1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Anastasiades’in suçluluk duygusu
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Anastasiades’in suçluluk duygusu

A+A-

Crans Montana süreci Kıbrıs sorununa çözüm çabalarında önemli bir dönüm noktası oldu.

2004 referandumundan sonra çözüm umutlarının yeniden yeşerdiği 5’li zirve toplantısı 28 Haziran 2017’de İsviçre’nin Crans Montana beldesinde başlamış ve 10 gün devam etmişti.

Anastasiades’in federal çözümün olmazsa olmazı “siyasi eşitliği” kabul etmek istememesi, ya da bu kozu güvenlik ve garantiler başlığına karşı kullanmak için elinde tutmak istemesi ve geri adım atmaması nedeniyle tüm çabalara rağmen çıkmaz aşılamamıştı.

Bu sürecin çökmesinin baş sorumlusu Anastasiades idi. Bu konuda sadece Türk tarafı değil BM ve AB yetkilileriyle tarafsız siyasi gözlemciler yanında Rum tarafındaki muhalif siyasi güçler de benzer görüşler açıklamıştı.

Crans Montana’dan sonra Türkiye Kıbrıs politikasını değiştirdi. Konferans sırasında Anastasiades’in kendisine “bu şartlarda artık iki devletli çözüm daha gerçekçi olur” dediğini söyleyen Mevlut Çavuşoğlu ısrarla artık 2 devletli çözüm için çalışılması gerektiğini gündeme getirdi.

Dönemin KKTC cumhurbaşkanı Akıncı bu teze karşı çıkarak federal çözüm çabalarının sürmesini istedi. Bu da Türkiye ile arasının açılmasına neden oldu.

Çünkü Crans Montana’ya giderken “bu son müzakere olacak” diyen Akıncı, Crans Montana’dan dönerken de “bizim neslin son denemesiydi ve bitti, bundan sonra yeni nesiller ne yapacaksa yapacak” demişti.

Bu çatışma 2020 cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sürdü. Seçimde yeniden aday olan Akıncı’nın kazanmaması, daha doğrusu Türkiye’nin istediği politika değişikliğini itirazsız uygulayacak olan Ersin Tatar’ın seçilmesi için Türkiye seçime açık ve aleni biçimde müdahale etti. Sonuçta da Tatar cumhurbaşkanı seçtirilerek sorun giderildi.

Akıncı o tarihten sonra ilk kez Yenidüzen’e konuştu. Sevgili Aysu’nun sorularını yanıtladı ve hem müdahaleyi, hem de Türkiye ile yaşadığı tehdit dolu süreci anlattı.

Bu süreci hep birlikte yaşadık. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Kıbrıs sorununa çözüm çabalarını askıda tutmak pahasına Türkiye’nin, Tatar’ın eline tutuşturduğu sözde yeni ama gerçekte eski “egemen eşitliğe dayalı 2 devletli çözüm planı” Cenevre’de masaya getirildi.

Anastasiades buna “mal bulmuş mağribi” gibi sarıldı. Temmuz 2017’den bu yana üzerinden atamadığı “suçluluk duygusu” ndan kurtulma şansı yakalamış oldu.

Akıncı’nın Yenidüzen’deki açıklamalarını da bu yönde değerlendirdi. Dün Kıbrıs Haber Ajansı, CNA’de yayınlanan haberde “aynı zamanda Crans Montana’daki her türlü başarısızlık için bizim suçlanmamız hikâyesi çürütülmüştür.” dedi.

Anastasiades her fırsatta kendini aklamaya çalışıyor. Akıncı’nın anlattığı yaşanmışlıkları “bakın Türkiye’nin asıl hedefi ilhaktır, gerçekte çözüm istemeyen taraf Türk tarafıdır” diyor.

Türk tarafının çözüm modelini değiştirmekle Anastasiades’i suçlu sandalyesinden alacağını ve o sandalyeye gönüllü olarak kendisinin oturacağını Kıbrıs sorununa yakın ilgi duyan herkes biliyordu.

Öyle de oldu. Şimdi Anastasiades rahat rahat bu sürecin “kendisinin 2017’de Kıbrıs’la ilgili başarısızlıktan itibaren müzakerelerin Crans Montana’da bıraktıkları yerden başlaması arayışına hiç durmadan devam ettiğini gösterdiğini” söyleyebiliyor.

Halbuki yapılması gereken Anastasiades’i tam da Crans Montana’da kabul etmediği siyasi eşitlik üzerinden sıkıştıracak adımları atmaktı. Türkiye bunun yerine çözümsüzlüğe oynayarak bir kez daha kendi siyasi çıkarları için Kıbrıs Türk halkını koz olarak kullanmayı seçti.

Bu da hem biz Kıbrıslı Türklere hem de Türkiye’ye kaybettirmektedir. Türkiye’nin bu yöndeki siyaseti ne kadar daha surer bilemem ama kaybeden yine biz oluyoruz. 

Bu yazı toplam 1090 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar