1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kadokopya’dan Yorgos ve Kiriakos kardeşlerin öyküsü... Ve kayıp edilen Kostas Mihalidis...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kadokopya’dan Yorgos ve Kiriakos kardeşlerin öyküsü... Ve kayıp edilen Kostas Mihalidis...”

A+A-

“Tales of Cyprus” başlıklı olağanüstü sayfasında çok değerli arkadaşımız, araştırmacı yazar ve grafik sanatçısı Konstantinos Emmanuelle, Kadokopya’dan (şimdiki adı Zümrütköy) bir ailenin öyküsünü paylaştı... Bu öyküyü okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik...

Konstantinos Emmanuelle bu konuda şöyle yazıyor:

***  Kiriakos ve Yorgos Mihalidis, Kadokopya’dan (şimdiki adı Zümrütköy – S.U.) Eleni ve Mihalis Çangari’nin beş oğlundan ikisi idi – bu köy Omorfo yakınlarındaydı... Anneleri Eleni Karayanni, Milyalı idi ve henüz 14 yaşında iken Mihalis ile evlendirilmişti...

***  Mihalis Çangari ise aslında Politiko köyündendi ve Osmanlı döneminde Kıbrıs ile Mısır arasında çok başarılı bir baharat tüccarı idi. Hayata veda edinceye kadar Mihalis o kadar sağlam bir servet edinmişti ki her bir oğluna kayda değer bir miras bırakabilmişti... Anlatılanlara göre, Kadokopya’da pek çok fakir çiftçiye, kızlarını evlendirsinler diye borç para vermekteydi Mihalis Efendi. Ancak kayda değer biçimde hiçbir zaman kendine olan borçları geri istemeye gitmiyordu. Böylece Kdokopya’da pek çok genç gelinin durumu iyiydi çünkü aslında Mihalis onların cehiz parasını karşılamış oluyordu...

***  Yorgos Mihalidis, 1899 yılında dünyaya gelmişti ve beş kardeşin en küçüğüydü. Diğer kardeşlerinin adı Kostas, Kiriakos, Vovos ve Yannis idi. Yorgos, babasını izleyerek bir baharat tüccarı olarak eğitim görecekti... 16 yaşına gelince ise Mısır’ın İskenderiye kentinde yaşamaya ve ailenin işi için yurtdışında daimi bir yer kurmaya gönderilecekti...

***  1919 yılında Türkiye’nin Smirni (İzmir) şehrinden göçmen olan 15 yaşındaki Filya Çukalla ile tanışıp evlenecekti. Filya, İzmir’den İskenderiye’ye ailesiyle birlikte göç etmişti... Yorgos ve Filya’nın iki çocuğu olacaktı: 1922 yılında dünyaya gelen Mary ile 1925 yılında dünyaya gelen Mihail (Mihalakis).

***  Çocuklar oldukça zengin bir çevrede yetiştiriliyorlar ve babalarının başarılı işinden elde ettiği servet birikimi içerisinde prestijli bir hayat sürdürüyorlardı... Yorgos ve Filya da Yunan-Mısır aristokrasisinin ve yüksek sosyetenin bir parçasıydılar. Bir mobilya dükkanının yanısıra İskenderiye’de bir dizi lokantanın da sahibiydiler.

***  Yorgos’un fotoğrafçılığa karşı derin bir tutkusu vardı... Biriktirmiş olduğu servet de onun pek çok fotoğraf makinesi satın almasına ve ailesinin pek çok fotoğrafını çekebilmesine elveriyordu. Hayatının pek çok önemli anını kayda geçirmesi ve pek çok fotoğraf albümü oluşturması kayda değer bir başarıydı...

***  Yorgos’un oğlu Mihail ise çok atletikti ve hem müzik yeteneği vardı, hem de çok akıllıydı... Anlatılan öykülerden birine göre koleji bitirdikten sonra Mısır’dan ayrılarak İkinci Dünya Savaşı esnasında İngiliz İstihbarat Servisi’ne katılmıştı ve ondan sonra da bir daha ondan haber alınamamıştı. Bunun neden ya da nasıl olduğu bilinmiyor... Bir diğer anlatılan öyküye göre Mihail, 1950’li yıllarda nükleer bir bilim insanı olarak Britanya Hükümeti için çalışmaktaydı... Yorgos, oğlu İskenderiye’de olduğu sürece onun yüzlerce fotoğrafını çekmiş olduğu halde, savaştan sonra bir daha asla ondan söz etmeyecekti. Burada gerçek bir aile gizemi ya da büyük bir aile sırrı mevcut olabilir...

***  Öte yandan Yorgos’un kızı Mary tüm hayatı boyunca annesiyle babasına yakın yaşadı. 1949 senesinde 26 yaşında iken bir İngiliz subayı olan Edward Charles Brandbury ile (Charlie) evlendi – Charlie ondan 11 yaş büyüktü. Mary, Edward’la İskenderiye’deki kendi işyerinde tanışmıştı. O günlerde Edward bir muhasipti ve Süveyş’te yaşamaktaydı. Mary ile Charlie çocuk etmediler...

***  1953 yılında Mısır Cumhurbaşkanı Nasır bir tebliğ yayımlayarak Mısır’daki tüm Yunan ve Yahudi kökenlileri ülkeden kovdu. Hükümet, İskenderiye’de Mihalidis ailesine ait tüm mallara el koyacaktı. Yorgos Mihalidis de eşi, kızı ve güveyisiyle Mısır’dan kaçarak Kıbrıs’a geri dönmeye zorlanacaktı.

***  Biriktirmiş olduğu servetin neredeyse tümünü kaybetmiş olmasına karşın, Yorgos 1954 yılında Lefkoşa’da bir bar açacak ve bir kez daha refaha kavuşuyor gibi olacaklardı. Kızı Mary, Lefkoşa’da Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin Sivil İşler Ofisi’nde daktilocu olarak iş bulacaktı...

***  1960’lı yılların başlarında bir gün Britanya karşıtı bazı gençler, Yorgos’un bir İngiliz güveyisi olmasına bozularak Yorgos’un barında kendi yaptıkları bir bombayı patlatmaya karar vereceklerdi. Yorgos hafif yaralarla bu olayı atlatacak ancak kadın çalışanlarından birisi bu patlamada hayatını kaybedecekti. Yorgos, daha da kötü şeyler olmasından korkarak ikinci kez ailesinin köklerini Kıbrıs’tan sökerek Avustralya’ya giden göçmen gemisi SS Aurelia’ya binip adadan ayrılacaktı. Nisan 1964’te Melburn’a varacaklardı...

***  Yorgos ve Filya, Melburn’da sessiz bir emeklilik hayatı sürdürmeye başlayacaklar, kızları Mary ve güveyileri Charlie ile Wantirna South’ta evlerini paylaşacaklardı... Hem Mary, hem de Charlie, Savunma Bakanlığı’nda idari kadrolarda iş bulacaklardı. Filya, Melburn’da 1982 senesinde, 78 yaşında vefat edecek, ondan üç sene sonra 95 yaşındaki Yorgos da 1985’te hayata veda edecekti.

***  Yorgos’un abisi Kiriakos 1895 yılında Kadokopya’da dünyaya gelmişti. 17 yaşındayken Milu Mitzika’yla evlenmişti. Birlikte sekiz çocuk etmişlerdi: Mihalis, Yorgos, Maritsa, Elektra, Hristalla, Filya, Yunanna ve Lampidona...

***  Kiriakos, Lefkoşa’daki Singer dikiş makineleri fabrikasının tamirci başı ve satıcısı olacaktı. Köy köy Rayleigh bisikletiyle dolaşıyor ve Singer dikiş makinelerini talep üzerine tamir edip servislerini yapıyordu. Bazılarının anlattığına göre Kadokopya köyünde bisiklet sahibi olan ilk kişi oydu...

***  Kiriakos aynı zamanda bir makine mühendisi gibi bilinmekteydi, tamirciydi, heykeltraştı ve bir mucitti. Elleri her zaman meşguldü ve çok yaratıcıydı, Kıbrıs’ta meyva ve diğer hatıra eşyaların, özellikle binaların alçıdan modellerini yapmakla tanınmaktaydı. St. Barnabas ve Peristerona’dan İlarionas kilisesinin alçıdan modelleri, 1963 senesinde Leymosun Fuarı’nda birincilik ödülü almıştı. Ödülünü de Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios takdim etmişti kendisine... Alçıdan yapılmış meyvaları da çeşitli oteller tarafından yaygın biçimde sergilenmekteydi...

***  Singer’den emekliye ayrıldıktan sonra Kiriakos bir çiftçi olarak çalışmaya devam edecekti... Çeşitli küçük binaların yapımı, mühendislik işleri, boyacılık ve alçıdan heykellerin yapımını üstlenerek ek gelir elde etmekteydi.

