1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Nüfus, çığlık ve ‘biz’
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Nüfus, çığlık ve ‘biz’

A+A-

İnsanlar artık çok daha az birbirini tanıyor ve bu doğal değil.
Evet, nüfus değişmiş olabilir.
Çok daha ‘kalabalık’ olabiliriz şimdi…
Yine de komşunuzu tanımak için illaki Kıbrıslı olması gerekmiyor, illaki yerli.

*  *  *

Berberim bana babamı anlatırdı, fırıncı teyzelerimi, eniştemi hepsini bilirdi.
Benzincinin oğlu sınıf arkadaşımdı, mobilyacının oğlu sıra…
Eve gelen boyacı öğretmenimizin kardeşiydi, matbaacı yeğenimiz…
Şimdi böyle bir hayat yok.
Nüfusta “normal” ya da “olağan” bir değişim yaşanmadığını biliyoruz.
Ada yarısına planlanmış olarak nüfus taşındı.
Nüfus mühendisliği bu!
Önceleri “gizli gizli” yapıldı.
Sonrasında “açık açık…”


*  *  *

Nüfus geçmişte Türkiye’den taşınıyordu.
Şimdi nerede “ucuz işçi” varsa, oradan…
İş mühendisliği aştı, sömürüye dönüştü.
Geçmişte aynı lisana yakın konuşuyorduk, şimdi bu da kalmadı.
İlk zamanlar “cahil” diyorduk gelenlere, şimdi “doktor” diplomalı insanları bakıcı diye alıyoruz evlere…

*  *  *

Yine de insanların birbirini bu kadar az tanıması doğal değil!
Yaşadığımız “yabancılaşma” bambaşka!
Sosyal politikalar olmadığı içindir bu…
Gettolar oluştu.
Ortak alanlar tükendi.
Nüfuslar farklı yerlerde ‘kümeleniyor.’
Doğduğu yere göre değil sadece, cebindeki paraya göre!
Sosyal mekanlardan ekonomik alanlara, eğitimden spora kadar her yerde ayrışıyoruz.

*  *  *

Girne’deki cinayetin ardından bir analiz çok konuşuldu.
Çünkü sokak ortasında ve gözler önünde bıçaklanan kadına kimse yardım etmemişti.
“Bu cinayet bize toplumu bir arada tutan sosyal ilişkilerin ve sosyal güvenin erozyona uğradığını gösteriyor” demişti, Psikoloji Uzmanı Hüseyin Çakal.
"Biz" duygusunu yitirdik.
Eğer birileri tanısaydı, yardımına koşardı.”
Nasıl yani?
Hiç tanımadığımız birisi, gözümüzün önünde bıçaklansa, seyirci mi kalacağız?

*  *  *

Bunun “tanımakla” değil “insanlıkla” ilgili olduğunu düşünüyorum.
Öyle “kültürümüzde yoktur” gibi son derece popülist ve “mikro milliyetçi” açıklamaları da sorgulayarak ve kadın cinayetlerinin politik bir gerçeklik olduğunu haykırarak, çok daha geniş bakabilmeliyiz meseleye.

*  *  *

Bir dostum dedi ki, “Eğer tanımıyorsan, gözünün önünde birini bıçaklasalar dahi gitmezsin, çünkü sen de ölebilirsin, korkarsın, kendini korursun.
“Peki bıçakladıkları kişi ben olsam” dedim, “Beni görsen?
O zaman elbette araya girerim, müdahale ederim” dedi.
Yine geldik aynı yere!

*  *  *

Kıbrıs’ın geçmişinde çok daha az nüfus vardı, hepimiz aynı okullarda okuyor, aynı sokaklarda oynuyor, birlikte büyüyor, bir hayatı paylaşıyorduk.
Peki nasıl dağıldık?
Mesele nüfusa dair değişim değil sadece…
Çünkü ne oynayacak sokaklar bıraktık, birlikte…
Ne de sınıflar…
Özel okullara, derslere dağıldı çocuklar, gücüne göre…
Para hırsıyla ucuz işçiye yöneldi piyasa, önce, “gelen Türk” diye kimse ses etmedi.
Şimdi, “gelen Pakistanlı, Türkmen, Nijeryalı” olunca…
Gözler açıldı ama…
İş işten geçti…
Ne yazık ki halen sosyal politikalar geliştirilmiyor, bu ülkenin hazmetme kapasitesi hesaplanmıyor, nüfus planlanmıyor, yurttaşlık yasaları düzenlenmiyor, ortak yurt duygusu yaratılmıyor.
Bıçaklanıyoruz halen, göz göre göre…

Bu yazı toplam 1801 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar