1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. O aşk Kıbrıs! Ve Lütfiye Özipek
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

O aşk Kıbrıs! Ve Lütfiye Özipek

A+A-

 

Sevgililer günü elbette “tüketim deliliği” sonucunda ortaya çıktı.
Yine de kimseye zararı yok.
Kapitalizm ya da serbest piyasa vahşiliğinin insanlığa dair en önemli kötülüğü bu olsa keşke!
Hepsi hepsi “sevgi”yle sınırlı kalsa, kalabilse…
Böyle bir günde, 14 Şubat’ta, kiminle yemek yedim dersiniz?
Lütfiye Özipek!
Şu sıralar hepimizin “sevgilisi” o değil mi?

Minik serçe halleri

Lütfiye Özipek’le buluşmamız Lüzinyan eskisi bir meydanda oldu, Lefkoşa’nın göbeğinde…
Ayasofya ya da Selimiye’nin yanı başında bahçeye oturduk, Müze Dostları’nda…
“Sezen Aksu gibi minik serçe bir kızmışsın” dedim, hem ses rengi öyle, hem de görünüşü, gülüşü.
“Umarım müzik yolculuğum da aynısı olur” dedi ve şu sırrını paylaştı:
“Hayatımdaki kadınları sıralarsam annem, ablam ve Sezen derdim.”
“O Ses Türkiye”ye inat “O Ses Kıbrıs” demiştim, Lütfiye için…
Yalan değil.
Kıbrıs’ın bütününden yetişen bir ses, ütopyam gibi!
Niye derseniz.
Müzik eğitiminin yarısını adanın kuzeyinde almış, Güzel Sanatlar Lisesi’nde…
Ve devamını da güneyde bu kez,  University of Nicosia’da…
Adayı bütünlemiş.

İki saate yakın oturduk, sohbet ettik, bu sürede kim görmüşse geldi, sarıldı, kutladı, gülümsedi.
Bu nasıl bir sevgi öyle!

“Pesketeryan” da neymiş?

İlkokuldayken öğretmeni Mustafa Kutbittin bağırmış, “Bu çocuk star olacak” diye.
O nedenle, ilk öğretmenine ayrı bir saygı duyuyor.
Çello eğitimi aldı ve piyano.
“Fatoş Özçelik’ten aldığım piyano dersleri benim için çok önemlidir” diyor.
Bazen 50 yaşında falan gibi konuşuyor.
Mesela “hayatımda müzik dışında bir şey yapmadım, düşünmedim” diyor.
28 yaşında!

...

Kendisi “Pesketeryan”mış!
Pesketeryan da neymiş, böylece öğrenmiş oluyorum.
Vejeteryan, hepimizin en fazla bildiği gibi et yemiyor.
Veganlar; bal, süt ürünleri ve yumurta dahil hiçbir hayvansal gıdayı tüketmiyor.
Ve benim ilk kez duyduğum “pesketeryan” ise deniz ürünleri yiyor, başka da bir et türü tüketmiyor.

“Müzik çocuğum gibi”

Ayakkabıcı bir babanın kızı, memur bir annenin.
Babası gerçek bir emekçi ve bununla gurur duyuyor.
“Ben ailemden tertemiz üretmeyi ve sevdiğim işi yapmam gerektiğini öğrendim, o nedenle, müziği seçtim. Müzik benim çocuğum gibi” diyor.
Yükseköğrenim için İngiltere’ye gitmek istemiş, annesinin gönlü buna razı olmamış, güneyde okumuş.
O günleri anlatıyor:
“Amerika’dan mezun hocalarımız vardı, Kıbrıslı hocalar, hepsi iyiydi, burada aldığım Caz eğitimi bana çok değer kattı. 15 yaşından beri İngilizce şarkı söylüyordum. Sesimi kullanma becerimi, doğaçlama ve şarkıları kendime göre yorumlama yeteneğimi caza borçluyum. Caz eğitimi aldığım için de çok şanslıyım…”

Söz de var beste de

“O Ses Türkiye” gibi yarışmaların sürekli izleyicilerinden değilim.
Ama finalde Lütfiye’yi izledim.
“Çok iyi bir rakibe karşı kazandın, harika ve çok sesli müzik yapıyorlardı” dedim, “Müzikten anlıyorsun” diyerek benim de ruhumu okşadı.
Söz yazıyor, beste de yapıyor.
Yarışma şampiyonu olarak İstanbul’da bir ‘single’ hakkı kazandı.
Ve doğrusu geleceğine dair “bilinmezler” nedeniyle biraz endişeli.
Çünkü böylesi yarışmalardan sonra kaybolup gidenler de oluyor, ismini “star” olarak tarihe yazdıranlar da…
Evet, Kıbrıs’ta konserlere çıkıyor, müzik eğitimi veriyor ancak çok daha fazlasını istiyor.
“Daha büyük hedefler için İstanbul’a yerleşmek şart” diyor…
Ama bilemiyor.
“Single sonrası süreci daha iyi göreceğiz… Henüz bir teklif yok…”
Hedefini soruyorum.
“Saygın, güzel bir müzisyen olarak büyümek… Hep kendim gibi kalmak… Bu coğrafyadan çok daha fazla yeteneğin dünyaya açıldığını görmek… Müzikle dünyaya dokunmak.”

cc-017.jpg


 

Notçuklarım

  • Eskiden "anahtar teslim" evler vardı, şimdi anahtar teslim belediyeler!
  • Ülkeyi bu yaşadığımız kirli, çirkin, yoz duruma getirenler "işgal var" diyenler değil, tam aksine "şükran Anavatan" diye bağıranlardır!
  • Her gün yeni bir öykü yazıyor hayat bize... Ve çoğu sayfa, benziyor birbirine...
    "aaa bu aynısı" diyoruz da… Ne yapıyoruz değiştirmek için acaba?"

 

 


 

“Daha da çoğalıyor susuzluğum
Sanki ölüyor geyik ile yavrusu
                       içimde bir yerlerde..”

Gürgenç KORKMAZEL

Bu yazı toplam 7243 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar