1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Bir zamanlar Mandrez… Bir zamanlar Kritya…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Bir zamanlar Mandrez… Bir zamanlar Kritya…

A+A-

 

s1-100.jpg

1927 ve 1928’de Mandrez köyü... (şimdiki adı Ağıllar)... Sotiris Savva arkadaşımız, sosyal medyadan Mandrez köyünün 1927 ve 1928 yıllarında çekilmiş fotoğraflarını paylaştı… 90 küsur sene önce çekilmiş fotoğraflar bunlar… Kerpiç evler, öküzle sürülen tarlalar… Köy evlerinin avlusundaki fırın… Başka bir hayat, Kıbrıs’ın yüzyıl önceki hali… Gösteriş yok, insanlar hayatta kalabilmek için uğraş veriyorlar… Gösteriş yok… Sadece köy hayatından kesitler var…

Sotiris Savva arkadaşımız Tripimeni (Tirmen) köyünden ve uzun süredir sosyal medya sayfasında ve çeşitli sosyal medya gruplarında çok eski fotoğrafları, belgeleri ve çok eski video çekimlerini paylaşıyor…  Bu arkadaşımıza Mandrez’den çekilmiş ve 1927-28 tarihli bu fotoğraflar için çok teşekkürler...

Bu fotoğraflar beni çocukluğuma, Kritya'ya götürdü... Kritya dediğim şimdiki adıyla Kilitkaya… Ben hep Kritya diyorum… Orijinal adı bu çünkü…

Yaz tatillerinde Kritya'ya, rahmetli Pembe halama giderdim... Orada kalırdım... Caminin avlusunda Yusuf'la ve diğer çocuklarla oynardık... Yusuf 1974'te, Galatya'da bir tankın üstüne çıktıydı ve yanlışlıkla vurularak vefat etti, ışıklarda olsun... Caminin avlusunda, gözyaşı damlaları gibi badem ağaçlarının bedenine yapışmış yapışkanları toplar, bunları cam bir şişeye koyup eritirdik güneşte ve yapışkan olurdu bu... Halamın eşeği avluda olurdu, onunla harnıp toplamaya giderdik... Harnıpların altında karpuz, hellim ve halamın ve kızı Havva ablanın pişirdiği köy ekmeğini yerdik... Haşim enişte terzilik ederdi ve kömürlü ütüyle diktiklerini ütülerdi... Pembe halamın evinde bir odada, serincik yerde arpalar ya da buğdaylar dururdu - o kokuyu da hiç unutmam... Haftada bir Havva abla avludaki fırını yakardı, ekmek hamuru yoğururdu, ekmekler fırına salınır, pişince çıkarılır ve sonra istiflenerek üstlerine temiz bir bez örtülürdü... O günlerde köylerde herkes kendi ekmeğini pişirirdi…

Mutfakta tavandan asılı bir tel dolapçık vardı, ecek böcek girmesin diye tel dolaba konurdu yiyecekler. Buzluk yoktu o günlerde, bu yüzden suyu testiden içerdik, testideki su da her zaman soğuk olurdu... Testinin ağzında bir mermer parçası dururdu, onu kaldırır, maşrappamıza testiden su dökerdik, kana kana içerdik…

Gece olduğunda, avludaki kerevetlerde uyurduk, üstümüzde yorgan örtülü, gökyüzünde yıldızlar ve aydede... Mışıl mışıl uyurduk avluda, kuşlar da uyurdu, köpekler de, kediler de, bütün dünya uykuya yatırdı sanki… Sessizlik olurdu… Bir tek “virrkkk… virrrkkk” diye öten gece böcekleri uyumaz, rüyalarımıza eşlik ederdi… Mis gibi bir hava vardı, yaz geceleri serin olurdu, bu yüzden yorgan örtünürdük… Sabah erkenden uyanırdık, horozun ötüşüyle birlikte ve köyde hayat erkenden başlardı…

Babacığım köye gelecek bir otobüsle ayda bir defa,  bir köfün dolusu yiyecek yollardı halama... Ve da bir mektup... O zamanlar telefon melefon yoktu, varsaydı da herhalde ya muhtarın evinde, ya da komşu köylerden birinde olabilirdi... Köfünden neler çıkacak? Heyecanla beklerdik…

Güneşlerde oynaya oynaya kararırdım - köy kokusunu içime çekerdim... Toprak kokusunu, güneş kokusunu, ağaç kokusunu, koyunların, keçilerin kokusunu... Kerpiç evlerin kokusunu, saman kokusunu, çamur kokusunu… Zeytinlerin, harnıpların kokusunu, incirlerin kokusunu…  Lefkoşa gibi bir yerde doğmuş bir çocuk için, bundan güzel bir armağan olabilir miydi? Köy hayatı... Tavukların gıdaklaması... Tavuklar gün boyu avluda bir şeyler eşelerlerdi hep, aniden gaklarlar, bazen birbirlerine öfkeli öfkeli gıdaklarlardı… Bazan gidip doğurdukları yumurtaları toplardık Havva ablayla... Ne güzel günlerdi... Bu söylediklerim herhalde 1964-65 yıllarında olmalı... 1958 doğumlu olduğuma göre, 6-7 yaşlarındaydım... Veya daha küçük, bilemiyorum... Anneciğim de göçüp gitti, soramam ona... Babacığım da göçüp gitti  henüz ben yedi yaşındayken... Pembe hala da, eşi Rezvan enişte de göçüp gitti... Bize belleklerimize sinmiş köyün kokuları ve hatıraları kaldı...


BİR ŞİİR

“Bir fotoğraf tutuyorum koynumda, iki parça…”

..........................

Bir fotoğraf tutuyorum
koynumda iki parça
kanadı kopuk bir kuş
çırpınıp durur aramızda

temmuz temmuz
kanda kaynatılmış güllerinden
özür dilerim.

deliksiz uykularımız ak çarşaflı
yataklarda ganimet kaldı
ve nicedir ganimet yataklarda
delikdeşik düşülen düşler

yurdum yurdum yaraların kadar masum...

temmuz işte gittin ve
bağrında yeniden yeşerdi
canda kurtulan yasemin. ..

temmuz, bütün yaseminlerinden
özür dilerim.

temmuz ... temmuz
çocuklar koynunda öldürüldü
temmuz çocuklar öldü
öksüz kaldı analar

öksüz analardan özür dilerim...

Feriha Altıok


s2-087.jpg

Bu fotoğraftaki “kayıp” çocuk Hritakis, hala bulunamadı…

Annesi Mirofora’nın elinde tuttuğu fotoğrafta görülen beş yaşındaki “kayıp” çocuk Hritakis, hala bulunamadı.

Küçük Hristakis, 1974’te Palekitre’de bacağından vurularak yaralanmış, daha sonra oradan alınarak Dikomo’daki askeri sahra hastanesine götürülmüştü…

Annesi Mirofora ondan haber beklerken, ona gelerek “Oğlun öldü” demişler, oğlunun ölüsünü de ona göstermeden defnetmişlerdi…

Yıllar sonra yaptığımız araştırmada “kayıp” Hristakis’in Girne Boğazı’ndaki şehitliğin avlusunda, bir alıç ağacının altına defnedilmiş olabileceğini öğrenerek bunu bu sayfalarda yazmıştık.

Boğaz Şehitliği’nde çeşitli değişiklikler ve düzenlemeler yapılırken, burada çalışan bazı Kıbrıslıtürkler, küçük bir çocuğa ait bazı kalıntıları, bir battaniye sarılı vaziyette gördüklerini anlatıyorlardı.

Bu küçük çocuğu Boğaz Şehitliği avlusuna (avlu diyoruz ancak o dönemki şehitliğin görüntüsünü bilmediğimiz için böyle söylüyoruz) defneden şirocuyu da bulmuştuk ve onunla da konuşmuştuk. O da bize, kendisine defnedilmek üzere battaniyeye sarılı küçük bir çocuk vermiş olduklarını, onu Boğaz’da şehitliğin avlusu sayılan bir noktaya defnettiğini anlatmıştı…

Burada Kayıplar Komitesi’nin yalnızca Kıbrıslıtürk arkeologları (bu iki toplumlu kazı ekipleriyle yapılan bir kazı değildi, yalnızca Kıbrıslıtürk arkeologlar katılmıştı kazıya) içeren bir kazısı bu bölgede yapılmış ancak bir şey bulunamamıştı… Bu konuda daha ayrıntılı araştırma yapılması gerekiyor…

Küçük Hristakis’in canlı olarak alınarak Türkiye’ye götürüldüğü ve burada evlat edinildiği yönünde söylentiler de vardı… Bu söylentileri izleyen gazeteci arkadaşımız Andreas Paraskos, yıllar önce “Ben Hristakis’im” diye ortaya çıkan Türkiye’den bir genci, Hristakis’in annesi Mirofora ile bir araya getirmişti. Ancak yapılan DNA testlerinden sözkonusu Türkiyeli gencin, Hristakis olmadığı kesin olarak anlaşılmıştı.

Yıllar önce küçük Hristakis’in sevgili anneciği Mirofora ile de geniş bir röportaj yaparak bu sayfalarda yayımlamıştık… Hem kocasını, hem de oğlunu kaybetmişti 1974’teki savaşta… Sevgili Mirofora aradan 45 yıl geçtiği halde, hala oğlundan haber bekliyor…

Bu konuda Kayıplar Komitesi yetkililerini daha ayrıntılı araştırma yapmaya davet ediyoruz…

 


 

İngiltere’de okuyan Kıbrıslı öğrencilerin iki toplumlu örgütü Kıbrıs’ta buluşuyor…

Birleşik Krallık ya da Kıbrıslılar’ın yaygın deyişiyle İngiltere’de okuyan Kıbrıslı öğrencilerin iki toplumlu örgütü, yarın bir buluşma ayarladı ve toplantıya katılmak isteyenlere çağrıda bulundu. Çağrı şöyle:

“Birleşik Krallık’ta okuyan Kıbrıslı öğrencilerin iki toplumlu örgütü sizleri ilk buluşmasına davet ediyor!

Ülkemizin geleceğinden, politik karışıklığından ve Kıbrıslırum- Kıbrıslıtürkler arasındaki iletişim eksikliğinden endişe duyduğumuz için, adamızın iki toplumundan gençlerle, birbirinden bağımsız Kıbrıslı öğrenci topluluklarını birleştirmek ve iki toplum arasında uzlaşmayı teşvik etmek amacıyla bu örgütümüzü kurduk.

İki toplumu buluşturmayı amaçlayan etkinliğimiz, bu örgütün amaç ve hedefleri hakkında bilgi edinmeniz için, aynı zamanda kendi fikir ve farklı bakış açılarınızı sunmak ve iki toplumdan öğrencilerle tanışıp, kaynaşmanız için çok güzel bir fırsattır!

Yer: Home For Cooperation/Dayanışma Evi (Konferans Odası)- Markou Drakou 28, Lefkoşa

Tarih: 30 Temmuz 2019, Salı

Saat: 17.00 - 21.00

En önemlisi de bu etkinliğimiz tamamen ücretsizdir.

Sizlerle tanışmayı dört gözle bekliyoruz!

BNCyS UK.”

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1895 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar