1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Abohor’dan Kambos’a…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Abohor’dan Kambos’a…

A+A-

Okurlarımızın yardımlarıyla kalıntıları Abohor eski çöp alanında Kayıplar Komitesi tarafından bulunan Antonis Haralambus Antoniu, 3 Mart Pazar günü toprağa veriliyor…

 

sev1-019.jpg

Okurlarımızın yardımlarıyla kalıntıları Abohor eski çöp alanında Kayıplar Komitesi tarafından bulunan beş “kayıp” Kıbrıslırum’dan biri olan Antonis Haralambus Antoniu, 3 Mart 2019 Pazar sabahı Kambos’ta ailesi tarafından düzenlenecek cenaze töreniyle, doğduğu köy olan Kambos’ta toprağa verilecek…

Antonis Haralambus Antoniu, 1974’te “kayıp” edildiği zaman henüz dört aylık bir oğlu vardı… Oğlu Avraamis, babasının hep sağ salim geri dönüşünü bekledi durdu… Ama bu hiçbir zaman olmadı…

Şimdi onun biricik oğlu Avraamis ve sevgili ailesi, Antonis Haralambus Antoniu’ya küçük bir tabut içinde kavuşacak…

Bu konuda yıllarca bize yardım etmiş olan, Abohor eski çöp alanına bazı “kayıplar”ın gömülmüş olduğunu ısrarla söyleyen ve bu yeri bize ve Kayıplar Komitesi’ne gösteren çok değerli okurlarıma sonsuz teşekkürler… Vermiş olduğumuz bilgiler üzerine bu alanda kazı yürütmüş olan Kayıplar Komitesi kazı ekibine ve yetkililerine de teşekkür ederiz.

Edindiğimiz bilgilere göre çöp alanında bulunan beş “kayıp”tan birisi Antoni Haralambus Antoniu, 1951 doğumlu ve Kambosluydu.   Antoniu, 1974’te yedek asker olarak görev yapmaktaydı ve Voni’den Frosso Dimu’nun evinden alınarak “kayıp” edilen 45 Kıbrıslırum arasında bulunmaktaydı.

Yine Lambros Demetrios Demetriu, 1918 Voni (şimdiki adıyla Gökhan ve şu anda askeri bir köydür) doğumluydu. Evliydi ve sivil bir şahıstı, o da 45 kişilik grup içerisinde alınarak “kayıp” edilmişti… Tarih 15 Ağustos 1974’tü…

Henüz kimliğini öğrenemediğimiz bir diğer Kıbrıslırum “kayıp” şahsın da bu grup içerisinde olduğunu söyleyen Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Popi Hrisostomos sorularımızı yanıtlarken, bu beş kişiden ikisinin ise bu gruptan olmadığını aktarmıştı.  Bunlardan birisi Theodoros Mihail Tsomalluris imiş. 1954 Frenaros doğumluymuş ve “Yedek” olarak 1974’te savaşa katılan askerler arasındaymış. 16 Ağustos 1974’te Lefkoşa’nın Ayios Pavlos bölgesinden “kayıp” edildiği sanılıyor ancak kalıntıları Abohor eski çöp alanında çıkmıştı... Yapılan DNA testleri sonucunda kimlikendirilen Tsomalluris, geçen yıl ailesi tarafından defnedilmişti…

Burada bulunan dördüncü “kayıp” şahıs ise Değirmenlik’ten (Kitrea-Cirga) Panayiotis Andreas Mayias oldu. 1954 yılında Değirmenlik’te (Kitrea) dünyaya gelen Panayiotis Andreas Mayias bekardı ve Voni’de Frosso Dimu’nun evinden bazı Kıbrıslıtürkler tarafından alınarak “kayıp” edilmişti 15 Ağustos 1974’te… Değirmenlik’te seferi olarak görev yapmaktaydı. Vonili Frosso Dimu’nun evinden alınan 45 kişilik Kıbrıslırum arasındaydı… Ondan geride kalanlar da 17 Şubat 2019 tarihinde Tseri’de düzenlenen cenaze töreniyle ailesi tarafından defnedildi.

Lambros Dimitriu ise 16 Şubat 2019 tarihinde Lefkoşa’nın Anthupolis göçmen bölgesinde düzenlenen cenaze töreniyle defnedilmiş bulunuyor.

Tümünün ailelerinin acısını paylaşıyoruz, bu topraklarda bir daha asla savaş olmasın, insanlar barış ve huzur içinde yaşasın diye uğraşlarımızı sürdürme sözü veriyoruz…

 


“Abdullah Onar’ın anısına, saygıyla…”

Ulus IRKAD

 

sev2-015.jpg

Abdullah Onar, Kıbrıslıtürkler arasında, Kaleburnu köyünden çıkmış, İngiliz Okulu’nu bitirdikten, İngiltere’de eğitim gördükten sonra bir mimar olarak geldiği Kıbrıs’ta, mimarlık kariyerinde ünlenerek birçok modern esere de imza atarak isim yapmış, daha 1963 yılının çok öncesinden ünlenmiş, tanınmış, çok iyi eğitim görmüş, kendini de yenilemiş, bir mimarımız. Ben onu mesleki vasfı açısından tanımadım. Dedelerim (Her iki dedem de Kaleburnulu’ydu, babaannem de Kuruovalı ve Kaleburnuluydu, Hatice Irkad),  dedelerim, ninem ve tabi ki akranları olan yeğenleri; babam Hüseyin Irkad ve gene yeğeni annem Aysel Irkad tarafından anlatılanlar, bir de daha fazla benim tanıdığım ve anılarımdaki yeriyle onu size anlatacağım.

İngiliz Okuluna daha çok küçükken başladığında, Lefkoşa’da tanıdığı olan yeğeni dedem Mustafa Irkad ve ninem Hatice Irkad’la da devamlı temasta kalmış ve ilk yılından İngiliz Okulu'nda “perfect” olarak 6 yıl boyunca yurt sorumlusu olarak öğrenimine devam etmişti. Daha sonra İngiltere’ye gidip orada mimarlık eğitimi aldı. Detayları bilemeyeceğim ama Abdullah Onar, ona ben “Abdullah abi” derdim, anılarımda da oldukça yer almıştır. Örneğin, 1950’li yılların sonlarında mimar olarak çok genç yaşta iş hayatına başladığında, hatırladığım kadarıyla, belki 1959-60 yıllarıdır, beni, annemi, küçük amcam Ata Irkad’ı, küçük halalarımı  ve ninem Hatice Irkad’ı, bir yaz günü, Girne’de üstü açık Rus model arabasıyla (Kızı Anber'in anlatımıyla daha sonra bir Citroen araba almış), o zamanlarda 6.5 mil olarak bilinen şimdiki Acapulco’nun bulunduğu sahile götürmüştü. Yaşım çok küçük olmasına rağmen o günü ve oradaki Akdeniz güzelliği ile bitkilerden çıkan o güzel kokular hala daha burnumda. Zaman zaman ninemi ve dedemi Lefkoşa’da ziyaret eder ve onların gönlünü de alırdı. Bu arada daha sonraları İngiltere’ye giden kızkardeşleri rahmetli Meryem abla, Cihan ablayı da sık sık bizleri ziyaretlerinde de tanıdım. Rahmetli Meryem ablamın İngiltere’de doğup büyüyen oğlu İlker ve kızı Ayla’yı da tanıdım. Meryem ablamın kocası gene akrabaydı. Kaleburnulu eniştemiz, Mağusalı rahmetli tüccar Hüseyin Emirzade’nin Londra’da yaşayan kardeşi, Karamalli Dayı’nın oğlu, Şemmedi… Çok kültürlü, okuyan, dünyayı bilen, çağdaş bir insandı rahmetli Şemmedi enişte. Bu arada gene 1981 yılında köyde yaşayıp ölen çok iyi insanlardan biri olan kızkardeşi Elif teyzemi de tanımıştım.  Bunun yanında Mağusa’da hayatını araba parçası satarak  kazanan Hasan Dayı’yı,  devamlı dedelerimi Baf’ta ve Lefkoşa’da ziyaret eden şöförlük ve makinistlikle hayatını kazanan rahmetli Musa Dayı’yla abilerinden gene uzun dönem İngiltere’de yaşamış rahmetli Mustafa Dayı'yı da buradan rahmetle anıyorum. Hepsi de ölünceye kadar ailemizle temaslarını koparmamış saygıdeğer insanlardılar. Yani Abdullah Onar’ın ailesi de, onun arkasından, onun verdiği aydınlıkla İngiltere’ye yerleşmiş , çok iyi yürekli ve akrabalarını çok sevip sayan insanlardı.

Abdullah Onar’la 1964-65 yıllarında da bir defa daha karşılaşma olanağım oldu. Ninem Kaymaklı’dan göçmen olmuş, Abdi Çavuş Sokağı’nda çok ağır şartlarda bir konakta, onlarca göçmen aile ile kalmaktaydı. Baf olaylarından sonra, 1964 veya 1965 yılında, yollarda da birçok barikatı geçtikten sonra, Lefkoşa’ya gelmiştik. Öğretmen olan rahmetli Sultan halam ve küçük teyzem Mukaddes'le birlikteydim. Evin karşısında da Özker Yaşın’ın Kitabevi vardı. Benim de Özker Yaşın’la tanışmam ve ondan kitap almam bu dönemdeydi. Aysan Yenge bizleri yemeğe davet etmişti. Yaşım 7-8 civarındaydı. 1963’ün travmaları devam ediyordu ve Abdullah abinin işleri bildiğim kadarıyla o dönemde iyi gitmiyordu çünkü Rum yönetimi Türklere inşaat malzemeleri satışını engelliyordu. Hatta Abdullah abi bizleri yemekten sonra, o arabasıyla alıp da nineme bıraktıktan sonra, mevzide nöbete gidecekti. Evlerine, yeğeni küçük teyzem Mukades Akyulaf, 24 yaşında ölen yeğeni halam Sultan Şifa Arıkan ve o zamanlar herhalde yaşı çok küçük olan yeğenim Tijen Arıkan’la (Tijen Özçınar) gitmiştik. Hatırladığım kadarıyla o zamanlar Oya adlı bir kızı vardı. Anber var mıydı pek hatırlamıyorum ama Anber’i de daha sonraları tanıyacaktım. 1994 yılında DAÜ’de üniversite öğretim görevlisiydi.

Abdullah abi, 1963 sonrasında yönetimdeki liderlerle dostluğu olan ve 1974’e gelindiğinde işlerini yoluna koyup birçok mimarlık ve inşaat işleriyle Köşklüçiftliğe yeniden şekil veren adam diye geçiyor ve biz ta Baf’tan adını duyuyorduk. 1970’li yıllarda ününü devam ettiriyordu. Bu arada gerek Lefkoşa’daki dedem rahmetli Mustafa Irkad, gerek Baf’taki dedem Hamza Erdoğan’la da temaslarını sürdürüyor ve onları ziyaret ediyordu.1967 yılında, Kazım Ahmet Raşit’i ziyaret için geldiği Baf’ta, dedemin evinden çıkıp da yalnız başına Lefkoşa’ya hareket etmişti. O gün gene dedemin süt kardeşi Kaleburnulu Musalli dayı da dedemi ziyaret etmiş, hatta bir gece oğlu ve yeğenleriyle (Oğlu  rahmetli Bedaci de birlikteydi) dedemlerde kalmış ve Baf Panayırı’ndan hayvan satın aldıktan sonra o da Baf’tan ayrılmıştı ama o dönemde Baf’taki olaylar sonrasında, bir de Köfünye (Geçitkale) Olayları ortaya çıkmış, dedem Hamza Erdoğan hem Abdullah abi, hem de süt kardeşi Kaleburnulu Musalli dayı için bayağı endişelenmişti. Bereket ne Abdullah abi, ne de Musalli Dayı bu olaylardan zarar görmeden kurtulmuşlardı. Rahmetli Abdullah abi,  Köfünye (Geçitkale)  olayları başlamadan kısa bir müddet önce yoldan geçmiş ve canını kurtarmıştı. Kaleburnulu akrabalar da öyle…

Abdullah abi ailesi ile 1971 yılında Baf’a gelmiş, o yıllarda Londra’da yaşayan kızkardeşi Meryem abla ve çocukları İlker ve Ayla da birkaç gün bizlerde kalmışlar, geriye dönerken onları da bizden almış ve dönmüşlerdi. Abdullah abiyi bir defa daha 1974 sonrasında görebildim. Sanırım yıllardan 1976’ydı. İthalat ihracat işleri ile uğraşmaktaydı ve Lefkoşa’da Mahkemeler tarafından bir işyeri vardı. Hatırladığım kadarıyla dıştan sigara ithal ediyordu. O yıllarda kızkardeşi Cihan abla Londra’dan gelmiş ve onunla Mağusa Limanı’na gidip konuşmuştuk. 1974 sonrasında hatırladığım kadarıyla büyük kızı Oya, Girne’ye evlenmiş ve kendisi de oraya yerleşmeye odaklanmıştı.  1979 yılında Girne’de Dorona Otel’in yukarısında bir işyeri ve kiralık konutlar inşa etmişti. Daha sonraları gene Girne’de birçok inşaat ve mimarlık olayına da imza atacaktı. 1980’li yıllarda da Abdullah Onar mimarlık ofisinde ta başlangıçtan beri mimarlık yapmaya başladığı gibi mimarlık çizimlerine devam etmiştir. Bu arada gene o yıllarda Girne’de Beşparmak Dağları’nın Girne taraflarında, Dağ yamacında, Girne-Boğaz-Lefkoşa yolu üzerine bir tatil köyü yapmış, bu arada tarihi Girne limanında bir kafeterya ve lokantanın da işletmesini satın almıştı. O yıllarda onun bir kalp rahatsızlığı geçirdiğini de duymuştuk. 1990 yılında Sayın Asil Nadir’in Mağusa Bölgesi İngiliz gruplarına rehberlik yaparken, birkaç defa onunla karşılaşmış ve konuşmuştum. Abdullah abi’yle arada gene görüştüm. Bu arada elbette onun saygıdeğer Hanımı yengemiz Aysan Hanım’la da onun yanında çok karşılaştım. Çok iyi bir ailesi ve ailesine karşı, çocuklarına karşı sorumluluğunu bilen beyefendi bir insan olduğunu da belirteyim.

Abdullah Onar’ı, mimarlığı yanında insan yanıyla tanıdım. O dönemlerin insanlarının nasıl safça ve karşılıksız birbirlerini sevdiklerini, misafirperverliğin, aile bağlarının ve sadakatın, sevginin erdemlerinin ne karar önemli olduğunu, Abdullah abim ve dedelerim, ninelerim ve akrabalarında, hatta ölen veya şu anda yaşayan kızkardeş ve kardeşlerinde gördüm. Yeğenleri olan rahmetli dedelerimden, yeğeni olan rahmetli gene Kaleburnu asıllı ninem Hatice Irkad, annemden ve rahmetli babam Hüseyin Irkad’dan yaşadıkları müddetçe, onun hakkında hep güzel sözler duydum. Hayatın anlamı insanların yaşayıp da hayatları sona erdiğinde arkalarında bıraktıkları güzel eserler ve güzel sözlerle anılmalarıdır.

Abdullah Onar 90 yıllık hayatında büyük eserler, değerli,  mutlu bir aile, iyi yetiştirilmiş çocuk ve torunlar, bir de bıraktığı güzel anılarla anılacak. Ama bir mimar olarak da, Köşklüçiftliğe şekil veren Büyük mimar olarak da, Kıbrıslıtürk tarihinde elbette yazılıp çizilecek.

Hep aydınlıklar içinde kalsın. Ne mutlu bana ki çocukluğumdan itibaren hayatım bu büyük insanla birçok zamanlar keşişti. Hoşçakal büyük insan, çok iyi bir aile reisi, büyük mimar, örnek alınan çalışkan insan Abdullah abi….

(ULUS IRKAD – 24.2.2019)

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2149 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar