1. YAZARLAR

  2. Mehmet Ekin Vaiz

  3. MA NE GOMBİNALAR!
Mehmet Ekin Vaiz

Mehmet Ekin Vaiz

MA NE GOMBİNALAR!

A+A-

Gandhi’nin “Düşüncelerinize dikkat edin, sözleriniz olur. Sözlerinize dikkat edin, davranışlarınız olur. Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınız olur. Alışkanlıklarınıza dikkat edin, karakteriniz olur. Karakterinize dikkat edin, kaderiniz olur.” sözünü sürekli gördüğümüz bir yere asıp her gün üzerine kafa yormak lazım belki de. Bu sözü unsurlarına ayırdığımızda sırasıyla karşımıza 1-Düşünce, 2- Söz,

3- Davranış, 4- Alışkanlık, 5- Karakter, 6- Kader çıkıyor. Bu zincir bizim memlekette öyle  bir sıra ile hayat buluyor ki ortaya akıllara zarar, “gombina” dediğimiz alengirli işler çıkıyor! Herşey gerçekten düşünce ile başlıyor! Herşey!

“Hovardanın Düşkünü!”

Örneğin 45 yaşında iki çocuk annesi Pervin Hanım, iş arkadaşı Mübeccel Hanım'ın “kendisini çekemediğini” düşünmektedir. Bu düşünceye paralel olarak  Mübeccel Hanım'ın sabah işe gelmesiyle birlikte sarf ettiği söz: “Bu Mübeccel da her cuma geyinir guşanır Dereboyu’na oturur yaz gış... Hele gışda bildiğin hovardanın düşkünü beyaz geyer gış günü! Hahaha!”  Bu sözün Mübeccel Hanım’ın kulağına gitmesiyle ortaya çıkacak kimyasal reaksiyonları bir kenara bırakıp Pervin Hanımla devam ediyor ve üçüncü aşama olan “davranış”a geçiyoruz. Ofiste kutlanmakta olan bir doğum günü partisi, Pervin Hanım ile Mübeccel Hanım arasındaki soğuk savaşa sahne olmaktadır. Tıpkı Amerika ve Sovyetler Birliği gibi nükleer savaşın eşiğine gelen iki taraf her an birbirine saldırabilir: İlgili doğum günü sahibinin  doğum günü pastasını kesip tabaklara servis eden Pervin Hanım, Mübeccel Hanım’ın fazla kilolarına vurgu yapmak için ona büyükçe bir dilim koyar ve uzatır, “Bu çoktur bana yeyemem bu kadar” cevabını veren Mübeccel Hanım'a, Pervin Hanım’dan cevap gelir: “Al canım da sen hamilesin... Çocuğun bir tarafında çıkmasın sonra... ” Mübeccel Hanım: “NE HAMİLESİ!? ÖYLE BİŞEY YOK!”, Pervin Hanım: “ Uuuuu pardon ben öyle zannetim... Demek kilo aldın herahalde biraz... Gözüme öyle göründü...” Böylece bu söz ve davranışlar karşılıksız kalmaz ve bu atışma bir alışkanlık haline gelir. İş yeri soğuk savaş meydanına döner ve söz konusu iki karakter bu huzursuzluğun kaynağı olarak gösterilir. Uyumsuzluk, huzursuzluğu huzursuzluk  da verimsizliği getirir. Günün sonunda her iki karakter için de işsizlik, kaderin bir cilvesi olur.

“Dostu da varmış be abi...”

Dündar Bey, yakın zamanda milletvekili adayı olacaktır. Ancak aday adaylığı aşamasındaki rakibi Necati Bey'in, kendisinin önünü kesmek için çoktan harekete geçtiğini düşünmektedir. Yapılan ilk kitle toplantısında etrafında topladığı bir iki partiliye “Bu Necati da yedi yuttu memleketi hala daha adaylık peşinde... Onun yediği parayı kimse yemedi bu memlekette...” der. Konuyu merakla dinleyen partililer birin yanına bir daha koymak konusunda ustadır: “Dostu da varmış be abi... Yakında boşanacakmış da derler...” Necati Bey her toplantıda tebessüm ederek tokalaştığı Dündar Bey’i etkisiz hale getirmek için her gittiği mekanda hem kendisi  hem de tetikçi personeli vasıtasıyla dedikodu yapmayı alışkanlık haline getirir ve bu alanda yaratıcılık sınırlarını zorlar: “Tabi yau... Geçen gün görmüşler gendini Gay Bar'dan çıkarken... Yani cinsel tercihi nesdersa olsun, bize ne... Ama parti bunu galdıramaz be gardaş...” Ön kesmek için belirlediği bu yöntem  kısa vadede Necati Bey'in siyasi karakteri olur. Milletvekilliği aday adaylığında bu şekilde ekarte ettiği Dündar Bey gider, Bakanlık yarışına girdiği Cemil Bey gelir. Cemil Bey gider çok soru soran Ayşe Hanım gelir. Günün sonunda Necati Bey’in kişiliksizliği, siyasetsizliği ile birleşir ve kader olur. Daha da fenası bu kader, gün gelir memleketin başına da musallat olur.

Adına ister “Küçük hesapların büyük muhasipliğini yapmak!” deyin ister “Mikro mevkiler için makro kavgalar!” deyin, bu memlekette bu işlerden ekmek yeyen çok insan var. Meseleye Yeni Türkü’nin dediği gibi “Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın... Kendin içindeyken kafan dışındaysa... Çaresi yok kardeşim...” gibi yaklaşmak mümkün elbet. Bu yaklaşım, şarkının devamında olduğu gibi gidilecek mekanı da belli eder, geriye “35'lik mi yoksa 70'lik mi?” sorusu kalır. Bir de işleri bizim Aykut Kocaman yöntemiyle çözmek var. Onun da ünlü deyişi “Her zehirin, bir panzehiri vardır” şeklindedir. Bu yaklaşımdan hareketle, ortalık zehirlenmiş de olsa maharet doğru panzehiri, doğru zamanda bulmaktadır. Ha tabi o gün gelene kadar, ne gombinalar ne gombinalar!

Bu yazı toplam 3438 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar