‘Kemer sıkıyoruz, borç artıyor’

 “Kuzey Kıbrıs’ta Kemer Sıkma Politikalarının Sosyo-Ekonomik ve Politik Sonuçları” başlıklı raporu ilk kez YENİDÜZEN yayınlıyor

* Doç. Dr. Sertaç Sonan ve Prof. Dr. Ömer Gökçekuş, kemer sıkma politikalarının Kıbrıs Türk ekonomisi, toplumu ve siyaseti üzerindeki etkisini çarpıcı veri ve yorumlarla ortaya koydu

* “Kemer sıkma politikalarıyla kamu çalışanları, emekliler ve sosyal yardım alanların tamamının reel gelirlerinde düşüş yaşandı. Bunun sonucunda, bütçe açığı azaldı ancak kamu borç stoku yüksek kaldı, bireysel borçlanma arttı”

* Raporda, kemer sıkma politikalarıyla Türkiye’ye ekonomik bağımlılık azalmış olsa da Türkiye’nin siyasi etkisinde herhangi bir azalma gözlemlenmediği kaydedildi

* “Düşen yaşam standartları ve dıştan dayatılan tedbirler yüzünden siyasal yelpazenin her iki yanındaki partilere karşı da bir tepki oluşmuş ve hükümette kalmak daha zor hale gelmiştir.”

* “Son üç genel seçimin zamanından önce yapılması ve seçime katılımdaki sürekli düşüş seçmenlerin hoşnutsuzluğunun göstergesidir”

YENİDÜZEN | Özel Haber

Kemer sıkma politikalarının Kıbrıs Türk ekonomisi, toplumu ve siyaseti üzerindeki etkisinin araştırıldığı bilimsel çalışmanın sonuçları, bütçe açığının azaldığını ancak, kamu borç stoku ve bireysel borçluluğun ise ciddi ölçüde arttığını ortaya koydu.

Doç. Dr. Sertaç Sonan ve Prof. Dr. Ömer Gökçekuş, Friedrich Ebert Vakfı (FES) için resmi istatistiklere ve uzmanlarla yapılan görüşmelere dayanarak Kıbrıs Türk hükümetlerinin Türk(iye) hükümetleriyle yaptığı anlaşmalar çerçevesinde 2010’dan beri uygulanan kemer sıkma politikalarının Kıbrıs Türk ekonomisi, toplumu ve siyaseti üzerindeki etkisini değerlendirdi.

Adanın kuzeyinde kemer sıkma politikalarının düşen yaşam standartları ve dıştan dayatılan tedbirler yüzünden siyasal yelpazenin her iki yanındaki partilere karşı tepki oluşturduğu ve hükümette kalmanın daha zor hale geldiği belirtildi.

Araştırma sonuçlarını içeren raporda, Kıbrıs’ın kuzeyinde kemer sıkma politikalarının dünyadaki örneklerinden farklı olarak yarım yüzyıl boyunca dünyanın geri kalanından tecrit edilmiş ve Türkiye’nin mali desteğine bağımlı, küçük ve tanınmamış bir devletin politik-ekonomik yapısını yeniden kurgulamak üzere tasarlandığı kaydedildi.

Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 2002 yılında iktidara gelmesiyle Ankara’nın Kıbrıs sorununa yönelik tutumundaki değişimin, Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik ekonomi politikasında da değişikliklere neden olduğu belirtilen raporda, şu değerlendirmeye yer verildi:

“Ankara, Kıbrıslı Türk siyasetçilerin savurganlığı olarak gördüğü politikaları finanse etme konusunda daha isteksiz hale gelmiş, kemer sıkma politikaları da işte bu çerçevede gündeme gelmiştir. Kıbrıs Türk ekonomisinin en çok göze çarpan sorunu, kamu sektörünün kayırmacılık/üleşme ilişkileri dolayısıyla sürekli genişlemesi sonucu kamu bütçesinde çok ciddi paya sahip hale gelen personel ve transfer harcamalarıdır.”

“Hedef kamuda çalışmayı daha az çekici hale getirmekti”

“Bu bağlamda, kemer sıkma politikalarının öncelikli hedeflerinden biri, kamu sektörü çalışanı olmayı daha az çekici hale getirmekti. Bu doğrultuda üç ana politika aracı kullanıldı:

(1) Emeklilik sisteminde reform yapılması; (2) kamu sektörü çalışanlarının başlangıç maaşlarının düşürülmesi ve (3) 2011 yılında bir yıl boyunca kamudaki tüm maaşların, emekli maaşlarının ve sosyal güvenlik ödemelerinin reel olarak dondurulması.”

Kemer sıkma politikalarının hem olumlu hem olumsuz sonuçlar doğurduğu kaydedilen raporda şöyle denildi:

“Kamu sektörü çalışanları, emekliler ve sosyal yardım alanların tamamı reel gelirlerinde düşüş yaşamıştır. Bunun sonucunda, bütçe açığı azalmıştır. Ancak, kamu borç stokunun GSYİH içindeki payı yüksek kalmaya devam etmiştir. Dahası, tüketim alışkanlıklarını değiştirmek istemeyen bireyler reel gelirlerindeki düşüşü telafi etmek için borç almayı tercih etmiş ve neticesinde bireysel borçlanma da artmıştır.

Diğer yandan, ele alınan dönemde ekonomi büyürmüş gibi görünse de GSMH, 2017 yılı sonuna gelindiğinde, dolar bazında, hala 2008’deki seviyesinin altındadır. Kamu sektöründeki başlangıç maaşları reel olarak azaltılmış olsa da özel sektördeki çalışma koşulları iyileştirilmediğinden ve genç üniversite mezunlarını tatmin edecek beyaz yaka işler yaratılamadığından, kamu sektöründeki işler Kıbrıslı Türk çalışanların çoğu için ‘en büyük arzu nesnesi’ olmaya devam etmektedir.

Bahse konu dönem boyunca Türkiye’ye olan mali bağımlılık kademeli olarak azalmıştır. Bu durum, Kıbrıslı Türk ve Rum tarafları arasında yürütülen toplumlararası müzakereler açısından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Bunun nedeni, Kıbrıs’ın kuzey kesiminde sürdürülebilir bir ekonomik yapı olmasının, Kıbrıslı Türklerin federal devlete yük olacağına dair güneyde hâkim olan olumsuz algıyı değiştirmeye yardımcı olabilecek olmasıdır. Olumsuz bir gelişmeyse, Türkiye’den borç alınmaya devam edilmesinden dolayı ciddi bir borç yükünün de birikmeye devam etmiş olmasıdır.”


Raporla ortaya çıkan gerçek:

“TC’ye ekonomik bağımlılık azaldı ama siyasi etkide azalma gözlemlenmedi”

İki ekonomist Doç. Dr. Sertaç Sonan ve Prof. Dr. Ömer Gökçekuş’un “Kuzey Kıbrıs’ta Kemer Sıkma Politikaları”yla ilgili raporunda, bu süreçte Türkiye’ye ekonomik bağımlılık azalmış olsa da Türkiye’nin siyasi etkisinde herhangi bir azalma gözlemlenmediği belirtildi.

İç siyaset açısından duruma bakıldığında, kemer sıkma önlemleri sonucunda hükümette bulunan tüm partilere yönelik toplumsal bir tepki oluştuğunu ve hükümette bulunmanın daha zor hale geldiğini söylemenin mümkün olduğu ifade edilerek “Son üç genel seçimin zamanından önce yapılması ve seçime katılım oranındaki sürekli düşüş Kıbrıslı Türk seçmenlerin hoşnutsuzluğunun göstergesidir. Kemer sıkma politikalarının sonlanacağına dair herhangi bir işaret olmaması, bu trendin devam edeceğine ve siyasal sistem üzerinde daha da fazla baskı oluşturacağına işaret etmektedir” denildi.


“Politik ve ekonomik yeniden kurgulama”

Raporun sonuç bölümünde Kuzey Kıbrıs’ta kemer sıkma politikalarının daha ziyade, yarım yüzyıl boyunca dünyanın geri kalanından tecrit edilmiş ve başka bir ülkenin, yani Türkiye’nin, mali desteğine bağımlı, küçük ve tanınmamış bir devletin politik-ekonomik yapısını yeniden kurgulamak için tasarlandığı belirtildi.

Türkiye’de AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesiyle, Ankara’nın Kıbrıs sorununa yönelik tutumundaki değişimin, Kıbrıs’ın kuzey kesimine yönelik ekonomi politikasında da değişikliklere neden olduğu kaydedilen raporda, “Bunun sonucunda, Ankara, Kıbrıslı Türk siyasetçilerin savurganlığı olarak gördüğü politikaları finanse etmek konusunda daha isteksiz hale gelmiştir” denildi.

Kıbrıs Türk ekonomisinin en çok göze çarpan sorununun, kamu sektörünün bürokratik kliyentalizmin (kayırmacılık) etkisiyle aşırı şekilde genişlemesi sonucu kamu bütçesinde çok fazla yer tutan personel ve transfer harcamaları olduğu ifade edilen raporda, kamu sektöründe çalışmayı daha az çekici hale getirmeyi hedefleyen kemer sıkma politikaları için “kamu sektöründe başlangıç maaşlarının düşürülmesi; emeklilik sisteminde reform yapılması ve 2011’de bir yıl boyunca kamudaki tüm ücretlerin, emekli maaşlarının ve sosyal güvenlik ödemelerinin reel olarak dondurulması” argümanlarının kullanıldığı hatırlatıldı.

Genç Kıbrıslı Türklere özel sektörü daha çekici hale getirme çabaları başarısız

Kemer sıkma politikalarıyla hem olumlu hem olumsuz sonuçlar doğduğu belirtilerek şu tespitlere yer verildi:

“Bütçe açığı azalmıştır. Ancak, kamu borç stokunun GSYİH içindeki payı yüksek kalmaya devam etmiş, bireysel borçluluksa ciddi ölçüde artmıştır. Ekonomi büyürmüş gibi görünse de, özel sektör genç üniversite mezunlarını tatmin edecek beyaz yakalı işler yaratamamış, ekonominin itici gücü olan hizmet sektörünün çalışan talebi düşük ücretli göçmen işçilerle sınırlı kalmıştır. Yüksek öğretime toplam kayıt oranının %90’ın üzerine çıktığı bu dönemde, genç Kıbrıslı Türklere özel sektörü daha çekici hale getirme çabaları başarısız olmuştur. Çünkü, özel sektör, üniversite mezunları için iş imkanları yarattığı ölçüde cazip olacaktı ancak bunun gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir. Benzer şekilde, kamu sektöründeki başlangıç maaşları reel olarak azaltılmış olsa da özel sektördeki çalışma koşulları iyileştirilmediğinden, kamu sektöründe işe girmek Kıbrıslı Türk çalışanların çoğu için cazibesini korumaya devam etmektedir.

Özel sektörde kayda değer bir sendikalaşma olmadığı ve iş yasaları genel olarak tam olarak uygulanmadığı için, birçok özel sektör çalışanı güvencesiz koşullarda çalışmaya devam etmektedir.”



Rapordan…

  •  “Ekonomik büyüme açısından, 2002 ile 2008 arasındaki altı yıllık dönem çok başarılıdır.”
  • “Bu durum, büyük ölçüde Türkiye’den gelen para akışındaki artış ve adanın güney kesimine kıyasla çok daha düşük fiyatlar sunan kuzey kesimindeki yazlık konutlara yönelik artan dış talep sayesinde gerçekleşmiştir.”
  •  “Kamu sektörü çalışanlarının, emeklilerin ve sosyal yardım alanların tamamının reel gelirlerinde düşüş yaşamış olması gerçeği ve kemer sıkma önlemlerinin Ankara tarafından empoze edildiği algısı, farklı görüşlerden iktidar partilerine karşı siyasal bir tepki yaratmıştır.”
  •  “Her seçim döneminde kamu sektörü daha da genişlemiştir. 1986 yılında ilk defa kemer sıkma politikaları uygulatmış olan Turgut Özal örneğinde olduğu gibi, reform yanlısı Türk politikacılar tarafından tasarruf önlemleri dayatılmış olsa da, bu tür patronaj politikaları uzun bir süre Ankara tarafından finanse edilmeye devam etmiştir.”
  •  “1963 yılı Aralık ayından 1974 yılı Temmuz ayına kadar geçen dönemde Kıbrıslı Türklerin fiili hükümeti olarak görev yapan Genel Komite ve sonrasında oluşturulan Kıbrıs Türk Yönetimi bütçesinin %90’ını Türkiye’den almıştır.”
  • “Bu görünüm 1974’ten sonra da pek değişmemiştir. 1974’ten 2004’e kadar Türkiye’den KKTC’ye yaklaşık 3 milyar dolar aktarılmıştır.”
     

RAPORUN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ

İlgili Haberler

Özel Haber Haberleri