***  1968 senesinde büyük bir trajedi yaşandı ve Kiriakos bir traktör kazasında kalçasını kırdı. Böylesi bir yarayı iyileştirmek için yerel hekimlerin yapabileceği pek az şey vardı ve böylece Kiriakos sakatlanacak ve bir daha yürüyemeyecekti... Üç yıl yatağa bağlı olarak yaşadıktan sonra yatak yaraları ve mikrop kapmalar nedeniyle 1971 senesinde 76 yaşında vefat edecekti...

***  Mihalidis ailesinin öyküsünü benimle paylaşan ve fotoğraf albümlerindeki çok değerli fotoğrafları taramama izin veren Andreas ve Mary Aristidu’ya çok teşekkür ediyorum. Ayrıca 2014 yılında vefat etmeden önce çok değerli katkıları nedeniyle Kullis Aristidu’ya da teşekkürü borç bilirim. Kiriakos Mihalidis, Andreas ve Kullis Aristidu’nun ana tarafından dedeleri idi.

 

KADOKOPYA’DAN BİR “KAYIP”...

Arkadaşımız Konstantinos Emmanuelle bu öyküyü “Tales of Cyprus” yani “Kıbrıs’tan Hikayeler” başlıklı sosyal medya grubunda yayımladıktan sonra, Kadokopya’da yani Zümrütköy’de neler yaşandığını da daha ayrıntılı biçimde öğrenebildik. Bu konuda Kipros Kipridemos, “Tales of Cyprus”ta Konstantinos Emmanuelle’in öyküsünün altına, yorumlar bölümünde özetle şöyle yazdı:

“Ben, Kadokopya’dan Kiriakos Mihalidis’in kızı Elektra’nın oğluyum... Dedem Kiriakos’un kardeşi Yorgos Mihalidis, 1955 yılında ailece İskenderiye’den Kıbrıs’a döndükten sonra 1964’e kadar Lefkoşa’da yaşamışlar, sonra da Melburn’a gitmişlerdi – bunun nedeni Lefkoşa’da yaşadıkları bölgede Kıbrıslırumlar’la Kıbrıslıtürkler arasında çıkan silahlı çatışmalardı.

Dedem Kiriakos Mihalidis’in eşi ninem Miliu idi. 15 Ağustos 1974’te ninem Miliu, köyden ayrılmamıştı. Kızlarının evlerine göz kulak olmak üzere köyde kalmıştı, ayrıca yatalak olan Kiriakos dedemin kardeşi Kostis’e bakmak üzere köyde kalmıştı. Ertesi günü korkunç bir bombardıman ardından Türkler köyü işgal ettikleri zaman askerlerin evine girip ganimet yapmasına karşı dişiyle tırnağıyla, sövüp sayarak direnmeye çalışmıştı ninem. Askerler ona vurmuş, bir tanesi tüfeğinin dipçiğiyle ona vurarak gözünü çıkarmış ve sonra da onu tutuklamışlardı...

Birkaç gün sonra Birleşmiş Milletler’in yardımlarıyla ninem Peristerona’da sefil bir vaziyette bulunmuştu... Onu derhal Lefkoşa’da hastaneye kaldırmışlardı. Ben ninemi 16 Eylül (1974’te) hastanede ziyaret etmiştim, Yunanistan’da öğrenimime devam edebilmem için askerden terhis olmuştum. Ninem beni görür görmez bana sarılmış ve bağırmaya başlamıştı: “Git onları kov... Git onları kov...” diye. Bunu söylerden ağlamaya başlamıştı... Durumu çok kötüydü, her yanı yara bere içindeydi ve tek bir gözü vardı artık...

Kostis adlı büyük amcamıza ne olduğunu sorduğumda hıçkırıklar içerisinde bana askerlerin onu battaniyesiyle yattığı yerden alıp dışarı çıkardığını, onu asfaltın üstüne attıklarını, üstüne gazyağı döküp canlı canlı onu ateşe verdiklerini anlattı... Birkaç gün sonra ninem öldü... Kostas Mihalidis ise bugün hala “kayıp”tır...”

https://www.facebook.com/search/top/?q=Katokopia

www.talesofcyprus.com

(TALES OF CYPRUS’ta Konstantinos Emmanuelle’in yazısını derleyip özetle Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

yorgos-ve-filyanin-iskenderiyede-cekilen-dugun-resmi.jpg
Yorgos ve Filya'nın İskenderiye'de çekilen düğün resmi... 

kiriakos-mihalidis-1940li-yillarda-kadokopya-koyunde.jpg
Kiriakos Mihalidis, 1940'lı yıllarda Kadokopya köyünde...

Bu yazı toplam 1211 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar