1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Ya açlıktan ya da virüsten ölmek
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Ya açlıktan ya da virüsten ölmek

A+A-

Uluslararası İşçi Organizasyonu (ILO) verilerine göre, 2020 yılı itibarıyla 2 milyar insan kayıt dışı ekonomide çalışıyor. Yani, her 10 işçinin 6’sı. Bu oran Sahraaltı Afrika ve Güney Asya’da yüzde 90 düzeyine ulaşıyor. 

Dünyada çok büyük bir kesim kayıt dışı işçi olarak çalışıyor. Günlük kazanıp yaşayan, güvencesiz, sosyal yatırımı yapılmayan bu işçilerin, evde kalma, kapanma, işe gitmeme gibi bir durumları kesinlikle yok. İşe gitmedikleri her bir gün eve ekmek götüremiyorlar. Geçimlerini kayıt dışı ekonomiden sağlayan işçilerin önünde basit bir ikilem var: “Ya açlıktan ya da virüsten ölmek.”

22 Nisan 2020 itibarıyla, tam genel tecrit uygulanan ülkelerde yaklaşık 1.1 milyar, kısmi genel tecrit uygulayan ülkelerde ise 304 milyon kayıt dışı işçi yaşıyor ya da çalışıyor. 

Covid-19’un kayıt dışı işçileri etkileme oranı ise, tüm diğer risk unsurlarından ( sektörel risk, istihdam durumu v.d) çok daha fazla. Bu oran ise yüzde 76 düzeyine, yani 1 milyar 564 milyon kişiye tekabül etmektedir.

ILO, alternatif gelir kaynağı olmayan kayıt dışı işçiler ve ailelerinin, bu süreçteki kazanç kayıplarında ortalama yüzde 34 gerileme olacağını belirtiyor. Göreli yoksulluk artışı, alt-orta ve düşük gelirli ülkelerde yüzde 52 puana ulaşıyor. 

Dünya sistemini, küreselleşmeyi, sosyal adaleti ya da yeni bir dünya düzenini tartışırken, dikkate alınan temel veriler nedense Avrupa Birliği ülkeleri ya da Türkiye  oluyor. Oysa, dünyada yeni bir düzenden bahsedilecekse, küreselleşen dünyanın etkilerini tüm açıklığı ile görmek gibi bir sorumluluk duruyor karşımızda. 

Kapitalist sistemin yarattığı büyük felaket, bulunduğumuz coğrafyada kendini farklı boyutlarda gösterebilir: Milliyetçi çatışmalar, istikrarsızlık, savaş tehlikeleri, petrol paylaşım kavgaları gibi. Ancak dünya genelinde özellikle açlık, günlük ve güvencesiz çalışıp yaşamak çok büyük bir sorun. Bu anlamda, en büyük sorunu yaşayanlar, virüsle açlık arasında tercih yapmak zorunda kalan işçiler. Covid-19 herkesi etkileyebilir, tüm diğer hastalıklar gibi. Ama bazılarını sadece etkilemiyor, öldürüyor da. 

***

Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışma Kurulu’nun “Yoksulluğun Artmasını Engellemek için kamu Gelirlerinin Yeniden Yapılandırılması” raporuna göre: 

Nüfusun %15’ini oluşturan 52 bin 500 vatandaşımızın yoksulluk sınırı altında bir gelire sahip olduğuna işaret ediliyor. DPӦ’nün TÜFE endeksi esas alınarak yapılan hesaplamayla, Mart 2020’deki güncel yoksulluk sınırı 3 bin 769 TL. 

“Covid-19 krizi sonrasında, ekonominin reel olarak %20 daralması halinde, mevcut rakama ilave 43 bin 750 vatandaşın daha yoksulluk sınırı altına düşeceği ve yoksulluk sınırının altına düşecek vatandaş sayısının 96 bin 250’ye yükseleceği belirtildi. Ekonomik daralmanın %40 olarak gerçeklemesi durumunda ise yoksulluk sınırının altına düşecek vatandaş sayısının 148 bin 750’ye yükselebileceği de belirtildi.”

Bu korkunç tablonun idrakine varacak bir hükümet olduğunu düşünmüyorum doğrusu.  KKTC hükümeti, ekonomik ve siyasi vizyon yoksunu olduğu kadar, günlük yönetim anlayışı ile taş taş üstüne koyamadığı gibi geleceğe dair en küçük bir öngörü yapabilme imkanı tanımıyor topluma.  

Adil olmayan tasarruf yaklaşımı ile kamu çalışanlarına yüklenmeyi marifet sayan bir anlayışla karşı karşıyayız ne yazık ki.

Bu noktada çok önemli bir konu olan “servet vergisi”nden bahsedecek olsak dahi, hükümetin bunu algılayacağına asla inanmıyorum. 

Çünkü ideolojik tercihleri, kötü dünü aynen korumaktan ve yeni normal olarak sunmaktan başka birşey değildir. 

Bu yazı toplam 1762 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar