksenli yıllara kadar bu belirgin bir olguydu, ama süreç içerisinde büyük oranda kırılmıştır…
Yazının devamında, Kurumsallaşmamanın diğer nedenleri olarak sıraladığı (bana göre baştakilerden daha önemli olan T.Ö) sürekli bir Edebiyat Dergisi’nin olmayışı; düşünce ve ürün üretimindeki yetersizlik; eleştirinin olmaması gibi itici nedenlerle yayınlanmaya başladı ARKA BAHÇE…
Emeği geçen genç arkadaşları bu zorlu yola adım attıkları için kutlar; yürüyüşlerinin uzun soluklu olmasını temenni ederim…
Arka Bahçe’de yayınlanan şiirim:
BARNABAS
Moraran akşamın
etekleri kirleniyor,
tozdan tepelere ağını örüyor sis…
Kilisenin temeline yürüyor
yosunlanmış tırnakları…
Gülüşleri çatlamış freskleri,
başını eğmiş ikonaları
mesken tutmuş tarihin kiri…
Boynu kırık mumlar
çırpınıyor dallarda
tutkunun alevleriyle
oynaşıyor melekler…
Güneşin boynu
çoktan vurulmuş
kızıl yapraklarda
parlıyor kanı…
Aşkın ejderha ağzı kadar
doyumsuz
mağara saklıyor onu…
Kitabı çalınmış
derisi soyulmuş
yatıyor kendi yalnızlığında…
Ufuk yok,
ne de ışık,
son durak:
KARANLIK
13-09-2011
Tamer Öncül

















